7.Bölüm - Sis

1.4K 119 17
                                    

Hayatım tepetaklak aşağı gitmeden önce olanları anlatmak istiyorum. O gece yeryüzünde sadece ikimiz varmış gibi hissediyordum. Tom'un varlığı bana öyle hissettiriyordu. Hayatımda ilk defa kendimi hem bu kadar mutlu hem de bir o kadar heyecanlı hissediyordum.

Mekan gittikçe kalabalıklaşmaya başladığında Tom kulağıma ''Hava almak ister misin?'' diye fısıldadı. Başımı olur anlamında sallayınca elimden tutup beni çıkışa doğru sürüklemeye başlamıştı bile. Dediğim gibi burası Londra'nın oldukça tanınan mekanlarından birisi. Magazin dergilerinde bir çok ünlüyü buradan çıkarken görmeniz gayet mümkün. Kapıdan adımımızı atmamızla birlikte yüzümüzde patlayan flaşların çakmaya başlaması neredeyse aynı anda oldu. Flaşlardan önümü göremiyordum ama Tom elimi tuttuğu için kendimi ona bırakmış ilerliyordum. Arabaya bindiğimizde bile flaşlar hala patlamaya devam ediyordu.

Neyse ki kapıda arabayı çok beklemedik. Biner binmez Tom hızla arabayı oradan uzaklaştırdı. Yüzünde sert bir ifade vardı ve ben de sessiz kalmayı tercih ettim. Beni eve bırakacağını düşünüyordum ama bambaşka bir yöne doğru gidiyorduk. Sis iyice yoğunlaşmıştı ve bazı noktalarda göz gözü görmüyordu. Londra gözüme hiç bu kadar masalsı görünmemişti daha önce. Kendimi bir Tim Burton filmi ya da bir Neil Gaiman kitabının içinde gibi hissediyordum. Tom arabayı durdurduğunda nerede olduğumuzu bile anlamamıştım. O dışarı çıkınca ben de takip ettim. Bir köprünün üstündeydik. Sis bu köprünün üstünde çok yoğun olmamakla birlikte yeterince kuvvetliydi. Saat gece yarısına yaklaşmak üzereydi ve hava oldukça soğuktu. Üzerimdeki ince kıyafetleri düşünüp arabaya hasretle baktım. Tom köprünün ötesine gözlerini dikmiş sanki orada bir şey izliyormuş gibi uzaklara dalmıştı. Elleri ceplerindeydi. Elimi kolunun üzerine koyduğumda elini cebinden çıkararak  elimi tuttu. Ellerim buz gibi olmuştu. Bunda soğuğun etkisi olmakla birlikte mekandan çıktığımızdan beri farklı olduğunu hissettiğim Tom'un ben de yarattığı heyecanın da etkisi vardı.

Üzerinde bana verebileceği bir ceket olmadığından arkama geçip kollarıyla beni sardı. Onu bu kadar yakınımda hissetmek bile ısınmama yeterdi zaten. Nefesini saçlarımda hissediyordum o an. Sisin arasında durmuş geceyi izliyorduk ve kendimi inanılmaz duygusal hissetmeme sebebiyet veriyordu bu durum. Biliyorum mutlu olmam gerekiyordu ama tam anlamıyla mutlu değildim. Huzursuz hissediyordum ve bunda Tom'un beden dilinin etkisi de vardı.

Ona doğru dönüp yüzüne baktım. Mavi gözlerinde daha önce görmediğim bir şeyler vardı ama bilmiyordum. Rüzgardan uçuşan saçımı kulağımın arkasına ittirdi. Elini yanağımdan aşağıya boynuma indirdiğinde ürperdim. Kaşlarını hafif çattığından, alnının ortası kırışmıştı. Tom'la aramızda neredeyse otuz santimlik bir fark vardı ama bana doğru eğildiğinden yüzüne dokunabiliyordum rahatlıkla. Elimi yanağına koyduğumda yüzünü elime yasladı. Parmaklarımın ucunda yükselip onu öptüğümde bana sıkıca sarıldı. Kulağıma doğru eğilip ''Bu gece benimle gelmeni istiyorum.'' dedi.

Cevap vermedim. Onunla gidecektim tabi ki. Dahası bunu istiyordum. Beni nereye götürdüğü o an fark etmezdi. Arabaya binip on dakikalık bir yolculuk yaptıktan sonra güzel, eski bir binanın park yarine girdik. Tom'un evine geldiğimizi biliyordum. Bir şey söylemesine gerek yoktu. Anahtarlarıyla kapıyı açıp içeri girdi, ışığı yakıp geçmem için bana yol verdi. Kapıyı arkasından kapatır kapatmaz bana sarılmıştı bile. Elleri saçlarımda dudakları dudaklarımda kapının önünde öpüşüyorduk. Nefes almayı bile unutmuştum. Bunu fark etmiş gibi geri çekildiğinde gözleri bambaşka bakıyordu. Elimden tutarak beni odaya soktu. Burası oturma odası gibi düzenlenmiş çok büyük olmayan duvarında boydan boya bir kitaplığa sahip sıcak bir odaydı. Ayaklarım titrediğinden kendimi en yakın koltuğa bıraktım. Ama Tom'un beni oturtmaya pek de niyeti yoktu. Elimden tutarak beni kaldırdı.

Notting Hill (Tom Hiddleston FanFiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin