Pandora'nın kutusu

2.8K 131 18
                                    


Kendini nasıl taşıdığını bilmediği ayakları, onu karanlığın içine taşıyordu. Sürükleniyordu karanlığa. Hiçbir şey hissetmiyordu. Hiçbir şey duymuyordu. Nefes dahi almıyordu. Etrafındaki toz bulutu, en soğuk kış gecesi gibi çökmüştü üstüne. Kaskatı kesilen vücudu ağır ağır ilerliyordu. Kalabalığın içinde kaybolmuş küçük bir çocuk gibi yolunu bulmaya çalışıyordu. Annesini arayan bir çocuk gibi ağlıyordu belki de; bilmiyordu. İçindeki fırtına onu darmadağın etmiş, etrafındaki herkesi de ölüme mahkum etmişti. Kehribar rengi gözler, çaresizce ışık arıyordu. Onu karanlığından çekip çıkaracak, hayat verecek ışığını.

Ya o ışık sonsuza kadar söndüyse?
Ya onu karanlıktan çıkaracak her şey yok olduysa?
Ya o, sonsuza dek karanlığa mahkûmsa?

Karanlığa doğru bir adım attı.

{"Bir şey mi aramıştınız Teğmen?
Belki bir yardımım dokunabilir Size."
"Bilmem dokunabilir mi? Pansumanımı değiştirebilir misiniz?"}

Bir adım daha.

{"Bunu yapamazsın.."

"Tecrübe et de gör."}

Bir adım.

{"Annem söylerdi bu ninniyi.. Sen nereden biliyorsun?"

"Bize de babaannem söylerdi.."}

Bir adım.

{"Madem yaptığınız zulümlerden bütün dünyanın haberdâr olmasını istemiyorsunuz o vakit neden yapıyorsunuz neden?!"}

Son adım.

{"O gece sizinle dans etmektense ölmeyi yeğlerdim Teğmen."}

Karanlık ona pusu kurmuş, bekliyordu.
Ve o, adım adım ilerliyordu. Yapacak birşeyi kalmamıştı. Elinden gelen hiçbir şey yoktu. Karanlığa teslim olmaya gidiyordu.

Leon'un kalbi birden hızla attı.

{"Teğmen."

"Hemşire."}





"Hala bir umut var."





Ani bir hissiyatla gözlerini açtı.

Hala bir umut var.
Hala bir umut var..
Hala
Umut
Var.

Karanlığın içine hapsolacakken, ufukta ışığını gördü.



Hilal.




Zaman durdu.
Kanlar içindeki genç kız, ona ulaşmaya çalışan çaresiz ellere sığınmak istedi.
Yapamadı.
Kolların onu tuttuğunu hissedemeden, gözlerini ve bilincini kapadı.

Son bir söz döküldü dudaklarından.
Usulca fısıldamıştı.

"Leon."








__________________________

"Bugün gecelerden en güzeli. Dolunay var." Cevdet'in söylediği kelimeler, bomboş salonda yankılanmıştı. Yorgun adam, nefes almaya zorlanarak konuşmaya devam etti. "Ayın en güzel hali değil mi sence de."
Yanında oturan genç adam bu iki gündür ilk kez gözlerini yerden ayırıp, başını kaldırdı. Pencereden dışarıya baktı. Dolunayın kuvvetli saçtığı ışığı gözünü alıyordu. Acısına acı katıyordu. Keskin bir nefes aldı. "Değil." Cevdet gözlerinden gelen yaşları aldırmadan konuşmaya devam etti. "Ya ne öyleyse Teğmen?"
"Ayın en güzel hali... Yeniay."

Esaret.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin