Ölüm Yolu

639 18 7
                                    

“Kahretsin!” diye bağırdı David. Cesedi yere düşürünce büyük bir patırtı kopmuştu sessiz evde. Lois ve Luis’in uyanmasından korkuyordu. Evin üçüncü katında uyumalarına rağmen annelerinin birinci kattaki yere düşüşünü duymuş olabilirlerdi. Ev, tavanları yüksek dört katlı bir köşktü. Köşkün bir çanı vardı. David'in garip fantezileri vardı ve zengin olduğu için istediğini yapabiliyordu. Dolu ve zevkli eşyalarla döşenmişti ama etraf biraz dağılmıştı akşamki kargaşadan sonra. David karısıyla tanıştığından beri ona dayanamıyordu.

 Evlenmelerinin tek nedeni David’i çok seven demirci babasının oğlunun iyi bir hayat sürmesini istemesiydi. Babası oğlunun zekasına güveniyordu ve zengin biriyle evlenirse büyük işler yapabileceğini biliyordu. Bu yüzden sürekli müşterilerinden olan ama daha çok ev malzemeleri yaptıran Sir Henry’nin kızıyla evlendirmek için Sör Henry’yi ikna etmeye çalışamaya başladı. David kahverengi rengi gözleri, açık kahverengi saçları ve düzgün fiziğiyle yakışıklı sayılabilecek biriydi. Aksine Sör Henry’nin kızı Aaliah zarif biriydi ama doğum esnasında sarhoş bir kadın yüzünden yere düştüğünden ve bacakları kırıldığında yürüyemiyordu bu yüzden tüm insanlara öfkeliydi. Çoğu erkek öyle bir yükle uğraşmak istemediğinden Aaliah’dan uzak duruyorlardı. Sör Henry umudunu yitirmeye başladığı için David’in babasının fazla uğraşması gerekmedi. Evlendikten sonra babalarının zorlaması yüzünden Aaliah ile David çocuk yapmak zorunda kalmışlardı ve şanslarına ikizleri oldu ve bir daha birlikte olmaları gerekmedi. Aaliah her gün her şeye sinirleniyor babasının ona durumu yüzünden anlayışlı davranmasına rağmen o çocuklarına genellikle sert davranıyordu ve çoğunlukla gün içinde gittiği en uzak mesafe evin bahçe olduğu için ayrı bir sinirli oluyordu. David ise evliliğinden gelen büyük bütçe sayesinde büyük bir tacir olmuştu ama kimseye adını söylemiyordu çünkü sokakta yürürken birden tanımadığı kişilerle muhatap olmak istemiyordu. İnsanlarla iletişime geçmesi ve kişisel işlerini yaptırması için Albert adında bir adamı vardı. Albert, aşçı karısı ve bahçıvan oğluyla köşkün sınırları içerisinde bir kulübede kalıyorlardı. Kulübede birde iki hizmetçi yaşıyordu. Aslında Albert’ın ailesinin yaşadığı bölümle bağlantısı olmayan iki bitişik kulübe vardı.

 David karısının cesedini ormanın yaklaşık bir kilometre içerisine doğru bir yere gömüp eve döndü. Evine geçerken Albert’ın yatak odasının cama tıklattı. Arada böyle yapardı. Bunun anlamı “Hemen ofisime gel Albert”. İlk başta kimsenin kalkmadığını görünce tekrar tıklattı. Albert’ın karısı uyandı. Kısık gözlerle cama baktı ve Albert’ı dürtüklemeye başladı. David bunu görünce yoluna devam etti. Odasına vardı ve sandalyeye sakince oturdu. Yarım dakika beledikten sonra daha fazla dayanamadı ve odada bir sağa bir sola hızlı hızlı volta atmaya başladı. Birkaç dakika sonra Albert gelmişti. Kapıyı tıklattı ve cevabı beklemeden içeri girdi. Hep böyle olurdu zaten. Tıklatması sadece ön bir uyarıydı.

“Nerde kaldın Albert kaç saat oldu? Neyse yardımın gerek.” dedi David Albert odaya girince.

“Ne konuda efendim.” elleri kalça hizasında birbirini tutmuş şekilde duruyordu her zamanki gibi.

“Karımı öldürdüm ve bir planım var ama bana yardım etmen gerek. Şimdi eşyalarını topla. Oğlun, sen ve ben bir yolculuğa çıkıyoruz. Karına fark ettirmeden bazı eşyalarını bir yorgana Aaliah boyutlarında ve düşmeyecek şekilde koy. Evdekilere biz Aaliah’ın mutlu olması için onu seyahate çıkardığımızı söyleyeceğiz, oğluna ise ticari büyük bir işe çıktığımızı.” Albert soğukkanlı biriydi. David’ın bütün söylediklerine karşı tek tepkisi “Peki efemdim” olmuştu.

David Albert’in oğlunu, adı Merek, evde bırakmak istemiyordu çünkü Merek bitki bakmak için ormanın en az iki kilometre derinliklerine gidiyordu. Karısını görebilirdi ya da bir şeyden şüphelenebilirdi. Eğer şüphelenirse peşimi bırakmazdı. Zaten David ile birbirlerini sevmiyorlardı. Avda onun da icabına bakarım diye düşünüyordu.

Albert tam kapıdan çıkarken “Karını yanıma çağır.” dedi David. Karısının gelmesi daha hızlı olmuştu.

“Ellyn biz Aaliah’yı memnun etmek için bir iki aylığına seyahate çıkıyoruz. Evi sana emanet ediyorum. Açıkçası Alys’e, hizmetçilerden biri, pek güvenmiyorum. Kızlara iyi bak. Şimdi lütfen toplanmama yardım eder misin?”

“Sabahı bekleseydiniz efendim.”

“Aaliah sabredemiyor. Ta bir saat öncesinden hazırlandı.”

“Efendim Leydi Aaliah nerde acaba burada, odanızda yok?” dedi Ellyn.

“O mutfaktaydı. Yolculuktan önce bir şeyler atıştırmak istedi.”

On on beş dakika sonra Albert toplandı ve David’ın yanına gelip hazır olduğunu belirtti. David’de Aaliah’la önden gitmeleri söyledi.

Albert ve Merek bahçe kapısında çıkarken David ikizleri öpmeye gitmişti. Albert battaniyeye sarılı kıyafetlerini el arabasına koymuştu.

“Baba kıyafetlerin neden battaniyeye sarılı?” dedi Merek.

“Sandık kalmamıştı oğlum” derken Ellyn ve David bahçe kapısını önüne çıktılar. Ellyn el sallarken David hızlı adımlarla baba ve oğula yetişmeye çalışıyorlardı. David’in gelişini görünce durdular ve Ellyn. Neyse ki Albert el arabasının önündeydi de Ellyn, Aaliah’ın olmadığını görmedi. Sonunda David onlara yetişti. Bir arbalet, bir ok, üç kılıç, iki hançer ve bir tabanca, o zamanlar tabanca yeni çıkmıştı bu yüzden çok pahalıydı, yaklaşık 4 kilo kadar yiyecek ve kişisel eşyalarıyla karanlık ormana doğru yola çıktılar. O sırada Albert’ın kulakları çok alçak bir silah sesini duydu.

Lütfen hikaye hakkındaki düşüncelerinizi söyleyin lütfen :)

Ölüm YoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin