Veda Tahtı 10. Nazenin Duygular

32 5 0
                                    

Belirli bir zaman diliminden sonra

"Elbet bir gün herkes arkamdan bakacak. Sonra bir mezarda yaşayacağım."

Cümlelerimi, hiç sahibi olmayan adama yazıyorum. O.

Ona.

Bugün tamı tamına 3 yıl oldu o. Hala bekarım.

Güne girdim annemlerle. Acıtan sebeplerden biri de bu.

Kendimi tamamen projelerime adadım. Çünkü biliyorum, ben sevilmem.

Sevgim bir gram dahi dolmadı kalbimde, yerine kimseyi konduramadım. Şimdi bende sadece telefon numaran var. Sende kayıtlı olmadığımdan resmini gizlemişsin, artık yolda görsem tanıyamayabilirim çok değiştiysen.

Beni sorma.

Çöktüm.

Bazen hiç kafamı yaslayamadığım omuzun için krizlere girerek ağlıyorum. Bir komedi programında, operada, lunaparkta. Özlemin esince zeval bir duruma düşüyorum.

Artık bende güzel olmak isterdim, demeyi bıraktım. İflah olmaz bir çirkinliğe sahibim.

Ben hala değişmedim. Huzurevlerini ziyaret ediyor, onlara yardım ediyorum.

Birkaç çocuğu evlat edinmek istiyorum.

Olmayan çocuklarıma ağlamak daha da öldürüyor.

Bu arada,

Ailemde hala umut var.
Bende olmayacak umuda varsın bağlansınlar.

Özür dilerim anne. Umudunuzu kırıyorum.

D e f t e r l e r i m i n k a t i l i, s e n b e n i ö l d ü r d ü n.

...

Bir kıymık elinize battığında acırdı. Çıkarttığınızda ise biraz sızlanmanın ardından geçerdi. Bunu birine söyleme ihtiyacı hissetmezdiniz. Anlatınca diken çıkmaz veya anlatmayınca daha çok batmazdı. Bu şuna benzerdi.

Dillendirilen hayatların gerçekliğinin sorgulanması.

Dil, bazı hayatları sıradanlaştırırdı.

Bunun kullananların ise 'Bir şeyleri kanıtlama ihtiyacı' nı mükemmel karşılar.

Mehtaba kürek çekmiş, Güneş' in sönüşünü izliyorum şimdi. Dünya'ya sarılan yıldızı düşlüyorum. Ve lisede arkadaşlarımla konuşurken söylediğim bir söz sebepsizce aklıma takılıp, tökezliyor birdenbire.

Elbet hakikat bulunur.

Belki bir metinde gördüm, belki de o an söylediğim bir söz.

Şimdi anlamını patlatıp acısını da tattım.

Bank ile hasbihal ediyor, Türk sinemasının neden çoğunlukla uyarlama film çektiğini tartışıyoruz. Sonra hayallerimizi uyarlıyoruz.

Uğurlayarak.

Elinde defterimi gördüğümde şaşırmıştım. Tüm cümlelerim duygularımın bariyerine çarpmış, gözlerim ellerindeki defterimde takılı kalmıştı.

Özür dilerim demişti, sonra bende özür diledim.

Daha iyisine layıksın cümlesini belki söyledi ama duyamamıştım. O an bir şeyleri içimde bitirmiştim.

Bu ağaçların sonbaharda yapraklara ölüm kusmasıydı.

Ona biçtiğim değer bir anda yüzümde parçalanarak ayrıldı ve tuzla buz oldu.

Felaketten 3 senedir haberim vardı halbuki.

Onu içimde büyütmüş, büyüklüğü omurgamı kırmıştı. Senelerin mendil salladığı yıkıntımı bir tren meçhulden getirmişti.

Ah,deliriyorum.

"Ne düşünüyorsun yine?" Diyerek kolumu dürten Murat'a yine göz devirmiş, kabanıma daha çok sarılmıştım.

"Beni bu kadar düşünmen duygulandırıyor Rümeysa."

Aynı şekilde karşılık vermiş ve koluna vurmuştum.

O günden sonra değişmiştim, değişmişti. Beni yine bu bankta görmüş, konuşmuştu.

Ve o da özür dilemişti.

Onarmaya çalışıyorduk, onu sevmeye çalışıyordum. Ben biliyordum,

Bir kadın severse erkek sevmeyebilirdi ama bir erkeğin sevgisi bir kadının onu sevmesine yeterdi. Canlı bir örneğiydim bende.

Bana kendimi sevmeyi öğretiyordu senelerdir. Bu konuyu hiç kavrayamadım.

Ama onu mutlu etmek istiyorum. Çünkü bana değer veriyor. Bazen bunlar kendi kurduğum ütopya gibi oluyor. Malum,

Ütopyalar güzeldir.

Ama o gözlerini gözlerime dikiyor, bana onun yanında ağlamamı söylüyor. Onun yanında ağlamamı, ona dertlerimi açmamı istiyor. Yapamıyorum.

Çünkü ben, bana değer veren birini üzemem, dertlerimle boğamam. Ona vereceğim acıyı kendim yüklenmek isterim.

Bilirim,onun kalbi dayanmaz. Anlatamadıklarım bu yüzden fazla.

Beraber saatlerce konuşuyoruz. Bir klip, bir solist veya bir aktör. Konuşmak için belli bir düzeye gelen bu güzel insan ile siyaset dahi konuşuyorum. Bazen devlet kuruyor, borsayı yüceltiyoruz.

Beni değerli hissettiriyor.

İlaçlarımı aldırıyor, hastalığımın geçmesini sanırım bir tek o istiyor.

Ailem bilmiyor.

Söyleyemedim. Yeteri kadar üzdüm onları.

Hem kendimi, hem dünyalıları.

Beni,o gün bankta gördüğünde dedikleri kulağımda.

"Sakın bir insana birçok kişiye vereceğin sevgiyi harcama."

Anlıyorum onu. Artık sevemiyorum.
Onun bana öğrettiği birkaç şeyden en önemlisi bu.

Ne nefret ne de sevgi. Onu hatırladığımda tek bildiğim mekan değiştirmek.

Sönüyorum.

Merhaba, merhaba. Buralarda bu tür bölümlere geçiş bölümü deniyormuş. Onlardan bu da. Fazla sıkmamıştır umarım. Sıktıysa da sıkı can iyidir. Bereketli günler.

Not: Bölüm başlıkları bölümün içeriğine ve imgelerine göre ayarlıdır.

Veda TahtıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin