6.Bölüm

385 18 0
                                    

 

BAŞAK

ÜÇ SAAT ÖNCE...

Hava kararmaya başlamıştı. Hala bir iz bulmaya çalışıyor,bir umut peşinde dolanıp duruyorduk. Ormanı üç kez turlamıştık. Ayakta duracak halim de yoktu,Güneş de yoktu. "Çıldıracağım ya nerede bu kız!" diye bağırdım ve ayağımla eşelediğim toprağı ittim. Burkay "Güneş!" diye bağırmaya devam ederken Canberk yanıma geldi. "Ormanı üçüncü turlayışımız.Hem belki servise gelmiştir. Hadi gidelim,başımıza daha büyük bir dert açılacak." dedi. Daha nasıl bir dert açılabilirdi ki? En fazla bir alana bir bedava misali birini daha kaybederdik.  "Delirmişsin sen Canberk! Çekinme sen git,ben ararım." dedim. O sırada Burkay yanımıza geldi. "Onu bulmalıyız." dedi. "Akıl edebilmen güzel! Şimdi bir kez daha bakacağız!" dedim. Canberk yetmezmiş gibi şimdi de Burkay'a bağırmıştım. İkisinin de boşu boşuna -kendi aptallığı yüzünden- kalbini kırmıştım,pişman olup "Sinirlerim çok bozuk,ben...Özür dilerim." dedim. Kafa sallamak ile yetindiler. Zaten böyle bir durumda kırılan kalpleri düşünen bir ben vardım.

Bir kez daha turladığımızda kendimi tutamadım. Bulunduğum yere çöktüm,düşündüm. Kafayı kayalara çarpasım geliyordu;dün geceyi telafi etmek için her şeyi yapabilirdim fakat yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Cılız sesim ile "Canberk haklı,bir faydası yok. Gidelim." dedim ve hıçkırmaya başladım.

Servise kadar nasıl geldiğimi hatırlamıyorum da zaten. Gözyaşlarıma zayıf düşmüştüm. Geldiğimizde bizi boş servis karşıladı. Bir umut ile "Güneş!" diye haykırmaya başladım. Ne ses vardı,ne seda...

Boş servis ve kırılan,kaybolan umutlarımdan sonra küçük çaplı bir sinir krizi geçirdim. Bunu da yaşamıştım sonunda,Canberk Ada'nın çantasından çıkardığı sakinleştiriciyi içirdi bir yudum su ile. Daha sonra zorla yatırdılar servisin içine.

Uyumak ya da uyumamak arasında,arafta bir yerlerde gidip gelirken içeriye Burkay girdi. Yanıma oturdu. Soru dolu gözler ile ona baksam da uzunca bir süre konuşmadı. Sanki bir bağ vardı,konuşmadan anlaşabiliyorduk. O elimi çıkıyordu,ben daha dirençli hale geliyordum. Uzunca süren sessizliğin ardından "Onu bulacağız,söz veriyorum."  dedi. "Tutamayacağın sözler verme." dedim güçlükle.
Burkay zar zor yutkunduğunda kendimi tutamayıp konuşmaya başladım.
"Belki Güneş bize şaka yapıyordur,bu onun 'oh olsun' deme şeklidir,belki o gece birini bulmuştur,belki mutludur."  "Hadi,uyu biraz." dedi. İlacın etkisi işe yarıyordu zaten. Göz kapaklarıma bir fil çökmüş gibiydi. Kendimi onun kollarına bıraktığımı hatırlıyorum.

******



Uyandığımda yanımda Burkay vardı. Dizlerine yatmıştım,o da uyuyordu. Dışardan gelen hıçkırıklar ve çığlıklardan Ada'nın geldiğini anlamıştım. "Ne yapacağız?" diye feryat eden Selin de cabası. Burkay da duymuş olacak ki o da benimle birlikte uyandı. Dışarı çıktık. "Çok geç olmadan polise bildirelim." dedi Enis. Başka şansımız mı vardı? Gidecektik ve yanacaktık.



ADA



Hava kararınca iyice göt korkusu sarmaya başlamıştı beni. Annemlerin de aramalarına cevap verememiştim. Ankara'ya dönünce ne halt yiyeceğimi bilmiyordum. Annem şimdi mutlaka ortalığı ayağa kaldırmıştır.Kızları da aramıştır. Elif Ablayı'da çok zor durumda bırakmıştık. Güneş'in daha kaybolduğunu da söyleyememiştik . Zaten ne diyecektik ki? Arayıp "Kardeşin kayboldu." mu demeliydik? Kardeşinin kayıp olduğunu öğrenince ne yapacaktı acaba? Bizi daha fazla idare etmeyeceği kesindi.

**********

Servise döndüğümüzde Canberk ve Burkay ile karşılaştık. İkisi de birbirlerine bakmayarak farklı şeyler ile uğraşıyorlardı.Olur mu olur dercesine "Başak nerede?" diye bağırdım. Elleriyle 'sus' işareti yapıp "Serviste,ilaç verdik,uyuyor." dediler. Kafa sallayıp bir banka oturdum. Melis,Selin ve Göktuğ'un gelmesini beklerken Bartu "Bu böyle olmayacak. Şu bara da bakmalıyız." dedi. Canberk "Ben de geliyorum." dedi. İşte bu fikir aklıma yatmıştı. Ayaklanarak "Haydi,gidelim." dedim. "Benim arabam var." dedi Enis öne atılarak. Bartu'nun sakin olmaya çalışarak sessizce ve tıslayarak Enis'e "Mongol!" dediğini duydum fakat bir şey diyemedim.

KeşkeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin