Ay ışığında geceler.

3.3K 122 15
                                    

Rüzgarın uğultusu kulaklarına ilişdiğinde, gözlerini açtı genç kız. Ablasına bakıp mışıl mışıl uyuduğundan emin olduktan sonra, yatağından çıkıp üstünü giydi. Ardından geçen gecelerde yazdığı Halit Ikbal yazısını aradı gözleri. Eline aldığı yazıyla birlikte sessizce odasından çıkıp merdivenlerden aşağı indi. Evinin kapısından çıktığında ise, derin nefes alıp, rahatladı. Evden kimseyi uyandırmadan çıkmıştı ve sokaklar bomboştu. Ancak bu rahatlama hissini sert esen rüzgar, uğultusuyla alıp götürdü. Hilal istemsizce irkildi. Bu gece ürkütücü bir dolunay vardı ve genç kız gece gece karanlık sokakta ürperdiğini kendine bile itiraf edemezdi. Hilal hızla etrafını kollaçan edip, matbaanın yolunu tuttu.

Matbaaya vardığında ise, içeri girip kapıyı arkasından kilitleyince rahatlayabildi anca genç kız. Matbaa her zamanki gibi boştu. Birkaç tane mum yaktıktan sonra işe koyuldu. Teker teker yazıları bastı, harıl harıl harfleri düzenledi, şimdiye kadar hiç olmadığı gibi işine verdi kendini. Tamamen harflere, yazılara, mürekkepe yoğunlaştı düşünceleri. Transa geçmiş gibi çalışması, onun haftalardır her saniye, her an düşündüğü, asla düşünmek istemediği, ama kurtulamadığı hissiyatlardan uzaklaştırıyordu..
En azından kısa bir süreliğine.

Onu görmüştü.

Birkaç gün önce, ansızın karşılaşmışlardı öylece, Izmir'in sokaklarının birinde. Hilal'in eli ayağı dolanmış, ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilememişti. Leon'un ona attığı bakış ise, onu tamamen ürpertmişti. Ona her zaman parıltıyla, derin derin bakan gözler, bu sefer soğuk ve yüksekten bakmıştı genç kıza. Hilal bir şey söylemek istemişti, ona doğru bir adım atmıştı ki, Leon, karşısındaki kızı yok sayan bir tavırla yanından öylece geçip gitmişti.

Hilal bunları düşünmek istemiyordu. Bunlarla alakadar olmak istemiyordu. Yabancı gibi yanından geçip gitmesi onun umrunda olmamalıydı. Ama umrundaydı işte! Kahretsin. Kahretsin. Kahretsin!
Derin bir nefes aldı genç kız. Sakinleşmek için Izmir'in bütün oksijenini tüketmeliymiş gibi hissediyordu. Aniden aklına abisi Ali Kemal'in sözleri geldi. "Teğmenin hali hal değil. Ayyaş misali sarhoş dolaşıyor sokaklarda."

Bu sözleri düşündükçe içi cız ediyordu Hilal'in. Teğmen her şey olabilirdi, ama kendinden ödün veren biri kesinlikle değildi. Hele hele içki; eğlence peşinde koşan biri hiç değildi. Son zamanlarda olan olaylardan dolayı kendini salmış olması Hilal'in vicdanına daha da ağır yüklenmesine sebep oluyordu..Canı yanıyordu Hilal'in. Her zaman sıcacık bakan, o şevkatli gözler; şimdi onu buz gibi süzmüştü. Leon'dan nefret etmeye çalıştı yine. O bir katildi. Hilal'in vatanına, milletine eziyet ediyordu. Kötü kalpliydi. Acımasızdı. O, düşmanın ta kendisiydi. Gözlerinde gördüğü soğukkanlılık, o karanlık da bunun göstergesiydi.

Yapamadı Hilal, kandıramadı kendini.
Kehribar rengi gözlerde takılı kaldı aklı.. O, Hilal'i kurtarmak için çabalayan Leon'du. Kendi hayatı pahasına; Hilal'i ipten alan Leon'du. Kafka'dan Tevfik Fikret'e, kalbine dokunan cümlelerin altını çizen Leon'du. Inandığı, sevdiği şeylerden bahsederken, gözlerinin içi gülen Leon'du.. Hilal anlıyordu artık.. En karanlık günde bile umudunu kaybetmeyen o adamı tekrar görmek istiyordu. O şevkatli gözlerde, tekrar kaybolmak istiyordu..
Kafasını salladı genç kız. Bunları düşünmeyecekti. Izin vermeyecekti böyle düşüncelere. Artık kendiyle savaştığının farkındaydı. Bundan sonra en büyük düşmanı, filiz olmaktan çıkmış, içinde yemyeşil yeşermeye başlayan duygulardı. Bundan sonra en büyük düşmanı, aynada gördüğü kişiydi. Kendisiydi.

____________

Hilal saatlerdir oyalandığı matbaadan nihayet çıkabilmişti. Adımını soğuk ve rüzgarlı geceye attığında ise iyice tüyleri diken diken oldu. Kordon boyunca dalgaları izledi. Rüzgar daha şiddetli esiyor, deniz lodos misali kabarıyordu.Temiz hava ve denizin kokusu, boş kordonda ona tuhaf bir huzur veriyordu. Genç kız saçlarının uçuştuğunu hissedince, örtüsünü matbaada unuttuğunun anca farkına varabildi. Içten içe kendine dikkatsizliği yüzünden kızdı. Ama bu soğukta ve şiddetli rüzgarda geri dönmek aklının ucundan bile geçmedi. Yağmur yağması an meselesiydi ve Hilal'in en son istediği şey bir fırtınanın ortasında kalmaktı.

Esaret.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin