MERHABA UMARIM BEĞENİRSİNİZ!!
Düşüncelerim denize düşen ağa takılıp karışıyordu. Burada bu insanın yanında ne yapıyorum bilmiyorum ama çok korkuyordum. Sanki kendisiyle beni kara bir kuyuya hapsetmiş gibi kendimle çeliştiriyordu. Koran bana 'senden seni istiyorum' dediğinde gerçekten saplantılı olduğunu anlamıştım.
Kaçma girişiminde bulununca da rahat durmadığımı söyleyip beni bir odaya kilitledi. Ama ben burada kalırsam kesinlikle kafayı yerdim.
Kapalı alanda fazla kalınca panik yapıp sinir krizi geçiriyordum. Titremeye başlayan ellerimi bacaklarımın arasına alıp olabildiğim kadar sakin olmaya odaklandım.
Odanın hakim olduğu sessizlik birden kapının kilidi tarafından bozulunca bakışlarım otomatik olarak kapıya yöneldi.
Oturduğum sandalyeden bir hışımla kalkıp Koranın karşında durdum. Artık sadece elim değil bedenim de titriyordu. Ama güçlü durmam lazım.
"Çıkar beni buradan" zorlukla konuştuğum cümleydi bu.
"Dersini aldığını sanmıyorum." dedi. Sinir krizim'in tutmasına ramak kaldı bu adam hala ne saçmalıyordu? Üstelik oda da pencere bile yok...
Gözlerim bir an kapanır gibi olunca bacaklarım boşalır oldu. Karşımda duran Koranın ceketini sıkıca kavradım. Ne olduğunu anlamayan Koran hemen düşmemem için belime kollarını sardı.
"Masal güzelim iyi misin?" dedi ses tonu endişesini ele verirken.
"Çıkar beni buradan" gücümün el verdiği kadar konuşup bu cümleyi kurmuştum.
"Tamam sakinleş biraz güzelim. Çıkıyoruz şimdi buradan." deyip birden beni kucağına aldı. Küçük bedenim onun kollarının arasında tamamen savunmasızdı.
Titriyordum. Ama üşüdüğüm için değildi kendimi güvende hissedemediğim için beynimin bir tür savunması gibiydi.
Bedenim yatakla buluştuğunda Koranın kokusu burnuma hücum etti. İlaçlarım çantamdaydı fakat çantam arabadaydı. Eğer hemen o ilaçları kullanmazsam bayılırdım. Koran odanın önünde ki korumalarına bağırıyordu.
"Gidin bir yerden ilaç bulun. Eğer bulamazsanız ölümlerden ölüm beğenin" dediğinde o kadar sert bir ses tonu kullanmıştı ki ürkmüştüm. Zorla ağzımı açıp
"Araba da çantamın içinde" dediğimde Koran korumalarına bir şeyler söyledi ve yanıma tekrar geldi.
"Masal dayan güzelim. Ne olur dayan" deyip yatağın yanın da diz çöküp saçlarımı okşamaya başladı."Dokunma bana." yaptığı şeyden iğrenmiştim. Onun yüzünden böyleydim. Ondan gerçek anlamda nefret ediyordum. Korumalar hızla odaya girip
"Getirdik abi" dediler ve Koranın eline ilacı verdiler. Komidin'in üzerinde bulunan bardakta ki suyu elime verip ilaç kutusundan bir hap çıkardı. Hapı içince biraz olsun vücudum gevşemeye başladı.
Ağrıyan başımı ovuşturarak Koran'a ters ters baktım. Benden iyi olup olmadığımı söylememi istiyordu fakat bu durumda nasıl iyi olabilirdim bunu düşünmesi lazımdı.
"Çıkar beni şu evden hava almam lazım." sesimin soğukluğu bir şelaleyi donduracak derecedeydi.
"Tamam gel hadi çıkalım" dedi.
Elini belime koyup hala dengede durmakta zorluk çeken bedenime yardımcı oldu. Hemen ellerini belimden çekip mesafeli bir şekilde bahçeye indik.
Veranda gibi bir yere gidip oturdum. Arkamdan Koran da gelip önüme diz çöküp oturmayı seçti.
"Ben bilmiyordum güzelim. Şimdi iyisin değil mi?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haviye
General FictionKoran Karadağ. Masal Demir. KORAN'a anlatılan bir MASALdı O Uçurumun aşşağısın da bulunan içi ateşlerle dolu olan düşenin bir daha yükseğe çıkamaması; HAVİYE İşte HAVİYE bu; insanı içine çekip yakıp küle çeviren uçurum...