2. BÖLÜM: "UYANIŞ"

102 10 0
                                    


Bölüm playlist;

Rachael Yamagata - Over and over

Ruelle - This is the hunt

Tuğkan - Venüs

2. BÖLÜM: "UYANIŞ."

Aile.

Bir kelime. Dört harf. Maneviyat dolu anlam.

Somutluğuna sahip olduğum ama soyutluğuna erişemediğim bir kavram. Sevgi. Belki de hiçbir zaman erişemeyeceğimdi. Kocaman bir aileye sahiptim ama aynı zaman da değildim. Bu gittiğimiz akvaryum gibiydi. Bizi koruyan o camlar işin boş tarafı, dışarıdan görünen akvaryum işin dolu tarafıydı. Dolu görünen bir bardak gibi. Kandırmacaydı.

Ailemin bana açtığı kolları hep maddiyattı, ben hiç maneviyatla kucaklanmadım.

Koca bir boşluk.

Maneviyat doyurulamamışken, maddiyat doyurulsa ne yazardı...

Hayatımın bir adım önünde değil, bir adım gerisinde olan ailem, bana yüz veren değil sırt çeviren olmuştu hep. Şimdi olduğu gibi. Neredeydiler, ne yapıyorlardı, hiçbir fikrim yok. Ebubekir ve beni geziden döndüğümüz bir akşam yarısı kapının önünde bavullarımızla karşılayan anne ve babam tarafından, hiçbir açıklama yapılmadan, arabaya tıkılırken, hiçbir şey anlamamış, her şey oldu bittiye gelmişti.

Diğer bir ayrıntıysa, diğer erkek ve kız kardeşimdi. Kayıptı.

Amcamın şehrin merkezinden uzak ve kendisi gibi soğuk ve görkemli yalısına geldiğimin ilk haftaları gecelerce buna kafa yormuş ama olanlara bir anlam verememiştim. Üstelik ne aranmış, ne de sorulmuştuk. Bir anda ortadan kaybolmuşlardı.

Bu geçen günlerde amcamın sanki her şey normal zamanında ve hızında ilerliyorumuş gibi hareket edip, yaşamaya devam etmesi beni çıldırtan en büyük etkenlerden bir diğerisiydi. Beni hayrete düşürüyordu. Birbirimizi görmezden geliyor ve ben bundan büyük bir memnuniyet duyuyordum.

Sadece beni afallatan boşluklar vardı ve ben çıldırmak üzereydim. O kadar..

Yataktan doğrulurken, yorganı Ebubekir'in üzerine biraz daha çekiştirdim ve ayağa dikildim. Dağınık odada bir şeye takılmamaya dikkat ederek, geçici olarak kullandığım gardıroba ilerledim. Kapının hemen bitişiğinde yer almakta olan dolabın önünde duraksayarak, demir parmaklıklarına tutundum, kapaklarını araladım.

Askılığın altında duran ve hâlâ açıpta yerleştirmediğim bavulumun askısına asılarak dolaptan çıkardım ve sessiz olmasına dikkat ederek yere bıraktım. Tekrar dolaba yönelerek Ebubekir'in kıyafetlerinden bir kaç parça alarak yere koyduğum bavuluma doğru eğildim ve fermuarını açarak kıyafetleri içine tıkıştırdım. Fermuarı çekerek bavulun ağzını kapattım ve valizle beraber doğruldum.

Bavulu kapının önüne sürükledim. Arkamı döndüm ve yatağa ilerledim. Henüz yatalı bir iki saat bile olmamıştı ama çıkışımız için en iyi zamanlamaydı. Amcam denecek o soysuz gittiği iş yemeğinden hâlâ dönmemişti ve ev oldukça sessizdi.

Yatağa sağ dizimi yaslayarak Ebubekir'in bedenine doğru eğildim ve sol elimi yatağa dayayarak yardım alırken, sağ elimi başının üzerine yerleştirdim. Saçlarını yavaşça okşarken, "Ebubekir, " diye fısıldadım. Hâlâ kıpırtısız bir şekilde uyumaya devam ediyordu.

Fısıldadım, "Ebubekir, uyan." uyanmadı. "Hadi, bebeğim."

Rahatsızca kıpırdanmaya başladı. Az sonra da birbirine ilmiklenen kirpiklerinin ilmikleri sökülmeye başladı ve gözlerini yavaşça araladı. "Kalk hadi, uykucu garfield," derken uyku mahmuru bakışlarına gülümsedim ve "Gidiyoruz." dedim.

GÖKYÜZÜNE SIÇRAYAN MÜREKKEPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin