3. Bölüm

52 21 11
                                    

Uykumu yarıda kesen alarma küfrederek uyandığım bir gün daha... Gözlerimi açmadan telefonu alıp alarmı kapattım. Bi beş dakika daha uyuyup kalkıcam diyerekten alarmı 5 dakika sonrasına kurdum. Hiçbir kuvvet bana dersteki beş dakikayla uyandıktan sonra 5 dakika uyumanın aynı sürdüğüne ianandırmaz.

Ders demişken bugün yeni okulumda ilk günümdü. Aklıma gelen şeyle üzerimdeki yorganı tekmeleyerek ayağa kalkmaya çalıştım. E haliyle de yeri boyladım. Hemen ayağa kalkıp saate baktım. Okula gitmem için daha 1 saat vardı. Derin bir oh çekip banyoya gittim.

Saçlarım kıvırcık olduğu için her Allah'ın günü usanmadan bakım yapmam gerekiyordu. Düz saçlı kızlar gibi uyanır uyanmaz okula gelme gibi bir avantajım yoktu. Uyanır uyanmaz okula gelecek olsaydım insanlar okulda bir canavar olduğunu düşünebilirlerdi.

İstemeye istemeye saçlarımı ıslatıp köpük sürdüm. Rimel sürdükten sonra odama geçip yatağa oturup kitap okumaya başladım. Ben kitabı artık neredeyse bitirecekken sonunda babam uyanmıştı.

Okulun sahibi babamın arkadaşı olduğu için beni dönem ortasında okula almayı torpilli de olsa kabul etmişlerdi. Sonunda okula geldiğimizde ben arabadan hemen inip sınıfa çıkıp sıramda unutulmak istiyordum. Arabadan tam inmiştim gidiyordum ki babam kolumdan tuttu. Babama bakıp ne olduğunu anlamaya çalıştım.  "Babana sarılmayacak mısın? " dedi. Güldüm. Ama bu tiksinirmişçesine bir gülümsemeydi. "Annem sana baba rolü yapman gerektiğini mi söyledi yoksa? " deyip kolumu elinden kurtardım ve okula doğru yürümeye başladım. Babamın gösteriş merakından nefret ediyordum.  Sırf etrafımızda insanlar var diye onlara sanki beni seviyormuş gibi davranıyordu. Ama yalandı işte. Sırf kendi çıkarı için bunları yapıyordu.

Okulun ön bahçesine yürüyordum. Hemen ileride bi kaç merdiven vardı. Merdivenleri çıktıktan sonra müdürün odası olduğunu tahmin ettiğim yere doğru yürümeye başladım.  Tam da dediğim gibi bi kapının önünde durdum kapıda:" Ali Akyul. " yazıyordu. Kapıyı tıklayıp içeri girdim.

Müdür 40 yaşlarında biriydi. Hafif azalmış saçları ve ciddi bir yüz ifadesi vardı. Oyalandığı kağıtlardan kafasını kaldırıp bana baktı. Beni görünce gülümsedi. "Miray? Gel otur kızım. " dedi. Torpilin faydaları.. Gösterdiği koltuğa oturdum. "Baban bana derslerinin iyi olduğunu söyledi ve bende bizim okulumuza yakışacak bir öğrenci olacağını umuyorum. " dedi zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdim sözlerine. "Neyse kızım birazdan zil çalacak sınıfın B11. Hemen ikinci katta. İyi dersler. " dediğinde oturduğum yerden kalkıp gülümsedim ve odadan çıktım.

İkinci kata çıktım ve yavaş yavaş koridorda yürümeye başladım. Yanımdan geçen herkes dönüp bana bakıyor arkadaşlarına bişeyler fısıldıyordu. Çünkü şuan yırtık kot pantolonum, dar bir beyaz askılı ve gri bana büyük olan bir ceketle tek okul kıyafeti giymeyen bendim. Bir de yeni öğrenci olmamın etkisi vardı tabi.

Zil çalmıştı ve ben sınıfı bulamamıştım.  Sonunda sınıfı bulduğumda zil çaldı 4 dakika olmuştu. Sınıfa girer girmez bütün gözler bana döndü konuşmalar kesildi. Bense soğuk bi ifadeyle sınıfa bakıyordum. Hoca yanıma gelip "Sen yeni öğrencisin değil mi? Miray Kaya" dedi. Bende evet anlamında kafamı salladım . "Evet çocuklar Miray artık bizim okulumuzun bir öğrencisi. Boş yer var mı? " dedi sınıfa bakarak. Erkekler yanlarındakini ittirip yanını gösteriyor kızlar da erkeklere dik dik bakıyordu. Ben öylece sınıfa bakarken bi kız ayağa kalktı sevecen bi gülümsemeyle bana doğru yürümeye başladı. Saçları kıvırcıktı ama benimki kadar değil. Kumral bi teni ve güzel bir fiziği vardı. "Ben Özge. Benim yanım boş gel istersen." dedi. Yanıma gelmesini hiç çıkar için bulamamıştım. Sadece arkadaş olmak istiyor gibiydi. Sıraya oturduğumuzda herkes tekrar konuşmaya başladı. Böylesi çok daha iyiydi. Hoca ders anlatmaya başladığında henüz kimseyi tanımadığım için ve ders dinleyecek havamda olmadığım için kafamı sıraya koyup başımdan geçenleri düşündüm.

Tenefüs zili çaldığında Özge ve ben kafeteryaya gittik. Yemekleri tepsilere doldururken Özge okul hakkında bilgi vermeye başlamıştı. Bir masaya oturduğunda "Her okulda uzak durulması gereken kişiler vardır. Ve yakışıklı olup bakmayacak kişiler " deyip sırıttı. " Okulun en tatlılarından biri olan Serkan. Okulun neredeyse yarısı ondan hoşlanıyor. Hatta eminim ki çoğu kızın defterlerinin arka sayfalarında onun ismi yazıyordur. Ama Serkan bizim okuldan kimseye yüz vermiyor. " dedi. Bende onaylarmışçasına kafamı salladım. "Bak kendisi de geliyor zaten. " deyip sol arka tarafımı işaret etti. Kafamı kaldırıp gelmesini bekledim. 1.83 boyuna yakın siyah düz saçları gözlerinin önüne gelen beyaz tenli bir çocuk Özge'nin yanağını sıktı. "Serkan bak bu Miray.  Miray bu Serkan. " dedi. Serkan tokalaşmak için elini uzattı. Ben onunla tokalaşırken "Benim 3 yıllık kardeşimdir. " dedi Özge. Serkan'la birbirlerine bakıp gülümsediler. Serkan da yanımıza oturdu.

Özge sözüne devam etti. "Nerde kalmıştım... Hah şimdi sıra Furkan da. Furkan da okul kaptanı ve aynı şekilde çoğu kız onu seviyor. Bir de.... " dedi ve arkama baktı. "Hemen şimdi bakma ama arkanda. Bence okulun en havalısı o. Hiçkimseye yüz vermiyor. Söylenenlere göre annesi öldüğü için böyleymiş galiba..." dedi.  Serkan Özge 'ye bakıp gözlerini devirdi. Ben arkamdaki çocuğu umursamamıştım. "Özge ben lavoboya gitmeliyim. " dedim. Kafasını sallayıp "Tamam bende geliyorum. " dedi. Serkan ayağa kalktı "O zaman ben kaçar. " deyip Özge 'nin tekrar yanağını sıktı. Serkan giderken bi kaç saniye arasından baktım. Sonra daldığımı fark edip tepsiyi aldım ve ayağa kalktım. Arkamı dönmüş yürürken Özge bana çocuğa bakmam için yalvarıyordu. Bende dayanamayıp söylediği yöne doğru tam dönmüştüm ki birine çarpıp bütün yemeği üzerine döktüm.

Kafeteryada ki herkes bize bakarken ben soğuk bi yüz ifadesiyle etrafa bakınıyordum. Yere düşen çocuk söylenerek "Önüne basana be ge... " tam kafasını kaldırdığında ikimiz de birbirimize şaşkın şaşkın bakıyorduk. Gülümseyip "Papatya? " dedi. Bu Rıdvan'dı. Kimseye yüz vermeyen havalı çocuk Rıdvan olamaz dı değil mi? Ben şaşkın şaşkın ona bakarken "Rıdvan" dedim ve elimi ona uzattım kalkması için. Elimi tutmak için elini uzattığında herkes pür dikkat bizi izliyordu. Rıdvan elimi tutup beni kendine çektiğinde bende üzerine düştüm. "Düşüreceksen sende benimle beraber düşeceksin. " dedi. Ben gözlerinin içine bakıyordum o ise pis pis sırıtıyordu.

Papatya Kokan Bulut. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin