Gardiyanı takip ediyordu Joseph. Hücresinden çıkmış, hep merak ettiği kapıya gidiyorlardı. Normalde bir gardiyan herkesin merak ettiği odaları teker teker herkese göstermezdi. Kötü birşeyler olacaktı.
Gardiyan, kapıdan içeri girdi. Minicik, karanlık bir odaydı. Temizlik malzemelerinin konulduğu bir kutu yığını vardı. Gardiyan, kutu yığınını sağa itti. Yığının ardında bir geçit vardı. Gardiyan ve Joseph geçitten geçtiklerinde Joseph, gözlerine inanamadı. Bir yeraltı dövüş kulübündeydi! Üstelik kulüp üyelerinden bazıları da polisti!
Büyük ve karanlık bir depo gibi odadalardı. Deponun ortasında eski, çürümüş bir ring ve oturup seyretmek için tahtadan banklar vardı. Herkes bağırıyordu.
"YENİ ÜYE!" diye bağırdı gardiyan.
"Kulüpteki ilkler ilk gün dövüşmelidirler." dedi kulübün elebaşı. Joseph'in pek bir seçeneği yoktu.
Birkaç dakika sonra Joseph ringdeydi. "Kan Akıtan Damian" ilk rakibiydi. İri ve kaslı bir adamdı. Agresif ve saldırgandı da.Düdük çalmıştı. Joseph, ne yapacağını bilmiyordu. Hayatında hiçkimseye yumruk savurmamıştı. Rakibinden de korkmuştu.
Bir iki yumruk dışında darbelerden kaçamıyordu Joseph. Sonra karşısında bankta oturan bir izleyici gözüne çarptı. İzleyici belli ki taktik vermeye çalışıyordu fakat sadece ağzını oynatıyordu. Hiç birşey duyulmuyordu. Ringdeki rakip gözünden kaçmıştı ve Joseph, yere serilmişti. Kalkmaya çalışıyordu. Bayılmıştı.Birden ayağa kalktı ve sanki hiçbir şey olmamış gibiydi. Yine kontrolü kaybedip sürücü koltuğuna geçmişti. Arkada oturan adamı son derece net duyabiliyordu artık.
Rakibi biraz şaşkın bir ifadeyle yumruk atmaya devam ediyordu. Yumruklar Joseph'e yönelirken zaman adeta biraz yavaşlıyordu. Aslında çok basitti. Joseph hiçbir şey yapmıyordu. Sürücü koltuğuna geçen adam hallediyordu herşeyi.
Joseph, gelen yumruğu tuttu ve dirsek kısmına ardından rakibin göbeğine sert darbeler indirdi.
Rakibi yerdeydi. İzleyenler şaşkındı. Fakat Joseph'in işi bitmemişti. Alfred'i arıyordu Joseph. İzleyenlere ve rakibine sordu ama "O adam yıllar önce Körfez'e gitti."den başka cevap alamadı. Biraz gıcık olmuşlardı Joseph'e. Burada işler böyleydi. Kazanan kişi yine kazanmalıydı. Kaybederse bile taraftarlar ondan yana olurdu.
Dövüşü biten Joseph'i gardiyan, hücresine götürdü."24 Temmuz 1996
Yakında çıkıyorum. Az kaldı. Geçen yendiğim dövüşçü duştayken beni patakladı. Ama önemli değil. Alıştım. Durumlar fena değil. Artık beni birşeyler bekliyor. Alfred'i bulmalıyım. Bana çok benziyor. Belki onu bulursam bana birşeyler öğretebilir. Belki ona acı çektirenler bana da çektirmiştir. Belki bir bağlantı vardır. Bu işi bırakmamalı.
Kızılceviz Körfezi'ndeki herkese sormalıyım. Kadife Kent'teki dairemi sevmemiştim zaten. Satarım. Köpekleri alıp yine fener evine yerleşirim."
Satırlarını yazdıktan 2 hafta sonra hapisten çıkmıştı Joseph. Fazla özlememişti Kadife Kent'i. Apartmanının yolundayken bir yangın gördü. Belli ki apartmanı yanıyordu.
Var gücüyle apartman girişine koştu. Kasadaki paraları ve köpeklerini kurtarmalıydı. Acı anılar tekrar yaşanmamalıydı. İtfaiyeciler Josep'in geçmesine izin vermiyorlardı fakat Joseph itfaiyeciyi itip üst kata koştu. Belli ki yangının merkezi kendi dairesiydi ve kasten yapılmıştı. Hep böyle oldurdu. Açamadığı kapıyı kıran Joseph, odasına yöneldi. Fazla nefes alamıyordu. Kasasını açıp parasının bir kısmını alabildi. Alevleri aşarak mutfağa gitti ve köpeklerinden birini aldı. Diğeri ölmüştü.
Koşarak dışarı çıktı. Derin bir nefes aldı. Yine olmuşu. Yine eski anılar tekrar etmişti. Ve bu onun suçu değildi! Komplo olduğu kesindi! Belki de yıllardır böyleydi.
Ona kalan paranın yarısı kül olmuştu ve tek köpeği kalmıştı. Artık intihar etmeye yeltenmeyecekti. Kolay yolu seçmeyecekti. Ne yapacağını artık çok iyi biliyordu Joseph. Fener evine gidecekti, Körfez'de Alfred'i bulacaktı.
Hazırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskambil
AventureJoseph Warren, çocukluğundaki dışlanmasına ve umutsuzlanmasına karşın tanımadığı bir akrabasının ölümünden kendisine bir çift köpek ve yüklü miktarda para kalır. Fakat bunun sonun tatlı başlangıcı olduğunu bilmemektedir.