Eymen'ı merak ediyordum. Çok garip davranıp beni korkutmuştu. Ve bu da yetmezmiş gibi bana sarılmıştı. Sarılmasından kesinlikle rahatsız olmamıştım, aksine hoşuma gitmişti. Ama ne bileyim, hali bir garipti.
Yanımda pek fazla durmamıştı zaten, sarıldıktan sonra bir kelime dahi etmeden çekip gitmişti. Ve gideli beş saat oluyordu. Onu merak ediyordum. Aramak istiyordum ama eğer telefonu açarsa ne diyeceğimi bilemediğim için arayamıyordum. Neredesin diye sorsam, bana yerini söyler miydi ki?
Daha fazla düşünmek istemedim. Cebimdeki telefonumu elime aldım ve fazla vakit kaybetmeden Eymen'ı aradım. Telefonu kapalı değildi, bu iyiye işaretti.
Tam kapatacakken onun erkeksi sesi kulaklarımı doldurdu: "Efendim Yaren?" Bir an ne diyeceğimi bilemedim ama belki de hayatımda ilk defa, düşünmeden konuşmayı tercih ettim.
"Neredesin?" Soruyu sorduktan sonra derin bir nefes verdim, rahatlamıştım.
"Şimdi eve geldim. Bir şey mi oldu?" O da sorduğum bu soru karşısında şaşırmış olmalıydı ki, cevabı biraz gecikti.
Derin bir nefes aldım. "Sadece merak ettim." Bir dakika, bunu gerçekten söylemiş miydim?
"O halde gel yanıma." Ondan böyle bir karşılık alınca afalladım. Ciddi miydi yoksa sadece dalga mi geçiyordu? Hayır, kesinlikle dalga geçmiyordu, bunu sesinden anlayabiliyordum.
"Evini bilmiyorum ki." Belki de yanına gitmek için tek engelim buydu.
Tebessüm ettiğini duydum, ve aynı anda kalbimin hızla çırpınışını. Bana gülümsemiş miydi? Keşke o an yanında olabilseydim.
"Ben seni aldırırım, bücür." Bana bücür demesi ilk başlarda beni sinir etse de artık hoşumaya gitmeye başlamıştı. Sanki bana özel bir kelimeydi bu, öyle hissettiriyordu.
"Tamam." Buna göre telefon konuşmamızın sonlanması gerekiyordu, ama ne hikmetse ikimiz de hâlâ kapatmamıştık. Sanki benden bir şey bekliyordu.
"Geldiğimde de bana güler misin?" İçimden geçen bir şeyi gerçekten söylediğime, ve onun bunu duymasına şu an da inanamıyordum. Aptal Yaren!
"Sen yeter ki gel, ömrümde hiç gülmediğim kadar gülerim."
-
Eymen'ın son sözlerinden sonra heyecanlanıp yanlışlıkla telefonu kapatmıştım. Utanmıştım da aynı zamanda, bu yüzden bir daha arayamadım. Sevgililer gibi arayıp, telefonu neden yüzüne kapattığımın hesabını verecek değildim ya.
Ve şu an da evin kapısının önündeydim. Dediği gibi, beni bir şoför yollayıp aldırtmıştı. Geleli fazla olmuyordu, bir iki dakika en fazla ama ben bir türlü cesaret edip kapıyı çalamadım.
Kapı açıldı. Karşımda gördüğüm Eymen, bir öncekilerinden farklıydı. Dağılmış gibiydi. Ve sanırım içmişti.
"İçeri geç." Yana kayıp içeriye girmemi bekledi ve ben daha fazla beklemeden dediğini yapıp, eve girdim. Evi incelememe fırsat vermeden beni belimden tutup oturma odasına yönlendirdi.
Oturma odası sadece siyah ve gri renkleriyle dizayn edilmişti. Başka ne bekliyordum ki?
"Bu saatte ne diyip evden çıktın?" O konulara hiç girmeyelim bence..
"Şey, izinsiz geldim ben." Bunu söylerken neden bu kadar utandığıma anlam veremedim. Belki de ilk defa gece yarısı izinsiz evden çıktığım içindi.
"Vay be," diye mırıldandığını duydum.
Üzerimde ki kalın montumdan kurtulup, bakışlarımı ona yönlendirdim. "Ne oldu?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKUSUZ
Teen FictionEymen ULUHAN. Nam-i diğer KORKUSUZ. Bütün şehir tarafından Korkusuz olarak bilinen yirmi üç yaşındaki bir adamın, aslında tek korkusunun aşık olmak olduğunu kim tahmin edebilirdi ki? Her şey, Yaren Aksu'nun arkadaşlarının zoruyla Korkusuz'un mekanın...