Lâl ve Karan - Dördüncü Bölüm

490 75 57
                                    

Bu bölüm hayatıma ''Lâl gibi sevmek'' deyimini sokan, iki tatlı okuyucuma,
azasklar197 Zeymirella

...

Belki onu tanımasaydım, farklı bir Lâl olurdum.

Kendime acı çektirmek için başka bir adamı seçebilir,
Hatta ona aşık olabilir,
Onu kazanıp, kaydedebilirdim.
Sonra yeniden bulabilirdim.
Ama seçme fırsatım olsaydı, ben yine; tek taraflı bir sevdanın yükünü sırtında taşıyan, hiç olmayacak bir düşün ağırlığıyla prangalar eskiten Lâl olmak isterdim.

Amansız acılarla kıvrandığım tüm gecelere rağmen, Karan'ı tanımak isterdim.

Çocukluğumu ve gençliğimi Karan'ın gözlerinde bırakan ben, anlatmaktan bir an olsun bıkmayacağım bu adamın her haliyle karşılaştığımı zannediyordum.

Sandviçine asla turşu koydurmayan Karan, 1.50 miyop Karan, The Godfather'ı her sene bir defa izleyen Karan, ot ve ağaç polenlerine alerjisi olan Karan, öfkelendiğinde parmaklarını kütletmeye sol elinden başlayan Karan, son sekiz yıldır erimiş çikolata kokusuna benzettiğim büyüleyici parfümü kullanan Karan, sırdaşım Karan, ailem Karan, koklayarak sarılan Karan...

Ama şimdi karşımda, en ufak detaylarına kadar ruhuma kazıdığım adamın, bambaşka bir yüzü vardı.

Beni öpmek isteyen Karan.

"Şimdi Lâl'i öpsem, yinede beni sevmeye devam eder mi?"

İmkansız olduğunu çok uzun zaman önce kabullendiğim dudakları, benim cevabımı bekliyordu. Mucizeydi, gerçek olamayacak kadar ütopikti.

"Peki ama, bu sevmek midir be adaşım, bir kadını öpmek, onu istemek sevmek midir?..." Değirmen, Sabahattin Ali

Az önce onu her kim olursa olsun seveceğim gerçeğini gün yüzüne çıkaran kalbim doğruyu söylemek istiyor, bir anlık sersemlikle saçmaladığını düşünen beynim, onu kaybetme riskimi göze alamıyordu.

Yıllardır düşlediğim dudaklarını, pişmanlık duymasını istemediğim için reddedebilirdim.

Ben değil, sen diyen bir aşktı düştüğüm.

Bekledim.
Telefonlarımız çalmadı, bu ıssız evin kapısı tıklatılmadı, elektrikler kesilmedi, pencere çarpmadı, yangın çıkmadı...
Hayatımın en dayanılmaz anında irademi korumayı başardım ve o ana tek başıma göğüs gerdim.

"Kendinde değilsin Karan, herşey yoluna girecek... Uyu biraz, dinlen."

Bu defa tanımlayamadığım bir ışıkla yanıp sönen hür gözlerinin yerini, kendini ve olan biteni hayretle sorgulayan bir adama bırakışını izledim.

Ne dediğine dair en ufak bir fikri bile yok muydu sahiden?

"Evet, saçmalıyorum uyuyalım biran önce, hiç iyi değilim..."

~

Yüzünü izlediğim, dudak çizgisine dokunduğum, nefesini dinlediğim büyülü saatler geride kalmıştı. Güneş doldurmuştu odayı... Hava, karanlık ruhuma inat, iç gıcıklayıcıydı. Deniz cesurdu, dalgalar uçsuzdu, ben kördüğümdüm.

Sabahın ilk ışıklarına dek aklımı kurcalayanlarla boğuştum. Ortada, kendimi bildim bileli Karan'a aşık olduğum halde, yerlerinde olmak isteyip istemediğimi sorguladığım iki kadın, çaresiz ve arsız bir Karan Ateşoğlu vardı.

Lâl ve KaranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin