En son Ulaş'a kafeye gitmek istediğimi söyledim ve ardından kafeye gittik. Şu an sıcak kahvemi yudumluyorum. Oyun ile ilgili hiçbir şey öğrenemedim, tek bildiğim şey adı; Yaşam İçin
Önümde duran çikolatayı kahveme batırıp ağzıma attıktan sonra Ulaş'a baktım, bana bakıyordu.
"Oyundan bahsedecek misin?"
Kahvesini içmeye devam etti. Ve camın arkasındaki nesneleri inceledi ama cevap vermedi.
Birden kafasını bana çevirip gözlerime bakmaya başladı, gözlerimi kaçırdım. Gözlerime bakınca utanıyordum.
"Bana bak" dedi
"Utanma sadece bana bak." Kafamı çevirip yüzüne baktım
"Gözlerime bak"
Gözleri çok güzeldi. Gözleri lanet derecede güzeldi
"Bir söz var bilir misin" dedi gülümseyerek. Hayır anlamında kafamı salladım
"Ölümün olduğu dünyada hiçbir şey ciddi değildir aslında." Birden vücudum buz katı kesildi. Bu yaptıkları, söyledikleri. Hepsini ciddiye almalı mıydım? Bana bir mesaj mı vermeye çalışıyordu, Ulaş'ı anlamıyordum, anlayamıyordum.
Ben bir şey söylemediğimden olsa gerek iç çekti.
"Oyun" istemsizce direkt ona baktım, oyundan bahsedecekti.
"Oyunu sana anlatacağım."
Heyecanlanmıştım.
Kalbim titriyordu
"Lütfen anlat"
"Lütfen anlat ki bileyim. Meraktan napacağımı bilmiyorum, neden bu oyuna katılmak zorundayım neden bunu yapmam için zorluyorsun."
"Bir şartla anlatırım"
"Söyle ne şartı?"
"Hap içeceksin."
"Böyle bir şeyi sen benden isteyemezsin"
"Doğa ba-"
"BÖYLE BİR ŞEYİ YAPMAMI İSTEYECEK KADAR BENDEN NEFRET EDİYOR OLAMAZSIN"
"Yanlış anl-"
"NESİNİ YANLIŞ ANLAMIYIM?
"SENDEN NEFRET ETMİYORUM!"
Sadece sustum. Ağlıyordum.