Okula gitmiyordum. Sanırım beş gün olmuştu.
Her akşam yazıyordu bana Daeum.
Cevap vermezsem arıyordu. Ben konuşamıyordum.
Hastayım diyordum, geçiştiriyordum.
İki kere evime gelmişti. Büyükannemi tembihlemiştim.
Uyuyor numarası yaptım her gelişinde.
Gerçekten elimde değildi. Gerçekten.
Kıskanmıyordum, sonuçta ne olduğunu bilmiyordum.
Bilmiyorum.
Konuşmak istemiyordum.
Büyükannem de üzülüyordu bana.
Farkında mısın Hoseok, sana hiç ailemden bahsetmedim.
Seni sevmekle o kadar meşgulum ki, kendimden bahsedecek zamanım olmadı.
Ben, Jung Hoseok, ben seni çok seviyorum.
Annem, babam, kardeşlerim yok Hoseok.
Tek çocuğum.
Nerede, nasıl, ne zaman doğdumu bilmiyorum.
Çok tuhaf değil mi? Ama gerçeği değiştiremiyoruz sevdiğim.
Büyükanne dediğim kişi annemin dadısı Hoseok.
Yani annemin öz annesi bile değil.
Demek ki gerçek büyükannem de annem gibiymiş sevdiğim.
Sevgisiz, kalpsiz.
'Baba' kelimesinin ardında saklı olan kişiyi inan bende senin kadar merak ediyorum.
Ama bilmiyorum.
Nereden geldiği belli olmayan bir çocuğum ben.
Nereden geldiği belli olmayan bir 'umut'.
Neyseki sen varsın Hoseok.
Sen varken yalnızlığımı hissetmiyorum.
Bu belki sana çok abartılı geliyordur, çok uzak geliyordur.
Sevginin ölçütü olmaz gün ışığım.
Benim sevgimin sınırı yok.
Seni güneşin büyüklüğünde seviyorum.
Seni gökyüzü kadar uçsuz bucaksız seviyorum.
Beklediğim, bekleyeceğim kadar çok seviyorum.