20.Bölüm

144 12 0
                                    

BAŞAK

O mesajdan sonra Ada'nın sahneden inmesi,Burkay,Bartu,Göktuğ ve Melis'in bizi dışarı çıkartması bir oldu. Biri bu halimizle,acımızla dalga geçiyordu resmen. Düşündükçe kahroluyordum. Bunu yapan insan olamazdı. En azından kalbi olamazdı.

Otele gidene kadar tek kelime etmedi kimse. Sessizlik kötüydü,daha fazla düşünmeme,özlememe,üzülmeme sebep oluyordu. Öte yandan olabildiğince yalnız kalmak istiyordum,kimseyi duymak istemiyordum hatta ömrümün geri kalanını bilinçsizce uyuyarak geçirmek istiyordum bu da pek mümkün olmuyordu.

Otel kapısında bizi karşılayan güvenlik görevlisi oldu. "Ne oldu kız?" gibi sorular sordu haliyle. Gidişim ve dönüşüm arasındaki fark barizdi demek. Melis ise birkaç cümle ile geçiştirdi.
Nihayet yalnız kalmaya eriştiğimde hayallerimin suya düştüğünü fark ettim. Bartu zorla Melis'in bizimle kalması gerektiğini söyledi. Endişeleniyordu belki ama bu kadarı fazla değil miydi? Gel gör ki söz geçiremedik Melis bizim odaya kuruldu.

Kendimi yatağıma attım,yastığımı kafama bastırdım. O an içimdeki sesleri susturmayı başarmıştım ama bu Melis yüzünden fazla uzun sürmedi. Kafamdaki yastığı alıp "Kızım bakın eğer böyle devam ederseniz şunu yapanın eline daha çok koz vereceksiniz." dedi. Ada "Ne yapmamızı bekliyorsun Melis?' dediğinde ise "Eline size karşı kullanabileceği bir şey vermeyin. Örneğin bir sır,duygusal bir an... " dedi. Boş boğazlık edip "O gece olanlar mesela." dediğimde Ada beni susturdu. Melis ise meraklı gözlerle "Ne oldu ki o gece?" dedi. "Bildiğin şeyler." diyerek konuyu kapattım.

******

Saat ikiye geliyordu fakat bir türlü uyuyamıyordum. Uykusuzluktan göz kapaklarıma bir fil oturmuş gibiydi ama yine de uyuyamıyordum. O sırada titreyen telefonum dikkatimi çekti. Mesaj gelmişti. Burkay'dan. "Seni merak ettim,uyuyamadım nasılsın?" mesajı tekrar tekrar okudum ve "Nasıl hissettiğim hakkında hiçbir fikrim yok." cevabını verdim. "Üstüne bir hırka al yüz yüze konuşalım. Kapıda bekliyorum." şeklinde bir mesaj aldıktan sonra üstüme bir hırka aldım saçımı bile bozmadan dışarı çıktım. Kapıda beni bekliyordu.

"Üşengeçliğin üstünde yine saçını bile yapmamışsın."

"Sim dökerdim isteseydin."

"Böyle daha güzelsin."

İskeleye geldiğimizde suskunluğunu bozup söze başladı.

"Konuşamadık o olaydan sonra. Nasıl bir his olduğunu bilmiyorum Başak ama canının çok yandığını biliyorum. O kimse bulmanına yardım edeceğim,her zaman yanındayım."

"Sorun bu sanırım Burkay. Yanımda olma."

"Ne demek şimdi bu?"

"Çevremde kim varsa zarar gördü. Kime değer versem o kadar canım yanıyor. Ben artık..."

"Asıl sebep bu mu yoksa kendini mi kandırıyorsun?"

"O ne demek?"

"Bak Başak,sana yaptıklarım için gerçekten çok üzgünüm. Sen buna ne ad koyarsan koy,ben bir şekilde telafi etmek istedim,yanında olmak istedim,yalnız hissetme istedim fakat ne var biliyor musun? Biri birini mecburiyetten istememezlik yapmaz;keyfi yapar. İşte,bu yüzden kendini kandırma."

"Tüm bu olanlardan sonra nasıl davranmamı bekliyorsun? En yakın arkadaşım kayıp;kısa bir zaman önce sayesinde intihar etmeye kalktığım biriyle konuşuyorum;eski sevgilim en nefret ettiğim kız ile birlikte;başımızda bir bela var...Hayatım bokum gibiyken kime ve neye güvenmemi bekliyorsun?"

"Bana güvenmemen gerektiği kesin değil mi ama? Ne diyeceğim biliyor musun,seni gerçekten seven insanlara güven."

"Öyleyse,sana güvenmemem gerektiği kesin değil mi,ama?

KeşkeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin