Gargamel'in Neptün'den Gelen Bombacı Ninjaları Tarçınlı Soda Sevmiyormuş.

316 27 8
                                    

Süslü sandalyesinde oturmuş keyif çatan tilki bacak bacak üzerine attı, porselen fincanındaki köpüklü Türk kahvesinden bir yudum -ya da yalama, artık tilkiler fincandan nasıl kahve içiyorsa!- daha aldı ve konuşmaya devam etti.

"Ben sana demiştim, o aptal kafeye gitme demiştim, dedim işte,  demedim mi? E dedim tabii! Ama dinleyen kim! Kendi salaklığın, çek cezanı. Hıh."

Son heceyi söylerken dramatik bir şekilde patisini alnına koydu ve ağlamaklı bir ifade takındı.

"Şu lanet olası rüya ne zaman bitecek..." diye mırıldandım, gündüzleri en azından bu sersem sesi yok sayabiliyordum, ama bir yolunu bulup rüyalarıma da girmeyi başarıyordu. Artık gerçekten uzaylılar tarafından denek olarak kullanılmak üzere kaçırılıp kafamın içine ikinci bir benlik yerleştirilip hafızam silindikten sonra dünyada nasıl-süper-rezil-sefil-olunur deneyi için geri gönderildiğime inanmaya başlıyordum.

Yaldızlı porselen fincanımdan bir yudum daha aldım, kahvenin o mükemmel tadını damağımda -veya beynimde- hissedebiliyordum.

"Bununla başa çıkabiliriz, hem yalnız da sayılmayız." dedim kendi sözlerime kendim bile inanmayarak.

"Oraya çıktığında yalnız olacaksın. Hayatın boyunca yalnız olacaksın, çünkü bu senin hayatın. Başkaları senin yalnız başına yaşayacağın şeylerin kararlarını vermemeli !"

"Ne ara bu kadar felsefik konuşmaya başladın sen? Kafana saksı falan düşmediğine eminsin, değil mi?"

Tilki elindeki porselen fincanı ve altlığını yavaşça masaya bıraktı, öldürücü bakışlarını bana yönlendirerek aniden dört ayağı üzerinde masanın üzerine sıçradı.

Yaklaşık iki metre uzunluğundaki masayı birkaç adımda geçti, adım attıkça büyüyordu sanki. Benimle burun buruna geldiğinde çoktan benim iki katım boyutuna ulaşmış, öfkeyle suratıma soluyordu.

"Amerikan Liseleri hakkında çok şey okudun, ve hatta şu bir haftayı o liselerden birinde geçirdin, yani bu olayın sonunda beceremezsen durumun ne kadar kötü olabileceğini biliyorsun. Reddetmek için çok geç değil. Hayatında bir kez olsun korkaklık etmen gerekiyor ve onda da 'This. Is. SPARTAA!' diyeceğin tutuyor. Son kez uyarıyorum: yapma."

Haklı olduğunu biliyordum, hem ben batırmasam bile bundan sonra birşeyler mutlaka değişecekti; ve bu değişimin yönü kontrolümde olmayacaktı.

"Pekala, deneyeceğim."

Tilki kulaklarını biraz rahatlamış şekilde geriye attı,  sonra aniden kulakları polis sirenleri gibi ötüp parlamaya başladı. Görüşüm bulanıklaştı, etraf karardı, ama aptal polis sirenini hala duyabiliyordum.

Gözlerimi kırpıştırdım, bu sesin polis sireni değil saat sesi olduğunu anlamam yarım dakikamı aldı.

Esnedim ve susturmak için telefona uzandım, gözlerimi kısarak ekrana baktım.

On otuz.

Hay bin sarhoş kunduz.

Misafir evinde ayaklarımı ayakkabıdan terliğe geçirdiğim hızda yataktan çıktım, yanıma elime ilk gelen giysileri alıp lavaboya koştum, işlerimi halledip dişlerimi fırçaladım, tam üstümü giyeyim derken yanıma bluz yerine iki tane pantolon aldığımı fark ettim.

Soluklarımın arasında aklıma gelen tüm küfürleri savurdum, hemen üzerimi değiştirdim ve alt kata doğru koşmaya başladım, az daha merdivenlerden yuvarlanıyordum.

"NEDEN BENİ UYANDIRM-"

Annem omlet yapıyordu, babam da çayı elinde gazete okuyordu.

"Sizin işte falan olmanız gerekmiyor muydu ! Yoksa bugün resmi tatil falan mı? Sakın hayır demeyin."

Bol Kafeinli ve Yakışıklı LütfenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin