9.Bölüm - Tören

1.3K 111 58
                                    

Yolda giderken Luke sürekli telefonda birileriyle konuştu. Bir türlü fırsatını bulup ona neler olup bittiğini soramadım. Biliyordum ki Tom'la ilgili her şeyden haberdardı. Neden yalnız gittiğimin mutlaka bir açıklaması vardı ama ben henüz bilmiyordum.

Araba kalabalık bir fotoğrafçı ordusunun biraz uzağında durdu. Luke arabadan inmem için elini uzattığında fotoğrafçılarda inenin ünlü biri olup olmadığını anlamaya çalışıyorlardı sanırım. Beni görünce hayal kırıklığına uğrayıp yerlerine dönüp beklemeye devam ettiler. Tom'la gelsem yüzümde patlayacak flaşları tahmin edebiliyordum. Luke da benimle birlikte geliyordu. En azından tek başıma olmadığım için rahatlamıştım.

Henüz çok kalabalık yoktu. İnsanlar yavaş yavaş geliyorlardı. Zaten birinin geldiğini hemen anlıyordunuz. Fotoğrafçılar birden bire yerlerinden fırlayıp gelen ünlü kimse onun arabadan inişini çekmek için yarış ediyorlardı. Bu arada yolun kenarına barikatlar çekilmişti ve onun da arkasında insanlar sevdikleri ünlüyü görebilmek, belki de onunla bir fotoğraf çekilebilmek için saatlerdir bekliyorlardı.

Durduğumuz yer kırmızı halının başlangıcıydı ve burada gelenler kameraların önüne çıkmadan önce birbirlerini bekliyorlardı. Herkes aynı anda geçmiyordu ki ilgi bölünmesin. Zaten sırayla hepsine yol gösteren çalışanlar mevcuttu kırmızı halı boyunca.

Ben bunları izlerken telefonla konuşan (evet yine!) Luke yanıma gelerek Tom'un geldiğini ve beni beklediğini haber verdi. 

Tom'u pat diye karşımda buldum. Üzerinde smokini ve harika gülümsemesi ile duruyordu karşımda. Hiç bir şey söylemeden sadece sarıldım ona. Aslında bunun için ne ortam uygundu ne de elbisem. Bir yandan da Luke yürümemiz için baskı yapıyordu zaten. Ama o an kimseyi umursamıyordum. Geri çekildiğimde Tom'un gözlerinde biraz şaşkınlık ama genel olarak bir memnuniyet sezinledim. Sol elimi alıp koluna yerleştirirken kulağıma eğilerek ne kadar güzel göründüğümü fısıldıyordu.

Biz yürümeye başladığımızda Luke'ta bizi arkadan, biraz geriden takip ediyordu. Ve hala telefonla konuşuyordu. Tanrım bu çocuk sürekli kiminle konuşuyordu böyle? Kameraların ve fotoğrafçıların olduğu, ayrıca poz vermek için özel olarak ayrılmış bölüme doğru ilerliyorduk birlikte. Tom dönüp bana bakıyordu sürekli. Ben de ona gülümsüyordum. O an oldukça mutlu olduğumu söyleyebilirim. Biraz daha ilerleyip özel olarak ayrılmış noktada durduk. Ve flaşlar patlamaya başlamıştı bile. Sürekli Tom'un ismini söyleyip kendi kameralarına bakmasını söyleyip duruyorlardı. Ben de ona ayak uyduruyordum. Arada sorular soranlar da vardı. Benim kim olduğum gibi mesela. Sadece gülümsüyordum. Tom'da herhangi bir şey söylemedi. Görevli yanımıza gelerek devam edebileceğimizi söyleyince yürümeye devam ettik.

Fotoğraf stresini çabuk atlattığım için mutluydum. Yürümeye devam ederken etrafımda gördüğüm ünlü insan sayısını anlatamam bile. Hangi birisine bakacağımı şaşırmıştım. Tam bunu düşünürken karşıdan gelen Emma Watson'ı görerek iyice şoka girdim. Yanımıza gelerek Tom'a sarıldı. Sonra da bana. Ama o sadece gördüklerimizden biriydi.

Onun yanından ayrıldığımızda Tom'la iki kelime edecek zamanı anca bulmuştum. Aklımdaki tek soruyu sordum ben de...

''Neden hiç aramadın?''

Sol kaşını kaldırarak yüzüme bakıyordu. ''Aynı soruyu ben de sana sormak üzereydim.''

''Yani erkek olan sensin niye sen aramadın?''

Artık kaşını indirmiş her zamanki gibi gülümsüyordu.

''Sevgilim bu sohbeti sabaha kadar yapabiliriz ama bir sonuca varacağımızı sanmıyorum. Seni aramadığım için özür dilerim. Ama seni düşünmeden edemediğimi bilmelisin.''

Notting Hill (Tom Hiddleston FanFiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin