Yanıma uzandığı yerden kalktı, "Yunusları öldürmeyin!" baskılı t-shirt'ünü düzeltti ve bana baktı.
"Açıkçası bugün çok bir özel bir günmüş gibi geliyor." sonunda duramadı ve kıkırdadı,
"Bilemiyorum ki."
Eğildi,nefesi yüzüme vuruyordu.Burnunu,burnuma sürttü ve gülümsedi.
"Iyiki doğdun Prenses."
"Ne zaman dilediğimden fazlasını vermekten vazgeçeceksin?"
Prensim.
Açık konuşmak gerekirse,ben yanlız bir insandım.Doğum günümde Spring Break'e benzer bir parti yada twerk yapan Miley Cyrus'lar beklemiyordum tabiki.Daha fazla yanlız insana ihtiyacım vardı sadece,Dale gibi.
Küçükken yetimhanede yaptığımız partileri hatırlıyordum.El yapımı çilekli pastaları ve gelen müfettişleri.
Ne kadar lanet olası günlerdi.
"Eve gitmek istemiyorum."
Doğruldu,haftanın beş günü benim odamdaydık zaten.Bazen kaçardık ve sahilde uzanırdık.Beni öpmek için özel yerlere ihtiyaç olmadığını söylerdi.
Sadece öptüğü kişinin özel olması gerektiğini.
Dale,göğüs kanserli,zorbalığa uğramış ve insanların yardım etmek için uğrunda koştukları bir genç değildi.
Dale,benim acımasız ve hak etmediğim hayatımda mutlu olmamı sağlayan şeydi.
"Süprizleri severmisin?"
Cevabım hayır olmalıydı.Ama öyle hissetmemiştim.
"Değişir."
"Güzel,katlanacaksın."
Ayağa kalktı ve balkonun kapısını açtı.
"Ne?"
"Akşam,geleceğim.Hazır olmalısın."
Atladı.Eve girdi ve ben oturdum.
Telefonumun çalmasıyla irkildim.
"Ne var Jose?"
"Ah,Aman Tanrım! Paris,Paris."
"Ne oldu?"
"M-Momsen."
"Ne?"
"THE PRETTY RECKLESS NEW YORK'TA!"
"Kendine gel ve bana bunu ispat et." Heyecanlanmıştım.
"...Son yılların en çok duyulan grubu The Pretty Reckless bu akşam Bar Hayley'de çalacak."
Bu akşam.
"Üzgünüm,Jose.Ben yokum."
"Ne!"
"Dale"e söz vermeseydim..."
"Bir saniye,hah.Evet,peki.Tamam görüşürüz."
Sakinleşmişti,sanki aniden birşey hatırlamış gibiydi.
Sonunda akşam olduğunda duş aldım ve kurumuş saçlarımı saldım.Bol, Kurt Cobain t-shirt'ümü ve kot şortu üzerime geçirdim.Asker yeşili botlarımı giydim ve ceketimi koluma sıkıştırıp salondan sessizce geçtim.
Cadıyı uyandırmak istemezdim.
Sokağın başına kadar yürüdüm ve adeta deli gibi gelen Ford'a baktım.Cam açıldı, Dale'in sırıtışı görüldü.
"Ehliyetim yok ama..." Dudaklarını muzipçe büzdü.
"Umurumda gibimi?"
Arabaya resmen zıpladım,bi kahkaha daha attı ve çıldırmış gibi sürdü.
Sonunda durduk ve...
Çığlığı patlattım.
New York'un ortasında ki, Heaven Knows'la gümbürdeyen Bar Hayley'a baktım.
Dale uzandı,beni sıkıca sardı ve içeri girdik.
"Süpriz!"
Jose siyaha bürünmüş bir şekilde karşımda sırıtıyordu,aniden gözlerim sahneye takıldı.
Hayallerimi süsleyen kadın oradaydı,
"Tayloooor!"
Güldük,klübün köşesini kaplayan bordo koltuklara gittik ve oturduk.
Aniden,"You." Çalmaya başladı.
Dale bana baktı,ayağa kalktı ve elimi tuttu.
Çok içmemiştim,ama sarhoşlar gibi dans ediyordum.
"You don't want me,no."
"You don't need me."
"Like i want you,oh."
Kulağıma eğildi, "Sana ihtiyacım var."
"And I want you in my life."
"And I need you in my life."
Ağlıyordum,ama acı çektiğim için değil.Mutluluktan ağlamaya inanmazdım,insan neden ağlardı ki mutlu olması gerekirken.
Ama oluyordu,insanın güçlü olması gereken bi durum değildi bu.
Burası,yanlızlıkları kurumuş bir denizi dolduracak kadar fazla olan insanlarla doluydu.
Momsen sahnenin kenarından bağıran çocuğa baktı,
"Söylesene Taylor! Kaç kadeh kırdın?"
Gülümsedi,
"Bebeğim,şu anda bira içiyorum."
Kısa oldu ama bu akşam bir bölüm daha yayınlamayı planlıyorum! Evet bugün doğum günüm,ve kesinlikle Taylor Momsen'lı bir parti isterdim ^-^ Bu bölüm için çok düşündüm ve beğeneceğinizi umuyorum :3 öptüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
New York Dream
Teen Fiction"Ve sonra" dedi acı çeken bedeni,soğuk odanın ortasında kucağımdayken, "Ve sonra,beni son kez öpmene izin vereceğim." Dışarı çıkan nefesini yüzümde hissettim,gözlerimden,durmaksızın yaşlar dökülüyordu. Bağırdım,sessizdim ama bağırmıştım.Ruhum çığlık...