1.Bölüm - Notting Hill

3.2K 192 48
                                    

Bugün hayallerimin gerçeğe dönüştüğü günün yıl dönümü. Yıllardır hayalini kurduğum küçük ve sevimli kitap dükkanımı açtığım günün. Evet belki çok sıradan gelecek size ama artık neredeyse otuz yaşına gelmiş bir kadın için hayatının en mutlu günüydü o gün.

Üstelik bunu kendi ülkemde de yapmadım. İngilteredeyim bir de! Ailem bile inanamıyor. Kendi başıma bir şeyler yapmak istiyorum dediğimde en fazla tatile falan çıkacağımı düşünmüşlerdi. Ama bütün cesaretim ve birikimimle böyle bir delilik yapacağıma inanmazlardı tabi.

Biraz kendimden bahsetmem gerekirse, adım Eylül, bir Eylül günü doğduğum için seviyorum adımı. Yirmi dokuz yaşındayım. Ailem İstanbul'da yaşıyor. Arada bir yanıma geliyorlar ya da ben oraya gidiyorum.

Buraya gelmemin arkasında sadece kendi başıma bir şeyler yapma isteğim yoktu aslında. Uzun süredir yolunda gitmeyen ilişkim, çevremdekilerin neden hala evlenmediğime dair yaptıkları can sıkıcı yorumlar, yolunda gitmeyen sayısız başarısız iş girişimim...

Ama işte şimdi buradayım ve hala inanamıyorum. İngilterenin en sevdiğim semtlerinden biri olan Notting Hill'de küçük, mini mini bir kitap dükkanım var. Evet tabi ki Hugh Grant ve Julia Roberts'ın oynadığı Notting Hill'i seyrettim. Hayallerime yardımı olmuştur elbet ama burası zaten kitapçılar ve antikacılar cenneti bir semt. Bu işi burada yapmak istiyorsanız doğru yerdesiniz demektir. Çok şanslıyım ki dükkanıma çok yakın bir de dairem var bu dairede aynı zamanda dükkanda da bana yardımcı olan Mary ile kalıyorum.

Mary bir İngiliz ve sarı saçları açık renk gözleriyle en tipiklerinden diyebilirim. Ama çok konuşkan ve yardım severdir. Buradaki en yakın dostlarımdan biri oldu kısa bir sürede. Dükkanımın camına yapıştırdığım ilana evinin karşısında olduğu için ilk cevap veren o oldu. Ben de tek odalı küf kokan apartman dairemden yanına taşınma teklifini ikiletmeden kabul ettim.

İşlerim aslında yolunda gidiyor. Ama anlatacağım hikaye o kadar da sıradan değil. Notting Hill bana sadece hayatımın fırsatını değil çok daha fazlasını verdi. Anlatacağım ama sırayla, aceleye getirmek istemiyorum...

Benim dükkanım filmdeki kadar büyük değil. Ortada raflar yok her şey kenarlara dizilmiş veya ortada öbeklenmiş halde. Yeni kitaplar da var ama ama asıl ilgi alanım ikinci el kitaplar. İnternetteki en büyük zevkim sıcak bir fincan çayımla birlikte arkada Camera Obscura çalarken yabancı sahafları gezmek, açık arttırmalara katılıp nadide kitapları toplamak oldu. Haftanın en az bir kaç gecesini bu şekilde geçiriyorum. Ve gururla söyleyebilirim ki elimde ilk baskısı olan Jane Austen'ler, Charlotte Bronte'ler bulunmakta.

Dükkanıma gelen müşterilerime kendi ülkemde adet olduğu şekilde bir çay ikram etmeden satış yapmıyorum. Bunun İngiliz müşterilerimi ne kadar şaşırttığını anlatamam. Ama sürekli gelmelerinden memnun olduklarını söyleyebilirim sanırım.

O inanılmaz olayın olduğu gün dükkanımda her zamanki işlerimi yapıyordum. Yalnızdım. Mary'nin hasta kız kardeşinin çocuklarını okuldan alması gerekmişti. Dükkanda yalnızca bir müşteri vardı o da sadece vakit öldürmeye gelmiş gibi görünüyordu. O gün pek iş olmayacak gibiydi çünkü dükkanımın olduğu caddeyi bir moda çekimi ya da onun gibi bir şey için kapatmışlardı. İnsanlar da çekimi izlemek için adeta barikat oluşturmuşlardı. Kapımın önünden hiç bu kadar genç kızın geçtiğini görmemiştim. Ne olduğunu merak etmekle birlikte bırakıp gidecek bir durumum da yoktu. Ben de son gelen kitapların tozunu alıp raflara yerleştirmeye başladım. Amerikadan bir satıcıdan zar zor iyi bir fiyata aldığım oldukça iyi durumdaki Muhteşem Gatsby ilk baskısını koyacak harika bir yer arıyordum.

Kapının açılmasını duydum ama o sırada merdivende olduğumdan o tarafa dönemeden ''Merhaba '' dedim sadece. Gelen kişide sıcak bir ''Merhaba'' dedi. Ve işime devam ettim. Kitapları bırakıp aşağı inmek ve müşterimle ilgilenmek gibi bir düşüncem vardı o sırada. Merdivenden inip döndüğümde bana bakan bir çift mavi gözle karşılaştım.

''Buranın sahibi siz misiniz?'' diye soruyordu bana. O kadar afallamıştım ki dilim tutuldu sanki. Bu adamı tanıyordum, çünkü kendisini daha yeni sinemada izlemiştim. Evet oradaki halinde oldukça farklıydı ama yine de tanımıştım. Loki olarak oldukça tanınan ama benim Midnight in Paris'te John F. Fitzgerald olarak bayıldığım Tom Hiddleston buradaydı!! ''Evet benim, ben şey, sizin için ne yapabilirim?'' diye saçmaladıktan sonra o gülerek ''Burada bir süre kalabilir miyim?, dışarısı biraz fazla kalabalık oldu da.'' diye cevap verdi bana.

Bütün o kalabalığın neden olduğunu o an anladım. Son zamanlarda adı sıkça duyulan Tom Hiddleston benim kitap dükkanımda duruyordu. İzlediğim filmde uzun siyah saçları olan bu adam şu an daha kumral saçlara sahipti. Ama gözlerinden rahatlıkla tanıyabilirdiniz onu. Boyunun bu kadar uzun olduğunu tahmin bile edemezdim. Benim merdiven olmadan parmak ucumla bile değemeyeceğim rafa elini kaldırsa ulaşabilecek gibi görünüyordu.

Bu sırada dükkandaki düğer müşterim hiç bir şey almadan çıktı. Misafirperverlik yapmak istediğimden bir fincan çay ikram ettim kendisine. Çok kibardı, o sessizce kitapları incelerken ben de hayretler içerisinde söylemek için bir şeyler arıyordum. İmza istesem komik mi olurdu? Ya fotoğraf ? Ama bir daha nerede görecektim ki ? Ergen bir hayran gibi görünmek de istemiyordum bu yüzden susmayı tercih ettim.

Notting Hill (Tom Hiddleston FanFiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin