Bir insan ne kadar büyük bir yalan söyleyebilirdi? En büyük yalan ne olabilirdi? İnsanlar neden doğruyu söylemek varken yalan söylemeyi tercih ederdi? Bir sebepleri mi vardı? Bende yalan söylemiştim ve sebebim vardı. Peki ya Mert'in sebebi neydi?
O konuşmadan sonra üstünden bir hafta geçmişti. O gün otelde kalmış sonradan onların yazlıklarına gelmiştik. Mert bana hala daha gerçekleri anlatmazken eve de geç gelmeye başlamıştı. Gecenin bir vakti gelip saçlarımla oynuyor üstümü örtüyor kendi odasına geçiyordu. Bunları hissediyordum fakat kendimde kalkacak mecali bulamadığımdan o saçlarımla oynarken uyuya kalıyordum bir daha. Sabah kalktığımda onu evin her yerinde arıyor fakat bulamıyordum.
Bugün sondu her şeyi bana teker teker anlatacaktı. Işıkları kapatıp elimdeki kahveyle odamdaki koltuğa oturdum ve camdan dışarıyı izlemeye başladım. Gecenin karanlığı yıldızlar sayesinde aydınlanıyordu. Gökyüzü yıldızlarla aydınlanıyor güzel görüntüler seriyordu ortaya. Bu güzel gecenin güzel sonlanmasını isterken kahvemden birkaç yudum aldım. Sıcak kahve boğazımdan aşağıya giderken sıcaklığını içimde hissetmek çok güzeldi.
Oturduğum yerde can sıkıntısından patlarken gözlerim ağır ağır kapanıyordu. Elimdeki kahve bitmiş üstelik üzerine iki tane daha içmiştim. Kaç saattir burada oturuyorum ben bile bilmiyordum. Ne yapıyordu bu saate kadar? Çok mu iş vardı yoksa kendi eve gelmemek için mi iş çıkartıyordu? Eve doğru vuran araba farlarıyla geldiğini anlayıp heyecanlanırken kendimi sakinleştirmek için her şeyi deniyordum.
Sakinsin kızım. Gelecek ve konuşacaksınız. Aranızdaki olayı çözecek ve mutlu olacaksınız. Işığımın açılmasıyla kafamı kapıya doğru çevirdim ve gördüğüm manzarayla neye uğradığımı şaşırdım. Göz altlarında mor torbalar oluşmuş, kilo vermiş, teni beyazlamıştı. Yemek yemiyor muydu hiç?
"Uyumamışsın?"
"Seni bekledim, gelsene." yavaşça yanıma geldi ve karşımdaki koltuğa oturdu. Konuyu nasıl başlatacağımı bilmiyordum. Bunun yüzümdem bodoslama dalmak daha iyidi. "Benden kaçıyor musun? Neden eve geç gelip erkenden gidiyorsun?" kafasını öne eğip saçlarını karıştırdı.
"Bunu soracağını biliyordum. Senden kaçmıyorum cimcime, sadece bu aralar işler çok yoğun ve erken gidip geç gelmek zorunda kalıyorum." kafamı olumlu anlamda salladım. Hiç bir şirketin başında olmadığımdan onun ne çektiğini anlayamazdım fakat dertlerine derman olmaya çalışırdım fakat şu anda önemli bir konuyu açmam lazımdı.
"Bana anlatacakların vardı, zaman bulamadığıdan anlatamadığın kesin. Zaten eve geldiğinde benim uyuyor olmam da bunlara yandaş. Şimdi şu anda anlatır mısın her şeyi, baştan sona, hiçbir yerini geçmeden."
Ayağa kalkıp karşıma geldi ve elimden tutarak beni kaldırdı. Yatağa doğru gittiğine ne yapmak istediğini anlayıp hızlı hızlı yürüdüm ve ilk ben sonra o olmak üzere yatağa oturduk. O yatak başlığına yaslanırken bende yatarak kafamı göğsüne koydum. Kalp atışları her dakika kulağıma gelirken gülümsedim. Onun kalp atışlarını dinlemeyi seviyordum. Elini saçlarımın arasına daldırdığında kaşlarımı çattım ve elini çektim.
"Uyuya kalacağımı biliyorsun o yüzden saçlarımla oynama ve anlatmaya başla." başıma bir öpücük kondurdu ve konuşmaya başladı.
"Okula geldiğin ilk gün masumluğun beni aldı götürdü sanki. O gün seni çok inceledim, insanlara veyahut hayvanlara nasıl davrandığını. Çok narin ve çok iyi kalpli'ydin. Bunu herkese belli ediyordun da zaten. Her geçen gün seni daha çok takip ettim, neyi sevdiğini neyi sevmediğini. Ne gibi şeylerden nefret ettiğini her şeyini biliyordum. Karşına çıkacak cesareti hiçbir zaman kendimde bulamadım. Hani vardır ya 'ya beni beğenmezse' tiribi galiba bende onlardan birindeydim. Neyse işte ben sana 2 sene boyunca platonik olarak gezdim. Arkadaşlarımın çoğu beni sana iterken ben senden o kadar kaçtım. Düşünsene Acar Ağasının oğlu Mert Ağa her sana çekildiğinde senden kaçtı. Benim için her zaman bir saçmalıktan ibaret oldu bu aşk. Ne sana gelebildim ne de seni kendime çekebildim. 2. senede seni ağlarken gördüm. İçim param parça oldu, her göz yaşın kalbime bir hançer darbesi olarak bana geri döndü. O güzel gözlerinden akan her göz yaşı kalbimdeki fırtınayı tetikledi. O gün işte tamda o gün artık dayanamadım ve yanına geldim. O gün sana ilk defa dokundum, yanaklarından tuttuğumda irkilmişdin. Sana soru sorduğumda benden kaçmıştın gitmeye kalktığında elinden tutup oturtmuşdum. Göz yaşlarını silmiştim, o gün o kadar çok heyecanlıydım ki anlatamam sana. Hani sen giderken arkandan bağırmıştım hatırlıyor musun? 'Dikkat et de güllere giderken papatyaları ezme yoksa ölürler' diye. Bana verdiğin cevabı hala daha hatırlıyorum. "Papatyalar ölemez bayım, papatyaları öldürürler." aynı anda dediğimiz şeye birlikte güldük. İkimizde o günü çok net hatırlıyorduk. "O günden sonra zaten seninle birlikte oldum. Kokun, gülüşün, bakışın sadece arkadaşlarına değil bana da geliyordu artık. Sana neden onu söyledim biliyor musun cimcime? Eğer bir gün beni görmez ve başkasına gidersen bu dediğimi sana yeniden hatırlatacaktım. Çünkü papatyaları kimse görmezdi ve ezerdi, güller ise her daim canlı kalırdı. sen güle koşarken beni ezme diye söylemiştim onu. Tabi bana verdiğin cevap çok mutlu etmişti beni. Neyse işte ben gidene kadar çok güzeldi her şey, ben gene sana platonik olarak aşıktım fakat bana ağabey gözü ile bakman her sana seni sevdiğimi söyleyeceğim de aklıma geliyor fikrimden cayıyordum. Ne yapayım be güzelim sen bana her ağabey dediğinde ciğerim yanıyordu sanki. Anlatamıyordum sana gerçeği. Anlatırsam benden gidersin diye korkuyordum, bende yapacak bir şey bulamayıp aşkımı geride tutuyordum. Evlendiğim gün Atakan aradı. Keşke açmasaydım dedim. Açmasaydım da senin o kadar sinirlenip kriz geçirdiğini öğrenmeseydim. O gün ağlamışsın okulda gene, ben gitsem de seni takip etmeleri için korumalar tutmuştum. Her saat başı ne yaptığını rapor ediyorlardı. Sizin evin sokağında bekliyorlardı. Çöp atmaya çıksan dahi haberim oluyordu. Neyse ne işte. Senin buraya geldiğini öğrendiğimde çok mutlu olmuştum. Sanki dünyalar benim olmuştu. Seninle her seferinde görüşmek istediğimde Ayşe engelim oluyordu, ne yazık ki onunla evlenmiş'dim. Ama bak gerçekten bir kere bile dokunmadım ona. Midem kaldırmadı, onu her gördüğümde zorla evlendirildiğim geldi aklıma. En son bir karar alıp seninle elenmek istedim. Bunun sayesinde sen benim yanımda olacaktın. Babanı şirketi üzerine tehdit ettim, eğer seni bana vermezlerse şirketlerini batıracağımı söyledim. Onu o an hangi kafayla söylediğimi bilmiyorum Arya, gerçekten hangi kafayla söyledim bilmiyorum." Şaşkınlıkta mastır aşarken kafamı kaldırıp Mert'e baktım. Gerçekten ailemi mi tehdit etmişti ve babam şirketi uğruna beni mi satmıştı. Saçmalık, tam bir saçmalık.
"Sen bunu nasıl yaptın Mert? Nasıl?" hızla yattığım yerden doğrulduğumda o da doğrularak beni kendine çekti ve sarıldı. Ben hala daha olayın şokunu atlatamazken kulağıma doğru fısıldadı.
"Ne olur ben bitirene kadar dinle beni, dinlemeden yargılama prenses. Bitireyim, istersen küfür et, istersen bağır-çağır, kır-dök umurum da değil fakat beni dinle." sakinleşerek onu dinlemeyi tercih ettim. Dinlemeden yargıya düşüce pişman olacağımı biliyordum çünkü. Gene beni kendine çekip yatmamı sağladı.
