Buradaki iğrenç koku midemi bulandırıyordu. Buradan her ne kadar nefret etsem de içimden bir ses sürekli buraya gelmemi söylüyordu.
Biraz ötede duran taburelere oturdum ve yaklaşık benimle aynı yaşta olduğunu tahmin ettiğim barmenden yarım bardak viski istedim.
"Yarım bardak viski verir misin?" viskiyi seviyordum.
"Elbette."
Viskiyi bardağa doldururken etrafa bakındım, her şey çok saçmaydı. İnsanlar sahteydi, baştan aşağı. Her yerde aşkları saçma çiftler vardı. Birbirlerini sadece 1-2 geceliğine seviyorlardı. Benim sevgiminde böyle olmasından korkuyordum. Gerçek aşkımı bulmak istiyordum, bulacağıma inanıyordum. Ama ne zaman.
Çoktan önüme konmuş olan viski dolu bardağı kafama diktim. Neredeyse her akşam buradaydım, neden burada olduğumu ve neden buraya geldiğimi bilmiyordum.
"Bir tane daha lütfen."
"Tabii" Çok fazla içiyordum. Bir amacım yoktu, keyif için içiyordum yada, bilmiyorum. Sadece içiyordum. Hergün ve hergün.
"Bir tane daha"
"Çok fazla içmiyor musunuz?"
"Bundan sanane?" Diye çıkıştım.
"Her gün içiyorsunuz efendim onun için dedim, kusuruma bakmayın lütfen"
Bardağımı elime alıp lavaboya yöneldim. Bir yandan bardağı kafama dikerden diğer yandanda aynadan acınacak olan yüzüme bakıyordum. Dağılmıştım. Yara almıştım. Canımı yakmışlardı. Elimle bozulmuş saçlarımı düzelttim ve akmış makyajıma baktım, Parmaklarımla darbeler yaparak az da olsa düzeltmeye çalıştım.
Bardağı masaya koyup emanet ettiğim eşyaları isterken barmeni inceliyordum.
"Efendim? Eşyalarınız."
"Oh, teşekkürler" Barmen kızı incelerken dalmıştım. O, güzeldi.
Gülümseyerek "Rica ederim" dedi. Neden burada çalışıyordu? Burası iğrenç bir yerdi. Ben kendi kıçımı zor korurken o korumaya çalışsa bile bunu yapamazdı çünkü kovulurdu. Kendine daha iyi bir iş bulabilirdi. Herneyse.
Barın kapısından çıkarken telefonumun titrediği hissettim. Ulaş arıyordu, göz devirdim.
"Bir şey mi oldu?"
"Nerdesin?"
"Yoldayım geliyorum" başım beladaydı.
"O zaman, neredeydin?"
"Yoldayım dedim." telefonu kapadım. Şu an başım ağırıyordu, onunla uğraşamazdım. Yakında bir yerlerde market bulup kola ve bir kaç cips aldım. İlerlerken bankta yavru bir kedi gördüm. Kedilere bayılıyordum. Yanına gidip biraz sevdim, kediler nankör değiller, eğer onları severseniz size güzel birer dost olabilirler.
Telefondan saate baktım ve geciktiğimi farkettim. Aceleyle eve yöneldim.
Telefonum tekrar çaldı
"Ulaş ne var?"
"Önemli bir şey"
"Ne gibi?"
"İntihar."