O gece o buzdan soğuk beyaz nevale tavan bana o gece yüreğini, geçmişini açtı. Yaşlarını akıttı yüreğimin derinliklerine...
Yeri geldi, hayatı boyunca hiçbir şeye değişmeyeceği huzurlu anılarını anlattı en ince ayrıntısına kadar. Yeri geldi, bir çırpıda hüzünlerini anlatıp geçti.
O gülünce gülümsedim. O ağladıkça ağladım, kalbimin söküldüğünü hissettim o an. İşte o an, o an, o son gözyaşı damlasını silmeden farkettim o damlada, kendini değil beni bana anlattığını...Sonra durdu üstümde, baktı ürpertici vücuduyla, o soğuk kelimelerini vurdu yüzüme birbir...
"Bu gülümsemeler bu gözyaşları sana ait, ben sana aitim. Her gece mutlulukla yukarı saçtığın o huzurunu aldım resmettim buzlu vücudumda sen bana baktığında belki aklına gelir mutlu olursun diye. Aslında ben de sana ait olan birçok şey var ama sana verebileceğim tek şey, o sayısı az olan mutlu anıların. Ve çoğu zaman döktüğün, benden sakladığın daha çok yastığın ile paylaştığın o göz yaşların var ya, he işte onların aslında hepsi bende, saklıyorum. Almak ister misin?"
Sustum. Güldüm ve ağlayarak...
"Sende kalsın belki bir gün o sayısı az, mutlu anılarım ile harmanlayıp geri dökersin gözbebeklerime, bu sefer mutluluktan ağlarım. He ne dersin?"
💧👀💧
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşanmışlığın Paslı Kaleminden
Storie brevi~Hala bazı güzel şeylerin yokluğu sığıyorken ceplerine bazı çocukların, o çocuklardan çalınmış şeyler adına... ~Yüreğimin paslı kelamından düşen sözcükler bunlar... ~Bazı acıların tarifi yok, olmamalı da zaten.