7.Bölüm

353 17 2
                                    

ADA


Bu sefer ciddi anlamda boku yemiştik. Sakin olmaya çalışıyordum ama olamıyordum. Vücudumun zangır zangır titrediğini hissetmek zor değildi. Yanaklarımdan akan ufak damlalar da cabasıydı. Hala karakolda bekliyorduk. İşlemler varmış. Enis de titrediğimi anlamış olacak ki "Bunlar da geçecek prenses, sadece biraz zaman ver.Bu haline üzülüyorum." dedi.

Bu daha işlerin iyi kısmı sayılırdı. Annemler ve dolayısıyla Güneş'in, Başak'ın aileleri de İstanbul'a  geliyordu. Nasıl hesap verecektik onlara? Güneş'in ailesine ne diyecektik? Birimiz gece neredeyse tanımadığı birinin evinde kalmış, diğerimiz geceyi sokaklarda bir erkekle geçirmiştik. Arkadaşımızı umursamamıştık bile.Oradan bakınca durum çok fena gözüküyordu. Sadece oradan değil, her yerden berbat gözüküyordu. Yaptığımız en ufak şeyin bile düzgün bir açıklaması yoktu. Tanrım, yardım et n'olur! Yoksa ben bunları düşünmekten kafayı yiyeceğim.

Bunları düşünürken annem aradı. Yeniden ağlamaya başladım. Bu sefer telefonumu açmak zorundaydım.

"A-Anne." diye kekeledim. Hıçkırmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Ada İstanbul'a geliyoruz. Orada ne yaptığını henüz bilmiyorum ama iyi olmadığı kesin. Polisler aradı. Teyzen seni karakoldan almaya gelecek. Başak ve Güneş'le onlarda kalacaksınız bu gece. Yarın yaptığınız her şeyin hesabını vereceksiniz!" dedi ve telefonu ben başka bir şey diyemeden kapattı. Sesi ilk defa böyle çıkıyordu. Hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyordum.

Bir saniye! Annem Güneş ve Başak ile teyzenlerde kalacaksınız demişti. Güneş'in kayıp olduğundan haberleri yoktu o zaman!

Enis annemle konuşmalarımızı duymuştu. En az o da üzüldü benim kadar.Boğazım düğümlenmişti resmen. Konuşamıyordum. Beni bu halde kimsenin görmesini istemezdim. Saçmalıyorum yine! Bu durumda nasıl gözüktüğümü umursayacak değildim.

Karakolda yeni bir şey daha öğrendim. Biz 16 yaşımızda olduğumuz, yani reşit olmadığımız için ailemiz aranmıştı. Enis'in ailesini aramadılar.

"Senin neden aileni aramadılar?" diye sorduğumda

"Ben 18 yaşındayım." demişti. Ben bunu neden unutmuştum ki? "Çocukluk işte insan takılmıyor böyle ayrıntılara." dedi sakinlik ile. Çok salağım gerçekten.

Karakolun kapısının önünde teyzemlerin arabasını görünce fısıltıya yakın bir sesle "Enis hırkan bende kalabilir mi? Kendimi daha güvende hissediyorum." dedim. Sadece başını salladı. Enis'ten biraz uzaklaştım bende. Zaten annemlerden yeterince laf işitecektim. Bir de teyzemin "Sevgilin mi var?" muhabbetlerine katlanamayacaktım. Arabadan indi ve arkadaki polisle konuşmaya başladı. Bende o sırada "Teyze lavaboyu kullanacağım. 10 dakikaya gelirim." dedim. Arkamı dönünce Enis'e göz kırptım ve benim arkamdan o da tuvaletlerin olduğu tarafa geldi.

"Enis sadece 10 dakikam var. Senden böyle ayrılmak istemezdim ama mecburum. Seni çok seviyorum.Bir daha muhtemelen görüşemeyeceğiz." deyip ona sarıldığımda

"Ben seneye üniversiteye gideceğim farkında değil misin? Ankara'da bir okulda okuyabilirim. Ada ben sana o gece de söylemiştim. Aramızda bir bağ var. Sen beni bırakmadığın sürece ben seni bırakmayacağım.Seni seviyorum." deyip beni kollarıyla iyice sardı. Zamanı durdurabilme şansımız yok mu?

Birkaç dakika böyle kaldıktan sonra "Gitmem gerek." deyip ondan ayrıldım. Ayrılmanın bu kadar zor olacağını tahmin edemezdim. Tam gidecekken kolumdan tuttu,kendine çekti. Nefes almama fırsat vermeden dudaklarıma yapıştı. Nefesi bile güzeldi. Keşke onunla kalabilme şansım olsaydı. En azından hırkası hala benimleydi. Enis kokuyordu. Harikaydı.

KeşkeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin