"23 Temmuz 1995
Eski günlüğümü yakmamdan altı ay geçti. Neyse. Mirası aldım. Eski dükkanı sattım ve Kadife Kenti'nde iyi bir apartman dairesine taşındım. Buralar biraz soğuk ama idare eder.
Eskisinden daha iyi bir dükkan açtım. Fazla büyük değil ama iki katlı.
Yeni köpeklerim de iyiler. Biri Kömür diğeri Boncuk. İlk dostlarım."Joseph, yeni günlüğüne ilk paragrafı yazmıştı. Uzun bir zamandan sonra işler iyi gidiyordu onun için. İyi bir işi, evi ve dostları vardı. İnsan daha ne isteyebilirdi ki?
Joseph'e göre üçkağıtçı şans elinden tutup onu toparlamıştı fakat bir zaman sonra kendi başına kalacaktı. Hala hayata güvenmiyordu. Zaten günlüğüne de fazla birşey yazamıyordu. Sanki onun için herşey ispiyoncuydu. Konuşamazdı çünkü duvarlar başkalarına haber verirdi. Köpeklerle fazla konuşmuyordu çünkü birşeyi çok severse hemen kaybederdi. Aslında Joseph'in hayatında yeni boyalı duvarlar ve iki köpek dışında pek bir fark yoktu.
Birden bir köşeye gidip ağlamaya başladı.
"Neden ki?" dedi. "Neden hiçbir şey olmadı? Artık beni kıskandırmak için dalgalanan deniz de terketti beni. Konuşmadığım iki köpeğim, soğuk bir dairem var." diye konuştu kendi kendine.Dairesinden çıkıp asansöre bindi. En üst kattan çatıya çıktı. Biraz manzaraya baktı. Çatı kenarına koşmaya başladı. Sanki hiç durmayacak gibi koşuyordu. Belki de en iyisi buydu. Belki de Joseph, hayat denilen şeyde bulunan bir tümördü ve hayat onu istemiyordu.
Çatı kenarındaydı. Aşağıya baktı. İnsanlar toplanmıştı aşağıya. Artık korkmuyordu. Atlayacaktı"DUR!" diye bir ses geldi Joseph'in arkasından.
Joseph dönüp bakmadı.
"Atlama sakın! Seninle işim bitmedi!"
Joseph birden şaşırıp arkasına döndü. Kimseyi göremedi. Duyduklarına da fazla bir anlam veremedi. Kimdi o? Joseph'le işi neydi? Önemi var mıydı ki? Tekrar atlamaya yeltendi.
"Durma, atlasana!" diye bir ses geldi. "Aslında atlamak istemiyorsun değil mi? Artık kaybedeceğin birşeyler var. İki köpeğin, evin, işin ve paran var. Daha öğreneceğin çok şey var. Sen değişiyorsun."
Her kim söylediyse doğru söylemişti. Peki kimdi bu? Nereden biliyordu bu kadar şeyi?
Joseph'in önünde çatı uçurumu arkasında dinlediği bir ses vardı."Köpeklerinle, hatta kendinle konuşmaktan korkuyorsun. Sen hayattan korkuyorsun. Hayat sana birşey yapmadı. Sen yaptın. Hayatını sen şekillendirirsin. Bu hep böyledir. Ama biraz müdahale gerekecek. Korkuyorsun" dedi arkadaki ses.
Birden Joseph kontrolü kaybetti. Vücudunu hissedemiyordu. Ayağı öne atıldı. Düşüyordu.
Elleri istemsizce çatıdan 2 kat aşağısındaki balkon demirine tutundu. Şoktaydı. Sesi duyan komşu balkona çıktı. Joseph'i balkon demirinden sarkarken gördü. Joseph'e yardım etmeye geldi. Joseph'in sol eli, kadını tuttu ve balkondan aşağı fırlattı. Joseph ise hala balkon demirine tutunmuştu. Demirden tırmanıp eve girdi. Pencereden baktı. Kadın yerdeydi.Olanları muhtemelen polis görmüştü. Ama Joseph bunları isteyerek yapmamıştı! Kontrolu adeta kaybetmişti. Peki arkadan konuşan adam neredeydi?
Kapı çalındı. Gelen polisti.
"19 Ocak 1996
Seninle fazla konuşamadığım için üzgünüm. Ama yapacak birşey yok. Meşguldüm. Hapisteyim. Sanırım bir senem kaldı. Biraz alışılmadık ama köpeklerimi özledim. Evimi özledim.
Tuhaf. Hapisteyim ama suçsuzum. Fakat kanıtım da yok. Kanıt sayılabilecek hiçbir şey yok. İntihar edecektim. Arkamda bir adam vardı sanırım. Baktım ama saklandı. Benimle konuştu. Sonra birden atladım. Şimdi buradayım."
Paragrafları yazmayı bitirdikten sonra eski sayfaya baktı. Yine anısı birikmişti. Ne yaparsa yapsın anılardan kaçamıyordu.
Ama sanki birşeyler farklıydı. Artık özlediği bir anısı vardı. İlk kez. Uğruna yaşanacak birşey.
Meraktaydı. Hapisten çıkınca ne olacaktı? Arkasından konuşan adamı tekrar görebilecek miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskambil
PertualanganJoseph Warren, çocukluğundaki dışlanmasına ve umutsuzlanmasına karşın tanımadığı bir akrabasının ölümünden kendisine bir çift köpek ve yüklü miktarda para kalır. Fakat bunun sonun tatlı başlangıcı olduğunu bilmemektedir.