sun

122 21 4
                                    

Hoseok ile konuşmamın üzerinden iki gün geçmişti.
Beni eve bırakmıştı.
Evimin önüne el ele gelmiştik.
Hiç konuşmadık yürürken.
Tam ayrılacakken alnıma bir öpücük kondurdu.
Hatırladıkça o kadar mutlu oluyorum ki.
Ama aynı zamanda tam anlamıyla mutlu da olamıyorum.
Sanki bir şey yarım gibi.
Bana karşı çok güzel davranıyor ama hala ne hissettiğini bilmiyorum.
Bana beni sevdiğini söylemedi.
Sevse söylerdi değil mi?
Özellikle ben ona karşı tam da cesaretimi toplayıp itiraf etmişken.
Söylemedin Hoseok.
Bana beni sevdiğini söylemedin.
Ama davranışların o kadar özel ki.
Beni sevdiğini hissediyorum sevdiğim, gerçekten hissediyorum.
Umarım Hoseok, umarım hislerim yanılmaz güneşim.

Kapının zilinin çalmasıyla kalemimi bıraktım.
Yavaşça kalktım masamdan ve aşağı indim.
Kapı deliğine bakmadan açtım kapıyı.
Karşımda iki gündür ölesiye özlediğim surat vardı.
Güneşi görmüş gibi ısındı içim.
Tebessüm ettim.
Kot ceketinin sağ kolunu sıyırdı yavaş yavaş.
Gözleri gözlerimin içine bakıyordu.
Kolunu kaldırıp, bileğini bana gösterdi.
Bileğinde benim dövmemin aynısı vardı.
Tam baş parmağının hizasında yazıyordu 'amentes sunt amentes'.
Boynuna doladım kollarımı.
Seni seviyorum Jung Hoseok dedim kulağına doğru göz yaşlarımın arasından.
Sımsıkı sarmaladı beni kollarıyla.
'Meyveli yoğurt prensesi' dedi.
'...bunu bu kadar geç söylediğim için özür dilerim.
Ben de seni seviyorum.
Seni seviyorum Lee Sowon.' dedi kollarını daha da sarmalayarak.
Bu hissi nasıl anlatabilirim ki?
Bu hissi anlatamam.
O kadar mutluyum ki, o kadar seviyorum ki Hoseok'u.
Onca yıl sonra kavuştum sana Hoseok.
Çok zaman aldı, çok şey yapmam gerekti ama hiçbir şey için pişman değilim.
Pişman olmayacağım.
Pişman olmayacağız.
Biz mutlu olacağız Hoseok.
Sen ve ben.
Sana söz veriyorum, seni mutlu edeceğim sonsuza kadar.

-jung hoseok √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin