5.Bölüm - Song Bird

1.7K 142 51
                                    

Havaalanından eve dönerken kuzenimin bitmek bilmeyen sorularına cevap verdim. O kadar meraklıydı ki yol boyu bir saniye bile susmadı. Nihayet vardığımızda eşyalarını alarak onu eve bıraktım. O biraz dinlenirken ben de dükkana bir göz atmak istiyordum. Günlerden cumaydı ve civardaki üniversitenin öğrencileri cuma günleri dükkana uğramayı adet edinmişlerdi.

Dükkana girdiğimde içeride bir iki kişi vardı onlarda kendi hallerinde kitaplara bakıyorlardı. Yardıma ihtiyaçları yok gibiydi. Mary bunu fırsat bildiğinden rafları düzenlemekle meşguldü. Ben de biraz ona yardım ettim. Karışmış rafları düzenlerken bugün olanlardan bahsettim.

Tek kaşı havada dinledi beni. ''Gerçekten tesadüf eseri mi karşılaştınız yani? Londra'da bir ünlüye rastlama ihtimalin oldukça yüksek ama istediğin ünlüye rastlama ihtimalin ne kadar yüksek olabilir ki? Bu aralar çok şanslı görünüyorsun bence şans oyunlarına bir göz atmalısın...''

''Dalga geçme, ben de çok şaşırdım ama oraya gidip beni beklemeyeceğine göre tesadüf işte.''

''Kız kardeşinin geldiğini gördün mü?''

''Görmedim ama, ne yani yok artık, saçmalama Mary. Seni dinlemek istemiyorum şu an. Eve gidiyorum idare edebilecek misin?''

Tabi ederdi. Mary tek başına herkesle ilgilenebilirdi. Bana keyfime bakmamı söyleyip işine geri döndü.

Eve gittiğimde kuzenim yeni uyanmış gibi görünüyordu. Ona hazırlanmasını söyleyip ben de üzerime düzgün bir şeyler giydim. Kış olmasına rağmen hava çok güzeldi. Dışarıda bir şeyler yemek üzere evden çıktık. Eve yürüme mesafesinde her zaman gittiğim bir kafe vardı. Orada atıştırıp ardından Oxford Caddesine gitmeye karar verdik. Metroyla zaten on dakikalık bir mesafe olduğundan gitmemiz çok uzun sürmedi. Vaktimizin çoğunda aileme ve diğer tanıdıklara yollamak için hediyeler seçtik. Kuzenim ayaklarının ağrıdığından şikayet etmeye başladığında geri dönmeye de karar vermiştik. Dönüşte ikimiz eve uğramadan direkt dükkana girdik. Kuzenim Mary ile oldukça iyi anlaştı. Ona durmadan sorular soruyordu. Hatta bir ara ne yapacaksa Holmes Chapel'a nasıl gidilir diye soruyordu yanılmıyorsam.

Kuzenim eline bir kitap alıp oturduğunda Mary yanıma geldi. ''Birazdan bir misafirin gelecek.'' dediğinde gözleri parlıyordu.

Hemen ''Tom'mu geliyor?'' diye sordum heyecanla. Sesim biraz fazla çıkmış olmalı ki kuzenim okuduğu kitabın üzerinden bana bakıp kaşlarını anlamlı bir şekilde oynattı. Ona aldırmayıp Mary'e döndüğümde başını sallıyordu.

On beş ya da yirmi dakika sonra kapıda mavi bir araba durdu. İçinden Tom'un indiğini görebiliyordum. O an kalbim ağzımdan fırlasa şaşırmazdım. Kulaklarımda kalbimin atışını duyabiliyordum. Ellerim terlemişti yine. O içeri girmeden ellerimi peçeteye silip bir yudum su içtim.

İçeri girdiğinde birkaç müşteri ona baktı ama ya tanımadılar ya da o olabileceğine ihtimal vermediklerinden pek aldırış etmediler. Yüzünde her zaman ki gülümsemesi vardı ve yine çok şıktı. Oyun için kestirdiği saçları uzamaya başlamışlardı bile. İçeri girerken güneş gözlüklerini çıkardığında ergen bir genç kız gibi oracıkta bayılabilirdim. Ama kendime neredeyse otuz yaşına girdiğimi hatırlatıp biraz toparlandım.

Tom her zamanki gibi çok kibardı. Herkese hatırlarını sordu. Kuzenimin yanına gidip kulağına bir şeyler söyledi. O an kuzenim donup kaldı. Bir kaç saniye sonra kendine gelip Tom'un boynuna sarılıverdi. Bu esnada Mary bana bakıp bıyık altından gülüyordu. İçimden kıskançlık hisleri geçiyordu ama neler olduğunu da merak etmiyor değildim. Kuzenime daha sonra sormayı aklıma not ettim.

Herkes kendi işine döndüğünde Tom'da yanıma geldi.

''Dükkanın insanda bağımlılık yapacak kadar güzel.'' 

Notting Hill (Tom Hiddleston FanFiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin