"30 Temmuz 1998
Tekrar eski evimdeyim. Fener evinde. Geleli 1 hafta oluyor. Boğucu havadan ve beni kıskandırmaya çalışan dalgalardan hala nefret ediyorum. Buranın hapisten tek farkı köpeğim, güzel yemek ve pencereler.
Hapisteyken çok düşündüm. Param vardı ama ben yoktum. Bir amacım yoktu. Hayatta bir fazlalıktım. Böyle giderse hayat beni üzerinden atmaya çalışacak. Böyle olmaması gerekli. Bir anlamım olmalı.Birşeyler yapmalıyım. Bunu unutmamalı.
Köpeğim biraz bitkin ama düzeliyor. Param var. Ne kadar olduğunu önemsemiyorum."Bu satırları belki de en iddialı satırlarıydı Joseph'in. Ve haklıydı da. Kendine bir amaç edinmesi gerekiyordu. Fakat yoluna çıkıyorlardı. Engel olmaya çalışıyorlardı. Bu zamana kadar hep böyle olmuştu. Bunu yapan belki şanstı belki de değildi ama önemi yoktu.
Yakın zamanda kendine benzer, empati kurabileceği birini keşfetmişti. Alfred W. isimli adam. Fakat nerede olduğunu kesin olarak bilemiyordu. Joseph'in olduğu yerde, Kızılceviz Körfezi'nde oturduğunu biliyordu en azından. Kasaba sakinlerine soramamıştı.
Joseph'in köpeği kömür havlayarak sessizliği bozmuştu. Joseph te içine daldığı düşünceler denizinden çıkıvermişti. Belli ki Kömür oynamak istiyordu. Yerde duran kırmızı topu ağzıyla kapıp Joseph'e verdi. Joseph mesajı aldı ve bahçeye çıktı. Bahçe çoğu eve göre büyüktü. Zaten fener evi bir uçurumun hemen üstündeydi. Beyaz çitlerle çevrili bahçeden Kızılceviz Körfezi net bir şekilde görülüyordu.
Joseph, topu havaya attı ve kömür koşmaya başladı. Top biraz uzağa gitmişti. Joseph beklerken uzaktan bir patlama sesi duydu. Belli ki ses Körfez'den gelmişti. Kızılceviz Kasabası'nda biryerlerden duman görünüyordu.
Joseph, kasabada pek birşey olmadığını biliyordu. Terkedeli bir yıl olmuştu ama hala kasaba uyuşuk ve hareketsizliğini korumuştu. Peki bu patlama neydi? Belki Joseph için bir işaretti. Belki de Alfred'in yerini tespit edebilirdi. Bu fırsatı kaçırmamalıydı. Köpeğini eve kilitledi, bahçedeki eski ve paslı kamyonete bindi ve Kızılceviz Körfezi'nden çıkan dumanı takip etmeye başladı.
Kızılceviz Kasabası genelde sessiz ve sakin bir kasabaydı fakat bu olay panik halini getirmişti. Joseph, kamyonetiyle dumana yaklaştıkça insanlar bir o kadar panik halinde görünüyordu.
Fakat duman kasabanın içinden değil, doğusunda kalan kumsal civarından çıkıyordu. Kumsaldan geliyorsa ancak deniz kenarındaki eski tahta müstakil evlerden gelebilirdi.
Joseph, deniz kenarına vardığında eski evlerin yandığını gördü. Bu kasabada en son yedi yıl önce yangın çıkmıştı yani büyük ihtimalle bu evlerdeki yangın kasıtlıydı.
Ahşap evlerin sağındaki evdeydi yangının merkezi. Hemen o evin karşısına kamyonetini park edip eve koştu.Ev tek katlıydı ve koyu ahşap rengiydi. Ön cehpesinde bahçe, iki pencere ve bir kapı vardı. Yangın çabuk yayılıyordu. Joseph aceleyle evin kapısını kırdı ve içeri girdi. Kapı salona açılıyordu. Ateşten sıyrılarak geçen Joseph, evi inceliyordu. Salonda kanepe ve sehpa, yanında da kağıt çöpleriyle dolu bir çöp kutusu vardı. Başka birşey yoktu. Nefes almak gittikçe zorlaşıyordu.
Birden bir bağırış sesi duydu. Sesi takip etti. Mutfaktan geliyordu. Sessizce mutfağa yöneldi. Mutfağın girişi yanıyordu.
Şık giyimli iki adam, yere yatırdıkları birini sorguluyorlardı. Joseph korkmuştu. Kaçmayı aklından geçirdi fakat yanan bir evde yapılabilecek çok şey vardı.
Salondaki çöp kutusundaki kağıt çöplerini aldı, teker teker elinde yuvarladıktan sonra mutfak girişine attı. Kağıt topları utfak girişinde yanan ateşten geçip alev alarak mutfaktaki şık giyimli adamlara gelmişti. Adamlar yanıyorlardı. Söndürmeye çalıştılar. O sırada yerde yatan adam tekmeyi savurdu ve hemen mutfağın arka bahçeye açılan kapısından çıktı. Bunu gören Joseph, mutfaktan geçemediği için önce giriş kapısından çıktıktan sonra arka bahçeye dolaştı.Adam arka bahçede nefes nefeseydi. Joseph'e teşekkür etti.
Joseph aldırmadı. "Kızılceviz Körfezi'nde Alfred diye birisini tanıyor musun?" diye sordu hemen adama. Ne de olsa adamın hayatını kurtarmıştı. Ona soru sorabilirdi.
"Senin adın ne?" diye sordu adam.
"Ben Joseph Warren. Siz kimsiniz?" diye karşılık verdi Joseph.
"Senin geleceğini söylemişlerdi ama bu kadar çabuk ve bu durumda olması biraz beklenmedik oldu. Alfred'i tanıyorum. Seni onunla tanıştırabilirim fakat önce sana güvenmem lazım.""Daha demin hayatını kurtardım."
"Hayatımın değerini bilmiyordun. Belki ölseydim benim için daha iyi olacaktı. Bak evlat, senin kararlarını başkalarının almasına asla izin verme. Yarın öğleden sonra Körfez Parkı'na gel."
dedi ve gitti gizemli adam.Sonraki gün Joseph parkta bekliyordu. Bir banka oturmuştu. Gergindi. Etrafın sessizliği gerginliğini katlıyordu. Birden karşısındaki bankta hayali arkadaşını gördü.
"Rahatla biraz." dedi.
Birkaç dakika sonra gizemli adam parkta belirdi ve Josep'in yanına oturdu. Adam çok sakin ve soğukkanlıydı. Belki elli belki altmış yaşlarındaydı. Saçlarında hafif beyazlıkları taktığı fötr şapka gizliyordu.
"Hava bugün çok güzel" dedi.
"Her zaman böyle. Nereye varmaya çalışıyorsun? Bana ne söyleyeceksin?" dedi Joseph.
"Acele etme. Şimdilik hayatın değerli değil ve sen onu harcıyorsun. Bütün günler senin. Biraz etrafın tadını çıkar."
"Adam haklı" dedi Joseph'in hayali arkadaşı. "Biraz etrafa bakınır gibi yap."
Joseph hayali arkadaşının önerisini dinliyordu. Yanında oturan adamın tuhafına gitti. Birkaç saniye Joseph'e hayranlıkla ve şaşkınlıkla baktı.
"Onu hep görür müsün?" dedi adam.
"Neyi?"
"Arkadaşını."
"Sen nereden biliyorsun? O gerçek mi?" Joseph şaşkındı.
"O senin bir parçan. Arada sırada beni de ziyaret eder arkadaşım. Şu sıralar biraz azalttı ziyaretleri. Fazla ihtiyacım kalmadı artık ona. Onu dinle. Bu nimet herkeste yoktur." dedi.
O sırada hayali arkadaşı Joseph'e gülümsüyordu.
"Tamam. Seni Alfred ile tanıştıracağım. O adam herkese güvenmez ve pek arkadaşı yoktur ama sen bir istisna olabilirsin. Onun da hayali arkadaşı var." dedi ve banktan kalktı."Adını hala bilmiyorum." dedi Joseph.
"Üç gün sonra Kızılceviz Kasabası'nın dışındaki yeşil bir tarla evini ziyaret et ve ismim dahil merak ettiğin şeyleri öğren. Aklındaki soruları biliyorum. Aynı yoldan ben de geçtim. Görüşürüz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskambil
AdventureJoseph Warren, çocukluğundaki dışlanmasına ve umutsuzlanmasına karşın tanımadığı bir akrabasının ölümünden kendisine bir çift köpek ve yüklü miktarda para kalır. Fakat bunun sonun tatlı başlangıcı olduğunu bilmemektedir.