GÖRÜŞ

750 40 19
                                    







Yatak odasını aydınlatan mum ışığının her zaman beraberinde getirdiği derin düşünceler bu gece yerini yeni heveslere bırakmıştı. Aslı, eve geldiğini Mert'e haber verip vermemek arasında kalmış ve hala bir karara varamamıştı. Eğer haber verirse onu hala önemsediğini belli etmiş olur muydu? Belki. Eğer haber vermezse de onu kendinden uzaklaştırır, tekrar kaybeder miydi? Belki.

Seçim yapma zamanı gelmişti, daha fazla düşünmeyecekti. Telefonuna uzandı ve Mert'e bir kısa mesaj yolladı.

''Geldim.''

Mesajı yolladıktan sonra içini asıl daraltan kısma gelmişti. Acaba cevap verecek miydi? Yoksa tamamen korumacı bir hareketten mi ibaretti? Belki de mesaja bakıp telefonunu bir kenara koyacaktı, sonuçta ona istediğini vermişti. Hafif bir pişmanlık duygusu bedenini sararken telefonundan gelen titreşim sesiyle sıçradı.

Cevap vermişti.

''O etekle sağ salim eve gidebilmene sevindim. Bu soğukta üşümemen hiç inandırıcı değildi. Güzel görünmek için minicik bir eteğe ihtiyacın yok peri kızı, her halinle güzelsin. Özellikle de pantolonla :) iyi geceler.''

Aslı mesajı tekrar tekrar okuyup kendi kendine gülümsüyordu. Mert'i çıldırtmayı başarmıştı demek ki, böyle söylediğine göre... Beni hala önemsiyor diye geçirdi içinden, yedi yıl sonra bile... İçini saran mutluluk ve heyecan dalgasını Mert'e asla belli etmemeliydi, asla. Kısa ve umursamaz bir cevap bunun üstesinden gelirdi.

''İyi geceler.''

Fazlasıyla üzücü ve can sıkıcı bir ayın sonunda ilk defa içten bir gülümseme belirmişti suratında. Bugün hem yeni bir şüpheli eklemişti listesine hem de Mert'le sıcacık anlar yaşamıştı. Yıllarca yolunu beklediği adamın böyle bir durumla beraber hayatına tekrar dahil olması Aslı'nın yüreğini burkuyordu. Hayatta neden hep bir yandan kazanırken, diğer yandan kaybetmek vardı?  Adalet terazisinin bozulduğu, insanlar tarafından tahrip edildiği bir dünyada yaşıyorduk ve kötülük, saf kötülük her zaman yanı başımızdaydı. Artık insanlar hayatlarını kendi seçimleriyle mahvetmiyor, kendi hatalarının bedelleriyle düşmüyordu. Dünya artık öyle bir yerdi ki; başkalarının hatasını, günahını sizin yüklenmenizi istiyor, hayatınız bir başkası tarafından mahvedilebiliyordu ve sizde bunu bir seyirci edasıyla gözyaşları eşliğinde izliyordunuz. Vicdan kavramı yerini bencillik ve zalimliğe bırakmıştı. Eğer her insanda vicdan ve merhamet olsaydı, dünyada şuan tek bir kötülük dahi olmazdı. Aslı'nın aklı almıyordu. Bir insan nasıl bir başkasının canını alabilir ve dahası nasıl bu büyük günahı masum bir başka insana yükleyebilirdi? Mahvettiği onca hayatı, sızlattığı yürekleri nasıl da düşünemezdi?

Vicdanın zerresine bile muhtaç kalmış bir dünyada, bunlar olağan şeylerdi.

...

Saat gece 2'ye geliyordu, Aslı hala uyanıktı. Saatlerce Elif'in söylediği şeyler hakkında kafa yormuş, ses kaydını onlarca kez dinlemişti. Çıkarımlarını bir deftere yazdıktan sonra kendine bir yorgunluk kahvesi yapıp tekrar üzerinden geçmek için defteri eline aldı. Baştan sona bir kez daha okuyup, ekleyeceği bir şeyler olup olmadığını kontrol edecekti. Sıcak kahvesini yudumlarken, bacaklarının üzerine koyduğu defterin kapağını açarak okumaya başladı.

''Elif, son derece güzel ve genç bir kız. Böyle erken bir yaşta büyük ve yıkıcı bir acı yaşamış ve dolayısıyla hayatın acımasız yüzünü görmüş. Para kazanabilmek için okulunu bırakmış ve bir evde yatılı olarak çalışmaya başlamış. Dolayısıyla bütün hayalleri ve gelecek planları suya düşmüş. Akrabaları yanlarına almak istememişler bu yüzden tek başına ve adeta kimsesiz kalmış. Bu durumda bir genç kızın erkek arkadaşı olmaması ilginçtir. Çünkü her genç kız gibi Elif'te kendini yapayalnız ve kimsesiz hissederse, tutunacak bir dal ve başını koyacağı, ona güven veren bir omuz arar. Elif'in de neredeyse her erkeği kendine hayran bırakacak bir güzelliğe sahip olduğunu düşünürsek eğer bu durum son derece mantıksız. Yalan söylemiş olma ihtimali yüksek. Diğer bir taraftan da genellikle büyük bir acı yaşamış ve çaresiz duruma düşmüş olan insanların suça daha meyilli bir hale geldiğini de hesaba katarsak eğer para uğruna ve çaresizlik hissiyatıyla böyle bir işe kalkışmış olabilir. Fakat tek bir açık var. Bu kız tek başına böyle bir şey yapamaz, bu çok bariz ortada. Ayrıca tek başına böyle bir karar veremeyeceği de ortada çünkü gözlemlerim doğrultusunda kızın naif ve kırılgan bir yapısı olduğu dahası ürkek ve panikli olduğunu da anladım. Elif'i birinin bu fikre ikna ettiğini, kuvvetle muhtemel bir erkek arkadaş, ya da genç kıza sadece bir kapıyı veya bir camı açık bırakması karşılığında yüklü miktarda para teklif edilmiş olabileceğini de düşünüyorum. Elif'in bu işte bir parmağı olduğu kanaatindeyim fakat genç kızın işin içeriğini ve sonuçlarını bilmediğini düşünüyorum. Yaptığı şeyin sonuçlarını kestirememiş ve daha sonra büyük bir endişenin beraberinde getirdiği pişmanlık duygusuna yenildiğini düşünüyorum. İtiraf edemeyecek kadar korktuğunu ama aslında bilmeyerek bu cinayete yataklık ettiği kanaatindeyim. Sonuç olarak Elif'in üzerinden gözlerimi ayırmamam ve aramızda ki muhabbetti arttırmam gerekiyor. Eğer genç kız pişmanlık duyacağı ve ona vicdan azabı çektirecek, ki kızın ruhsal olarak naif ve kırılgan olduğunu düşünürsek, bir şey yaptıysa eğer güvendiği birine ya da ona yardım edebilecek, onu anlayabilecek birine anlatmak isteyecektir. Eve sık sık gitmeli ve Elif'le daha çok sohbet etmeliyim.''

Aslı, tekrar okuduktan sonra atladığı bir şey olmadığına karar verdi. Her şeyi kısa ve öz not etmiş, mantıklı olan bütün ihtimalleri gözden geçirmişti. Elif'le daha çok sohbet edebilmek ve gözlemleyebilmek istiyorsa eğer Mert'le de arasını iyi tutması gerekiyordu. Eve girebilmesinin tek anahtarı Mert'ti. Eğer tekrar sevgili olurlarsa rahat rahat o eve girebilirdi. Bu düşünce Aslı'nın zihninde dans ederken, gururunu babası için bir kenara bırakması gerektiğine karar verdi. Naz yapmanın ve eskileri düşünmenin sırası değildi. Mert'i tekrar elde etmesi gerekiyordu. Fakat eğer hiçbir şey olmamış gibi davranıp, Mert'e anlayışlı ve ılımlı yaklaşırsa da kendini ele verirdi. Mert onu iyi tanıyordu, bu numarasını asla yutmazdı. O halde ne yapması gerekiyordu? Tek çözüm doğal davranmaktı.

Yarın babasının görüş günüydü, sabah erkenden kalkmalı ve güzelce hazırlanmalıydı. Babası onu çok iyi görmeli ve asla ondan umudunu kesmemeliydi. Kahvesinden son yudumunu da içtikten sonra, bardağı baş ucu komodinine koyduktan sonra temiz bir uyku çekmek için gözlerini kapattı.

...

Alarmın sesi odayı doldurduğunda, Aslı zar zor uyanıp kapatabildi. Biraz daha yatakta dönüp durduktan sonra ağır hareketlerle doğruldu. Saat 9'du, şirkete geç kalmıştı ve Mert'in bugün görüş günü olduğundan haberi yoktu. İlk günden işini boşladığını düşünmesini istemiyordu. Telefonunu eline aldı ve hızlıca bir kısa mesaj yolladı.

''Bugün babamı görmeye gideceğim, şirkete gelmem öğleden sonrayı bulur.''

Banyoya gidip ılık bir duş aldıktan sonra giyinmek üzere odasına girdi. Bu sırada Mert'ten herhangi bir cevap gelme ihtimaliyle hızlıca yorganın altında kalmış olan telefonunu buldu. Mesaj gelmişti.

''Tamam.''

Buna verilecek bir cevap olmadığını düşündüğü için Aslı, telefonu tekrar yatağa fırlatarak dolabının kapağını açtı. Altına dar siyah bir jean, üzerine ise ekose bir gömlek ve deri ceketle gayet dinç ve güzel göründüğünü düşündü. Biraz fondöten ve allıkla da yüzünde ki solgun havayı ortadan kaldırdı. İri kahverengi gözlerine siyah bir göz kalemi sürdü ve sonbaharı anımsatan kahve tonlarında farlar kullanarak göz makyajını tamamladı. Makyaj aynasının kapağını açıp birkaç ruj aldı eline ve kıyafetine en uygun gördüğü bir renk seçti. Bordo her zaman iddialı ve öz güvenli bir görünüm verirdi. Görüş saat 12'deydi, iki saat kalmıştı. Kahvaltı yapmayı unuttuğunu fark ederek ruj sürmeyi sonraya bıraktı ve hızlıca mutfağa indi. Dolapta hiçbir şey kalmamış, kalanlarında adeta içi geçmişti. Neyse ki birkaç yumurta ve domates iyi görünüyordu. Yumurtaları haşlanmak üzere ocağa koyduktan sonra küçük bir demliğe çay demledi ve domatesleri dilimledi. Kendine ufak bir kahvaltı hazırlamıştı ve hemen yemeye koyuldu, geç kalmak istemiyordu. Karnını doyurduktan sonra yarım kalan hazırlıkları tamamlamak üzere odasına çıktı. Çantasını toparlayıp rujunu sürdü ve boynuna bordo bir şal bağladı. Aşağıya inip vestiyerden Mini'sinin anahtarlarını aldı ve siyah topuklu botlarını da giydikten sonra evden çıktı.

AVUKAT #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin