18.Bölüm~Montumu Bana Ver!

124 20 16
                                    

Elimdeki monta ve önümdeki monta bakıyordum. Hangisi alsam bilememiştim. Su yeşilinin biraz koyu tonundan olan mont, unisexti ve şişme mont türündendi. Şişme montlara karşı zaafım vardı. Diğerkisi ise daha pembemsiydi. Bu tam Beren'e göre diye düşündüm ve ikisini de aldım.

Ertesi gün Berke erkenden dışarı çıkmıştı ve beni de çağırmıştı. Çıkarken ortak kullandığımız portmantodan montumu aldım ve giydim. Ama sanki biraz uzun gelmişti. Neyse, kısalmışımdır, diye düşünüp kendimi çok da yormadım açıkçası. Ama mont tarifsiz güzel kokuyordu. Sanki bu kokuyu daha önceden biliyordum ama aklıma gelmiyordu. Bunu da geçiştirdim ve asansöre bindim. Asansör aşağıya indiğinde, apartman kapısını iterek dışarı çıktım.

Çıkmamla şok olmam bir oldu. Berke ona biraz kısa gelen ve bendekinin tıpatıp aynısı olan montla karşımda duruyordu.

"Senin montun da huzur kokuyor mu,"dedi.

Hafifçe gülümsedim ve koşarak boynuna sarıldım.

"Huzur bir renk olsa, en güzel tonu bu monttaki koku olurdu herhalde,"dedim ve dediğimi düşündüğümde aslında kendimin de pek bir şey anlamadığımı anladım.

"Yani, evet, huzur kokuyor. Benim montum da. Yani senin,"dedim tuhafça. Gülümseyerek bana baktı ve "anlamıştım, seni hep anlarım,"dedi.

Ortam çok da romantikli olmasın diye sessizliğimizi, bir de bakışlarımızı böldüm.

"Eee, anlaştığımıza göre planımızı anlatabilirisin."

'Ne planı' der gibi bakınca:

"Bir yere gitmeyecek miyiz,"diye sordum.

Mahçupça gülümsedi.

"Montları sevdiysen eğer gidebiliriz. Ben bir plan hazırlamadım. Sen, en iyisini yaparsın," dediğinde gülümsedim.

Kıvırmıştı pislik. Planım ise Gece ile ilgiliydi.

Buğra'yı arayıp buraya gelmesini istediğimde -yani kapının önüne- ikiletmeden geldi. Ona planımı anlattığımda mırın kırın etse de kaşlarımı çatarak baktığımda kabul etmek zorunda kaldı.

Gecelerin evlerinin önüne geldiğimizde, Gece'nin evin bahçesinde köpeğiyle oynadığını gördüm.

Buğraya dönüp "seni tanıyor mu,"diye sordum. Buna belli olmazdı.

"Evet, Ece. Aslında mesajlaşıyoruz da. Ve-"

"Daha ve'si de mi var? Berke biz gidelim. Bunlar halletmiş zaten."

"Saçmalama Ece,"dediğinde muzipçe gülümsedim. Beni öldürme riskini göze alarak konuştum.

"Doğru, zeki ikizim. Saç malanmaz, taranır."

Bıkkın bir ifadeyle bana baktı.

"Ciddi misin?"

"Neyse, hadi halledelim şu işi. Yengemiz sıcak birine benziyor. Dost olacağız. Gerçi siz dostluğu da geçmişsiniz ama."

"Ece,"diye tısladığında gülümsemeye çalışarak ona baktım.

Daha sonra ise yüzüme dostane bir gülüş yerleştirip Berke ve Buğra'ya döndüm.

"Benim gibi yapın."

"Üzgünüm, ikizim. İguanalara benzemeye daha önce çalıştım ama beceremiyorum. Gece bizi böyle de sever,"dediğinde gözlerimi kısarak ona baktım.

"Salak. Gül dedik gül,"dediğimde muzipçe gülümsedi. Ama benim cümlem yüzünden. Saçmalama esprisinin öcünü alacağını bildiğimden kafamı ona çevirdim ve konuştum.

"Sakın espri yapma!"

"Tamam tamam,"deyip güldü. Gece'yi unuttuğumuzu hatırlayıp bahçeye doğru ilerlemeye başladım. Yine dostane gülüşümü takınmıştım.

"Merhaba Gece, benim adım Ece. Buğra'nın ikiziyim. Bu da Berke. Benim, benim..."

"Sevgilisiyim,"deyip elini sıktı Berke.

Gece ise halinden memnun görünüyordu. Sanırım bizi sevmişti.

"Memnun oldum. Buğra ile arkadaş oluyoruz biz de,"dediğinde "bilmez  miyiz"diye mırıldandım. Tabii sonrasında Buğra belime dirseğini geçirdi.

Ona bakıp "hayvan,"diye tısladım.

Yine de zafer kazanmış bir maymun kadar mutluydum. Bu iş de olmuştu.

***
Merhabalar, tekrardan. Geçenki bölümü bilgisayardan yazmıştım. Biliyorsunuz, telefonum hafta içi kapalı oluyor. Açıkçası o bölüm bana o kadar da kısa gelmemişti. Ama telefondan baktığımda 1. kitaptaki ilk bölümlerim kadar kısa olmuş. Bunu bir telafi bölümü olarak kabul edin. Bir de moralim bozuldu çok. Ben de kendimi yazarak teselli ettim. Hayallerimi yazdım, umutlarımı yazdım... Umarım beğenirsiniz. Bunun dışında benimle konuşmak isterseniz mesaj atabilirsiniz. Mutlaka cevap veririm. Görüşmek üzeree.😊👋

Korku Oteli ~Yeni Yaşam~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin