-IX-

168 17 7
                                    

Geciktiği için pardon bbqler ama gerçekten çok meşguldüm.Umarım bölümü beğenirsiniz ^^ Oy ve yorum yapın yoksa hikayeyi bitircem bak ~.~ Neyse öpçükler.

"Kaç doların var?"

Soluklanmak için Dale'in omuzundan destek aldım.New York'un boş caddelerinde koşturuyorduk,saat dört olmak üzereydi ve hiçbir bok yoktu.

"50."

"120"Taksiye binebiliriz.Kasabayı geçip ana caddelere ineriz."

"Dale..."

"Hayır Paris,geri dönmeyeceğiz."

Bir sürtük.

Annesiyle oğlunu ayıran bir kalpsiz.

Elimi deri ceketimin cebine soktum,"Burger King'in bedava menü kuponu var."

Sırıttı,"İyi haber."

Taksiye bindik,Dale'in boşta duran elini avuçlarımın içine aldım.Korkuyordum,beni sakinleştiriyordu.İç geçirdim.

"Ne oldu?"

"Hiç...bu..benim milyonuncu evden kaçışım ve umutsuz değilim,şaşırıyorum.

Korkuyorum."

Dudaklarının kenarları kıvrıldı,o kadar seksiydiki.

Fısıldadı,"Çünkü bu sefer geri dönmeyeceğiz."

Red Town adlı yere geldiğimizde on beş dolar eksikle taksiden indik.

Red Town,New York'ta ki sosyal merkezlerden biriydi.Kenarında küçük bir hotel,hediyelik dükkan,Burger King ve Arby's gibi lokantalar vardı.

Hotel'e yürüdük,göbeği küçük bir yanardağ gibi şişmiş adam sandalyesinden doğrulup bize baktı,

"Kaç gece?"

Dale öksürdü,emin değildi.

"Üç." Diye geçiştirdim.

Paslanmış anahtarları verdi,"8" adlı küçük odanın önünde durduk,koridorda duran otomattan diet cola aldım ve odaya girdik.

"Pekala,uykususuz.Ben yatakta yatarım,sen çift kişilik koltukta.Öğlenden sonra bakarız."

Sırıttı,"Buna gerek yok." Diye mırıldandı.

"Ne?"

Adımları hızlandı,kafam,çenesine değiyordu.Başını eğdi,elini yanağıma götürdü.

"Dedimki,buna gerek yok."

"Ama-.'

Konuşamadım,sıcak dudaklarını narince benimkilere bastırdığında sustuğum için pişman değildim.

Geri çekildi,"Sizi öpmek hoştu,bayan."

"Üzgünüm ama eğer bunu tekrar yaparsanız,kalbinizi sökerim bayım."

Güldü,kafasını cama çevirdi.

"Yağmur yağıyor."

"Biliyorum."

"Dışarı gidelim."

"Dale,saçmalama."

Elimi kavradı,odadan koşar adımlarla çıktık.

Üşümüştüm,yağmur damlaları doğan güneşi gölgeliyordu.

Arabaların arasından koştuk,açık alana geldik.

Kahkaha attım.

"Bu..çok güzel."

Kolları belimi kavradı,

O anda fark ettim.

Onu kaybedemezdim.Ölemezdi,yaşaması gerekiyordu.Benle,yada bensiz.Şu saniyede,hastanede olabilirdi,yanında ailesi varken tedavi olabilirdi.

Ama onu alıkoyuyordum.

Doğru olan buydu,kalp atışlarım hızlandı.Dale'in,benim yüzümden ölmesine izin veremezdim.

Ona aşıktım,Dünya'nın Güneş'e bağlı olduğu kadar çok bağlıydım.

Ve gitmesi gerekiyordu.

Geri adım attı.

Bana baktı,

Gözleri,yaşam sevinciyle,anılarımızla doluydu.Boktan hayatımızda tek kurtuluş bu ilişkiydi.Ama ölüm,fedakarlık istiyordu.

Ağlamaya başladım.

Yaklaştı, "Ne oluyor,ne?"

Alnını alnıma yasladı,

Hıçkırıklarım birbirine karışıyordu.

"Git."

"Ne?'

"Git buradan Dale,git."

"Neden?'

"Olmuyor,yapamıyorum."

"Anlamıyorum Paris."

"Hayır Dale,anlıyorsun.Sen ve ben ol..-"

Sözümü kesti,kendini iyice bana çekti,

"Hayır,hayır,hayır sus."

Yağmur damlaları yüzünü örtüyordu,

"Seni seviyorum,seni seviyorum,seni seviyorum,seni seviyorum Paris."

Ağlamamı durduramıyordum,aşık olduğum çocuğu güçlüce ittim.

Dudaklarımı ısırıyordum, "OLMUYOR! BEN...BEN GİDİYORUM."

Unut beni,Cristan.

Unut beni,küçük metaforum.

Hareketsizdi,arkamı döndüm,deli gibi koşuyordum.Deli gibi.Odaya girdim,sırt çantamı aldım.

Arka kapıya koştum,sokakta bağırarak taksi arıyordum.Buldum,geri dönüyordum.Arkama bakmadan.

Korkum,acıya dönüşmüştü.

Evin soğuk kapısını açıp içeri girdiğimde,herkes,tüm Dünya uyuyor gibiydi.

Üvey annem koltukta sızmıştı.

Odama çıktım.Cama baktım.Taksi,karşı evde durdu.

Annesi ve Dale,kapının eşiğinde bakıştılar.Konuşmadan içeri girdi.

Öylesine güçlü titriyordum ki,hasta olduğumu düşünmeye başlamıştım.

Doğru olan buydu.

İçimde çığlıklar kopsada doğru olan buydu.

Bileklerime göz gezdirdim,kesikler yavaş yavaş kapanmıştı.Dale'le bu yatakta,teker teker tüm herşeyimizi anlatırken yapmıştık.

"Aşka inanıyormusun?" Demişti bana bileklerine bakarken,

"Hayır."

"Neden peki?"

Omuz silkmiştim,"Acı çekiyorsun,istemsiz.Haksızlık."

"Bence öyle değil,bence..bence aşk bulunması zor ve değerli bir şey."

"Saçmalıyorsun,mayonez gibi.Fazla olursa,sivilce çıkıyor.Anladınmı, istem-siz."

Gülmüştü, "Bazen öyle olması gerekir."

New York DreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin