ŞÜPHE

470 86 27
                                    


Aslı, şirketten çıkar çıkmaz bir elektronik markete gidip ses kayıt cihazı aldı. İçinde kontrol edemediği bir adrenalin ve heyecan vardı, utanmasa sevinç gözyaşları dökecekti. Bu kez umutluydu.

Bazen öyle küçük şeylere üzülür ve kendinizi yıpratırdınız ki, başınıza büyük bir olay geldiğinde hep keşke derdiniz, keşke... Üzüldüğünüz her ana, acı sandığınız her anıya keşke... Gece ağlayarak yatıp da sabah güneşin umut veren ışığıyla uyandığınız günlere bile keşke... Çünkü hayat öyle şeyler yaşatırdı ki size, her zaman gecenin ardından güneşi göremezdiniz. Keder diye adlandırdığınız her şeye keşke derdiniz, keşke... Çünkü zamanı geldiğinde bir takım şeyler öğretirdi hayat size. Keder değil, kadermiş derdiniz ve gecenin ardında yine gece varmış... Yalnızca sevinçlerimize şükretmezmişiz meğer, öyle bir gün gelirmiş ki geçmişteki acılarımıza dahi şükredermişiz. ''Keşkeler'' krallığına ömürlük bir köşk dikermişiz kendi ellerimizle. Kapılarını sıkı sıkı kilitlemek istermişiz, yeni bir keşke giremesin diye. Her gece ziyaret edermişiz onu. Ruh bedenden ayrılıncaya kadar bir tarafımız hep burada yaşarmış ızdıraplar içinde...

Ev her zaman ki kasvetiyle Aslı'yı sarıp sarmalıyordu. Güneş yavaş yavaş gökyüzüne veda ederken Aslı, gitme vaktinin geldiğini anladı. İçinde sorularının bulunduğu not kağıdını adeta yalayıp yutmuştu, kendini hazır hissediyordu. Çantasına ses kayıt cihazını koyduktan sonra planını uygulayabilmesi için bir paket sigara ve çakmağı da içine yerleştirdi. Son olarak solgun yüzüne bir miktar fondöten takviyesi yaptı ve evden çıktı.

Yol boyunca içi içine sığmamıştı. Hata yapmaktan ve niyetinin öğrenilmesinden korkuyordu, herkes babasının katil olduğuna canı gönülden inanıyordu. Bu yüzden kimsenin onun kanıt peşinde olduğunu bilmemesi gerekiyordu. Arabasını evin önüne park ettikten sonra siyah bahçe kapısını aralayıp resmen evin sınırları içine girdi. Şimdi önünde büyük, kocaman tokmaklı beyaz bir kapı duruyordu. Biraz düşündükten sonra zile basmayı tercih etti ve kısa bir süre sonra kapıyı genç bir kız açtı.

''Buyrun?''

Bu genç kız evin hizmetçisi olmalıydı. Uzun sarı saçları ve iri mavi gözleriyle tam bir güzellik abidesiydi. Üzerinde, dizinin biraz yukarısında bulunan siyah bir etek ve beyaz renkli bir gömleğin üzerine giydiği yine siyah bir süveter vardı. Beline bağladığı beyaz önlük ise kıza resmen bir seksilik katmıştı. Böyle güzel bir kızın bu evde çalışması Aslı'nın sinirlerini bozmuştu. Kızı baştan ayağa süzerken sonunda bir cevap vermesi gerektiğini hatırladı.

''Merhaba, ben Aslı. Selma Hanım'ı ziyarete gelmiştim baş sağlığı için.''

''Mert Bey söylemişti efendim, içeri buyurun lütfen.''

Demek Mert Bey söylemişti. Neden annesine değil de bu kıza söylemişti? Samimiler herhalde diye geçirdi içinden Aslı.

''Teşekkür ederim.''

Evin salonu oldukça büyük ve aydınlıktı. Beyaz ağırlıklı mobilyalarla döşenmiş, duvarları ise pahalı aksesuarlar ve tablolarla renklendirilmişti. Bu ev yaşanan her şeye rağmen buram buram aile kokuyordu, ıssız ve kasvetli değildi. Selma Hanım oturduğu krem rengi koltuktan kalkmaya bile tenezzül etmeden, ''Merhaba Aslı'' dedi. Kadının bu hareketini çok kaba bulan Aslı, çekingen bir edayla cevap verdi.

''Merhaba Selma Teyze, sizi ziyaret etmek istemiştim.''

Kadının yüzü o kadar solgundu ki, her kim görürse görsün bu kadının büyük bir ızdırap içinde olduğunu anlardı. Önünde ki beyaz renkli sehpada bir kutu ilaç ve yarım bardak su vardı. Psikolojik durumu çok kötü olmalıydı.

AVUKAT #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin