Kapıyı ardından kapattığımda yavaşça odama doğru yürüdüm.
Az önce ne olmuştu Hoseok?
Az önce ben ne yaptım?
Az önce bize ne oldu?
Sanırım hala olayın etkisinden çıkamamıştım. Yatağıma oturdum, etrafı izledim bir süre.
Ağlayamıyordum.
Ağlamak istiyordum ama olmuyordu.
Peki bundan sonra ne yapacaktım?
Nasıl bakacaktım senin suratına?
Derin bir nefes alıp ayağa kalktım.
Kendime gelmem gerekiyordu.
'Hastalıklı' yatağımı toparladım.
Dolabımdan kıyafetler çıkarıp üzerimi değiştirdim.
Biraz hava almam gerekiyordu.
Anahtarımı cebime atıp, evden çıktım.
Sokakta yürümeye başlamıştım ki tanıdık bir yüz duraksamama sebep oldu.
Daeum?
Daeum, bir bankta oturmuş bekliyordu.
Çaresiz gözüküyordu, bir an kendimi kötü hissetmiştim.
Beni görmemesi için biraz geriledim.
Daeum birden ayağa kalkmıştı.
Yanına biri gelmişti, sarıldılar ve öylece durdular bir süre.
Ayrıldıklarında erkeğin yüzünü gördüm.
Ayrıldıklarında kalbim binbir parçaya ayrıldı.
Sarılan kişinin Hoseok olmasını beklemiyordum.
Biraz konuştuktan sonra yürümeye başladılar.
Bende peşlerinden ilerliyordum.
Gülüyorlardı.Az önce evime gelen, üzgün kişi Hoseok değil miydi?
Ben mi yanlış hatırlıyordum olanları?
Yoksa gerçekten kafayı mı sıyırmıştım?
Bütün gözyaşlarımı tüketmek istercesine ağlamak istiyordum.Yürümelerine bir kafeye girerek son verdiler.
Kapüşonumu her ihtimale karşı kafama geçirdim.
Şuan tanınacak bir halim de yoktu.
Bir anlık cesaretle arkalarındaki masaya oturdum.
Yüksek sesle konuştuklarından dolayı dinlemek için bir çaba sarf etmiyordum.
Hoseok'un bu kadar mutlu olması mı garipti yoksa benim bunu garipsemem mi?
Daeum'u anlayamıyordum.
O benim en yakın arkadaşımdı.
Ne yapmaya çalışıyordu?
Sorularımla kafamı bulandırırken konuşmaları sessizleşmişti.
Ama hala duyabiliyordum konuşmalarını.Daeum, dediklerini duymamış olmayı dilerdim benim sevgili arkadaşım.
Duymamış olmayı dilerdim.