"İşte seninle elendik ve ben babana çek ererek batmalarını engelledim. Batma olayı doğru idi fakat baban onu kurtaracak kapasitedeydi fakat o kullanmayıp seni bana verdi. Arya ben sana yaptıklarım için çok özür dilerim. bir anlık senin benim olma hırsına kapıldım ve bu fikir gerçekten en başta çok hoşuma gitti. Acar Ağası Mert Ağanın karısı Arya Hanım oldun."
Bana en baştan her şeyi anlatmıştı. Hem kızgın hemde kırgındım ona. Benimle bir hırs uğruna elenmişti fakat deli gibi de seviyordu. Benim sevdiğim çocuk bana abla kardeş gözüyle baksa ben kesinlikle çıldırırdım. Mert çok iyi idare etmişti kendini. Kafamda takılı kalan son soru ardı ve onu Mert'e sormalıydım.
"Ayşe ile evlenmek istemediğin açık, peki neden evlendin onunla? Hadi evlendin neden boşamadın?"
"Bizimki aşiret evliliği prenses. Eğer evlenmeseydim iki aşiret arasında savaş çıkacak çok kan kaybeden olacaktı. Eğer ki boşanırsam gene aşiretler kavgaya tutuşacak ve büyük bir kırım çıkacak. Bu yüzden aileme Ayşeyi kısır olarak göstereceğim. Dokunmayacağım ona, belki kendi boşanmak ister ve gider. Aslında o benim imam nikahlı karım. Bizim buralarda yıldırım nikahı pek işe yaramaz. Kimse nikah kıymaz. Tabii bazı istisnalar hariç. Sende bu istisnalardan birisin e Ayşe den daha kıdemlisin. O imam nikahlı, sen ise yıldırım nikahlı karımsın."
"Biraz daha birilerini de al da böyle harem falan kuralım he ne dersin? Yok yani kıskançlıktan değil ama bir şey diyeceğim, iki kadınla nasıl başa çıkacaksın? Ayşeyi boşamasan da olur benim için sıkıntı yok ama ne biliyim işte tuhaf."
"Anlıyorum seni bitanem ama şöyle bir şey var ben Ayşeyi karım olarak görmüyorum. Tek karım olarak seni görüyorum." kalbime ok attın spaydi. Oyş yerim seni koca dana.
Kafamı olumlu anlamda salladım ve yeniden doğruldum ve ona doğru dönerek bağdaş kurdum.
"Eeee.. Anlatdığına göre gide bilirsin Mert. Kapının yolunu biliyorsun." yüzünün asıldığını gördüğümde kalbimin bir yeri burkulurken diğer yanı dimdik durmuş 'yolla onu üzülmesine bakma' diyordu. kalbimin dimdik duran yanını tutmuş ve Mert'i odasına gitmesi için zorlamaya başlamıştım.
"Yok yani bi karımla uyku çekemiyecek miyim ben? Diğer karıya mı gitsem ki?" diğer karı demesiyle cinlerim tepeme gelmeye başlayınca üzerine atlayıp saçlarını çekmeye başladım.
"Ne demek diğer karı ya? Diğer karı ne demek? Senin o saçlarını teker teker cımbızla işkence yapa yapa yolarım." yolma işim bittiğinde üzerinden kalktım eserime baktım. Çok yakıştı be. Dimdik olan saçlar çok yakıştı ona.
"Tamam karı tamam gittim ben hadi iyi geceler." odamadan çıktığında içimden binbir türlü küfürü ona armağan edip yatağımın içine girdim. Yaslandığım yastığa kokusu sinmiş buram buram burnuma dolarken hafif bir tebessüm ettim. Kokusu sanki bana can eriyormuş gibiydi. Çok güzeldi. Yastığı alıp sıkıca sardım. Sanki Mert benim yanımdaymış gibi hissederken odamdaki sessizliği bozan telefonumun mesaj sesiyle elimi komidine atıp telefonumu elime aldım. Şifresini girip mesajı açtığımda çığlık atmamak için kendimi zor tutum.
Bilinmeyen numara
Aşkınız göz yaşartıyor Arya Karsı fakat şunu unutuyorsunuz. Her mutlu son elbet bir gün boka sarar.
Bir bölümün sonuna daha gelmiş bulunmaktayız. Nasıl buldunuz?
O güzel yorumlarınızı ve votelerinizi bekliyorum cancağızlarım. Kocaman öpüldünüüzzzz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Masal
Romance"Nerdesin kız sen? Her yerde seni aradık bulamadık deliye döndüm." Annemi yana doğru ittirip içeri girdim ve direkt olarak kendi odama çıkmak için merdivenlere ilerledim. Aşşağıdan annem ve babamın kavga sesi geliyordu ama şu an onları takıcak kadar...