Başımın ağrısıyla kıpırdandım yatağımda.
Uyuyamayacağımı anladığımda kalktım yatağımdan.
Evde hiçkimse yoktu.
'Hiçkimse' diyerek ailemi kalabalık gibi göstermiş olmuştum galiba.
Yaptığım hatama gülümsedim.
Merdivenlere yönelecekken kapının zil sesini duydum.
İrkildim.
Bu kesinlikle büyükannem olamazdı. Eve bu saatte asla gelmezdi. Açmamaya karar verdim.
Susacaktı nasıl olsa.
Düşüncemle inatlaşmış gibi daha da çalıyordu zil.
Evet, bu kesin Daeum'du.
Aslında yaptıklarıma bakılırsa onun böyle yapması mantıklıydı.
Ona da hak veriyordum.
Hiçbir şey demeden en yakın arkadaşınız size sırtını dönüyor sonuçta.
'En yakın arkadaş' kısmında yanılıyor da olabilirim.
Sanırım bu konuyu gerçekten onunla konuşmalıydım.
Derin nefes aldım. Merdivenleri indim.
Boy aynasından kendime baktım.
Gerçekten hasta gibiydim, çökmüş gibiydim.
Zaten istediğim görüntüde buydu. Bu şekilde daha da inandırıcı olurdu.
Kapıya geldiğimde tekrar nefes alarak kapıyı açtım.
O anda nasıl gözüküyordum Hoseok?
Gözleri büyümüş, yüzü beyazlamış, nefesini tutan bir kızla karşılaşmayı bekliyor muydun?
Hastalıklı görünen birini bekliyor muydun?
Cevabın evet ise, ben beklemiyordum.
Ben seni görmeyi beklemiyordum.
Sanırım ellerim titriyordu Hoseok.
Vücudum bir anda kendini bıraktı, düşecek gibi oldum.
Beni tutmanla tuttuğum nefesimi kollarında verdim.
O an ölebilmek isterdim.
Yavaşça kaldırdın beni kollarımdan.
'Sowon, iyi misin?' dedin yüzümü kendi yüzüne çevirerek.
Hızlıca kafamı salladım. Ve kollarından kurtuldum.
Ani hareketimle birkaç adım geriye gittin.
Şimdi normal insanlar gibi yüzyüze bakıyorduk.
'Neden buradasın?' dedim günlerdir konuşmadığım ağzımı açarak.
'Seni merak ettim' dedin sanki seni azarlamamdan korkarcasına.
'Ben yaşıyorum, gördüğüne göre gidebilirsin' dedim duygudan uzak sesimle.
'Pek yaşıyor gibi gözükmüyorsun Lee Sowon. Daha çok ruhu ölmüş, içinde boşluk barındıran bir beden gibisin' dedi onay beklercesine.
'Peki, ruhu ölen, sadece bedenden ibaret olan beni gördüğüne göre gitmen iyi olacak' dedim.
Niye mi böyle yapıyorum Hoseok?
Seni görünce hücrelerime kadar uyuşuyorum.
Ama ne dediğimi biliyorum sevdiğim.
Bu şekilde davranmam gerektiğini biliyorum.
Öbür türlüsüyle daha fazla başa çıkamam Hoseok.
Anlıyorsun değil mi?
Seni seviyorum.Nefes veriyorsun yavaşça.
'Neyin var Sowon?' diyorsun direterek.
'Niye okula gelmiyorsun? Niye bana böyle davranıyorsun? Sana bir şey mi yaptım? Neden Daeum'un aramalarına cevap vermiyorsun?' diye bağırıyorsun.
Bağırmadın aslında. Sesini birazcık yükselttin sevdiğim.
Ürkmem için yeterliydi tonun. Üzülmem için yeterliydi soruların.
Daeum'un adını ağzına almanla burukluk yaşadım, şaşırdım da biraz.
'Daeum'la yakın olduğunu bilmiyordum' dedim kısık sesimle.
Belkide duymamışsındır bile, bilemiyorum.
Kafamı kararlılıkla kaldırdım, güzel yüzüne odaklandım.
Ah, içimde fırtınalar kopuyordu Hoseok.
O güzel yüzünü öpmek varken, seni azarlıyor, üzüyordum.
'Sana bunları anlatmak zorunda olduğumu sanmıyorum sınıf başkanı. Sana neden mi böyle davranıyorum? Senden de, senle konuşmaktan da hoşlanmıyorum' dedim son dediğime kararlılık ekleyerek.
Sanırım gözlerim doluyordu Hoseok.
Ağlamamak için tırnaklarımı derime batırdım.
'Zaten çok fazla konuşmuşluğumuz bile yok, şimdi kapıma gelip böyle davranman tuhaf Hoseok. Sadece sınıf başkanısın. Görevini yerine getirerek bedenimi gördüğüne göre artık gitmen gerek, yorgunum' dedim artık kalmayan dayanıklılığımla.
Ben kötü bir kızım Hoseok biliyorum.
Ama sana bunu yapamam.
Hayallerinle yaşıyorum, hayallerinle uyuyorum sevdiğim ama bu gerçeklikle aynı değil.
Senin için geçmişteki bahçeme meyveli yoğurt bırakan kız olarak kalmalıyım.
Özür dilerim.Aynı anda nefes aldık.
Seninki sanki hayal kırıklığına uğratılmış birininki gibiydi.
Ağzını açarak bir şeyler söyleyecek gibi oldun.
Sonra sustun ve gözlerini kapattın.
Diyeceklerini düşünüyordun.
Hep yapardın bu hareketi.
Gözlerinin kapalılığından yararlanarak çabucak akan gözyaşımı sildim.
Yavaşça açtın gözlerini.
'Sanırım yorgunluktan gözyaşı döküyorsun. Dediğin gibi, gidiyorum Sowon. Umarım ileride daha çok konuşacak şeylerimiz olur. Umarım, ileride bu sınıf başkanını seversin.
Hoşçakal.'