Aslında bu uyanık geçirdiğim gecelerimden herhangi biri değildi, hamuru aynıydı belki fakat acısının şiddeti farklıydı.
Hep benim olmayışına ağlamıştım, bu sefer tamamen bir başkasının oluşuna.
Ama yinede imkansızlığına...Halamın binbir titizlikle hazırlattığı elbisemi giyip, aşık olduğum tek adamın mutluluğunu paylaşacaktım.
Belki böylelikle kalbimden söküp atabilirdim onu...
Delilik!
Benim bir başkasının nasıl sevileceğine dair en ufak bir fikrim bile yok.~
Saç, makyaj, kıyafet...Tamam!
Benim dışımda herşey, tamam.
İçimde birşeyler yıkılıp duruyor, yüzümdeki tüm sahteliğe rağmen birinin acı çektiğimi görmesini öyle çok isterdim ki."Kızım ne kadar güzel olmuşsun!"
Deniz annem, sesiyle bugünün sadece benim için zor olmadığını hatırlıyorum. En başından beri Seray'ı bir türlü kabullenemediğini, bu evliliği onaylamadığını gizlemedi. Fakat oğlu bu kadar aşıkken bu duruma alışmaya çalışmaktan başka birşey yapamazdı.
Dünyanın en iyi annesiydi ve benim için hiçbir zaman Deniz Teyze olmamıştı.
İçimdeki "anne" deme hissini, onun yakınlığı ve onun şevkatliyle dindirdim."Lâl!"
Sanırım iç dünyamı bir süreliğine rafa kaldırma vaktim geldi...
"Teşekkür ederim annem, aklıma bir şey takıldı kusura bakma."
"Seray yukarıda, yalnız kalmasın şimdi bir gidip baksana kızım."
Adını işitmek bile canımı yakıyor. Olsun, bitsin şu nişan... Kurtulayım!
Deniz annenin ne yapmaya çalıştığını biliyorumdum. Benimde aynı dertten muzdarip olduğum su götürmez bir gerçekti. Sevmiyordum bu kızı, sevmeyecektim."Onun arkadaşları yanında değil mi zaten?"
Deniz anne kendisi dahi sevmezken neden benim için çabalıyordu...
Bir ben mi eksik kalmıştım?
Delilik!
"Neyse, tamam bir bakayım..."~
Şimdi uyusam ve dört yıl sonra uyansam...
Seray Erdem.
Karan Ateşoğlu'nun müstakbel eşi...
Mesafeli, soğuk ve inkar edemeyeceğim kadar güzel bir kadın.
Düşmanım her erkeğin başını döndürebilecek kadar çekici olmak zorunda mıydı?Beline tam oturan ve vücudunu saran lacivert bir elbise giymiş, büyük ihtimalle kendi tasarımıdır...
Sarı saçlarına olabildiğince doğal bir maşa yaptırmış, yüzünde ise gözlerinin güzelliğini ortaya çıkartacak koyu ve iddialı bir makyaj.
Onu inceledikten sonra ister istemez aynaya çeviriyorum bedenimi.Siyah saçlarıma tezat beyaz tenimin üstünde rengini tam olarak kestiremediğim bir elbise var. İçime sinmesine ve üstünde çok emek harcandığı bilmeme rağmen onun yanında sönük kalıyorum. Sanırım bir çift küpe ve sol elimin işaret parmağına taktığım yüzük dışında takı takmamakla iyi mi yaptığımı sorgulamaya başlayacağım.
"Güzelim!"
İşte sesi... İçimi titretiyordu, bu hep böyle mi olacaktı? Onu bir anlığına dahi olsa kalbimden söküp atamayacak mıydım? Bir ömür kendimle mi savaşacaktım?
Sesine doğru çevirdim başımı...
İşte o an...
Dünya durdu.
Yeryüzünün tüm kavgaları, doğumları, ölümleri, düğünleri durdu.
Gözleri gözlerime her değdiğinde, içimde birşeyler yer değiştiriyordu. Hiç mi okuyamıyordu gözlerimi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lâl ve Karan
General FictionAşk için delirecek kaç kadın kaldı ki bu dünyada? İtiraf vakti! Hep minicikte olsa bir umut taşıdım içimde... Peki şimdi ne olacak? Umudumunda, benimde sonum değil mi yarın akşam? Kendimden bile iyi tanıdığım adam yarın sevdiği kadınla nişanlanacak...