"Kitaplarını düşürmüştün tatlı şey."

165 11 0
                                    

İstiklal Marşı, tüm yüceliği ve asaletiyle liseli genclerin agzından dokuluyordu.

Herkes dimdik duruyor, saygıyla bayrağa bakıyordu.

Tören bitince büyük bir kalabalık halinde sınıflara dogru yol alan genclerden goz gozu gormuyordu.

Pazartesiydi, okul baslayalı 2 hafta olmustu. Gunler ne hızlı geciyordu!

Dolabımdan aldıgım yaklasık 10 tane kitabı kollarım kopacakmışcasına agrıyarak tasıyordum.

Genis, beyaz koridorlar neredeyse bomboştu. Acele etmeliydim, kesin öğretmen sınıfa girmişti.

Ah Mira, ah! Ne zaman akıllanacaksın?

Dikkatsiz ve aceleci koşar adımlarla kitaplarıma bakarak yürüyordum.

Bir anda siddetli bir sekilde onumdeki bir seye carptım ve tum vucudum irkildi.

Carpmanın etkisiyle affalladım ve elimdeki tum kitapları siyah cizme botlu bir gencin onune dusurdum.

Siyah botlar mı?

Barış.

"Onune baksana, gerzek herif!" diye bağırdı tum gucuyle suratıma.

Birine daha once cok fazla bagırmıs gibiydi.

Suratındaki ofke, sadece su an olusmus bir sey değildi.

Bir birikimi olan bir kızgınlık sayesinde güç buluyordu.

Ama onu kim kızdırmıştı? Kim üzmüştü?

Yüzü kırmızıydı ve kaşları catıyordu.

Sonradan ben oldugumu anlayınca saskın bir ifadeyle gulumsedi.

"Ah... Ben, ben sen oldugunu fark etmedim. Ozur dilerim."

Barış Ufuk? Benden ozur diliyordu ha? O asi, umursamaz cocuk? Vay canına.

Hadi yine iyisin, Mira :)

"Onemli değil, asıl ben ozur dilerim." Dedim gulumseyerek.

Kitaplarımı almak icin uzandıgımda, belli ki o da almak icin uzanmıs olacak, elim eline değdi.

O an göz göze geldik.

Yaklasık 5,6 sn bu boyle surdu.

Eli, elimi her zamanki gibi buz gibi yaptı, vucudumsa her zamanki gibi sımsıcaktı.

İste, yine oldu.

Bana her zaman yaptığını yaptı.

Ona her dokunusumda veya gorusumde bedenimdeki ısı seviyesi kafayı yiyordu.

Ve bunu cok seviyordum.

Elimi geri cektim, o anda da kitaplarımı alarak bana verdi.

Elimi tuttu.

"Ne kadar soğuk ellerin! Üşüyor musun?" diye sordu usulca.

Gözlerimi kocaman acarak ona baktım, kafam karısmıs gibiydi.

"Ben.. Ben... Hayır, hayır... Hayır usumuyorum. Ben sadece..."

"Evet üşüyorsun. Ellerin buz gibi. Ceketimi ister misin?"

"Şey..."

Lafımı bitirmemi beklemeden kalın deri ceketini cıkarıp kollarıma attı.

Ceketi erkek parfumu kokuyordu.

O kadar guzeldi ki bu koku, hic bitmesin istiyordum.

Burnumda hep bu kokuyu duymayı...

"Kitaplarını dusurmustun tatlı sey."

Kitaplarımı yerden toparlayarak bana verdi. Koyu mavi gozleri gozlerimi delip geciyordu ve kalbime batıyordu.

"Cok tesekkurler, Barış."

"Ne demek. Daha iyi misin?"

Hala aynı hissetsem de, onun ceketini giymek beni cok iyi hissettiriyordu, bu yuzden basımı hayır anlamında salladım.

"Ceketim sende kalsın, sonra verirsin" dedi gulumseyerek.

"Bu arada, basketbol takımına girdim, duydum ki amigo kızmışsın. Antremanda gorusuruz diyelim mi?"

Once gulumsedi. Sonra arkasını donup yavas ve sakin adımlarla uzaklaştı.

Ceketi yoktu, icine kısa kollu beyaz skinny bir t-shirt giyiyordu.

Bu da onun tum karın kaslarını gosteriyordu.

Yuzumde saskın bir ifade oldugunu farkettim.

Butun konusma boyunca boyle miydim?

Tanrım, salak gibi gorunmusumdur kesin.

Bu cocuk aklımdan hic cıkmıyordu. Ben, Mira Karataş, Barış Ufuk'tan mı hoşlanıyordum yoksa?!

İnanamıyordum, boyle bir sey olamazdı, olmamalıydı.

Bu serseri, umursamaz, kibirli, aptal, bencil, asi, isyankara mı vurulmustum?

Bana "tatlı şey" değişi kulaklarımda yankılanıyordu.

Hayır, hayır. Ondan kesinlikle hoslanmıyordum, yani... Sanırım?

...

Sınıfa geldim ve tüm olanları Yağmur ve Ceyda'ya anlattım.

Birbirlerine bakıp kıkırdadılar, her zamanki gibi.

"Öğleden sonraki cheerleading (amigoluk) antremanına geliyorsunuz, değil mi kızlar?" diye bir sesle kafamızı sesin geldiği yöne çevirdik.

Seslenen Defne'ydi.

Tamamen unutmustum!

Bir anda karnımda güçlü bir yanma hissettim. Sanki karnımda bir şeyler uçuşuyordu.

Birseyler bagırıyordu, özgürlüğüne kavuşmak icin savaşan bir ülke karnımdaydı adeta.

Barış. Basketbol takımına girmiş. Yani onu her antremanda gorucegim, oyle mi?!

O kaslı, terli, cekici haliyle...

Lanet olsun, Mira!

Kar BeyazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin