5. Bölüm

37 18 2
                                    

Rıdvan'dan;

Hastahanede Miray'ın odasının önünde oturmuş bekliyordum. Miray'ı hastahaneye Semih denen çocuk getirmişti.Ama sonra Melek teyze çocuğa def olup gitmesini herşeyin onun yüzünden olduğunu söyleyince dışarıda beklemeye başlamıştı. Semih Miray'a ne acılar yaşatmıştı da Miray dayanamayıp bayılmıştı kim bilir. Düşündükçe Semih'i öldürmek istiyordum.

Melek teyze odadan çıkıp yanıma oturdu. "Endişelenmene gerek yok. Sadece kafasına çok taktığı için tansiyonu düşmüş. Sen istersen git oğlum." Dediğinde hemen itiraz ettim "Hayır, hayır ben kalacağım. Isterseniz siz biraz dinlenin ben beklerim. " dediğimde kafasını salladı. "Tamam ama sakın içeriye o çocuğun girmesine izin verme tamam mı?" Dedi. Olumlu anlamda başımı sallayıp "Merak etmeyin yaklaşamaz bile." Dediğimde kafasını sallayıp ayağa kalktı. Melek teyze gittikten sonra kapının önüne geçip derin bir nefes aldıktan sonra içeriye girdim. Kafamı yerden kaldırdığımda Miray'ın hâlâ uyuduğunu gördüm. Derin bir oh çekip yanındaki tekli koltuğa oturdum.

Saçları dağıldığı halde çok güzel görünmüştü gözüme. Uyumak ne çok yakışıyordu ona. Masum bir çocuk gibi... Acaba şuan rüyasında kimi görüyordu? Semih denen çocuğu mu?

Düşüncelerini kafamdan kovup yüzünü incelemeye başladım. Sol gözünde sağ gözüne göre daha az kirpik vardı sanki... Alt dudağı üst dudağına göre daha dolgundu... Saçları açık kumral ve biraz da sarıydı. Sağ yanağının altında dudağının biraz uzağında çenesine yakın bir yerde küçük bir ben vardı. Belki o bile varlığından haberdar bile değildi. Saçları bukle bukle yastığına düşmüş göğsü düzenli aralıklarla inip kalkıyordu.

Elini tutup başımı yatağının kenarına yasladım. Elleri ellerimin içindeydi. Ne kadar küçük ve narin parmakları vardı... Biraz öyle durduktan sonra ellerimi elinden çekmeden kafamı kaldırdım. İşte tam o sırada içinde mavinin koyu tonlarını barındırdığı yeşile kaçan gözleriyle buluştu gözlerim.

Hemen elimi çektim. "Ne zaman uyandın? " dedim
"Biraz önce. "
"Neden seslenmedin? "
"Uyuyorsun sanmıştım. "
"İyimisin?"
"İyiyim iyiyim merak etme. Çok yorulmuştum bünyem zayıf olduğu için kaldıramadı galiba" deyip kocaman gülümsedi. Bende gülümsemesine tebessümle karşılık verdim. Gülümseyen yüzü aniden durdu. "O burada mı? " dedi ve yutkundu. Evet anlamında kafamı sallayıp ayağa kalktım. "Ben anneni çağırayım. " dedikten sonra odayı terk ettim. O çocuğu seviyordu...

Miray'dan
Rıdvan odadan çıktıktan sonra düşüncelerimle baş başa kalmıştım tekrar. 1 yıl sonra neden gelmişti ki ? Neden tekrar karşıma çıkıp hayatımı yerle bir ediyordu? Neden tam vazgeçtim derken bana bunu yapıyordu? Cevaplar belliydi aslında, acımasızın tekiydi.

Rıdvan odadan çıktıktan birkaç dakika sonra kapı açılınca kafamı o yöne çevirdim. Ve yine o acımasız yüz ile karşılaştım. Gözleri yeşilin buz tonuydu sanki. Bişey demeden sadece yüzüne baktım çok değişmişti ama gözleri hâlâ aynı duyguyla bakıyordu, acı... Semih biraz kapının önünde durduktan sonra yavaş adımlarla yanıma geldi. Gözlerimi ona dikmiştim rahatsız olması için. Çünkü o böyleydi, bir insan ona dikkatlice bakınca gerilirdi hep.

"Miray boşuna uğraşma, rahatsız etmiyor beni bakışların." dediğinde burukça gülümsedim.

"Eskilerde işe yarardı."

"Hâlâ işe yarıyor. Sadece gözlerin uzun zamandır üzerimde dolaşmamıştı,  özledim."

"Özlem duygusunu yalan sözlerinle kirletme. Sevgiyi yalanlarınla kirlettin zaten, bırak özlem kalsın."

"Miray,ben gerçekten özledim. "

"Sus Semih, daha fazla düşme gözümden."

"Miray yapma, lütfen!"

"Burada olduğumu kim söyledi?"

"Söyleyemem."

"Semih, söyle!"

"Miray olmaz."

"Söyle dedim sana!"

"Tamam... Beste söyledi, ama sakın bişey söyleme ona."

"Tamam. Neden geldin bu kadar zaman sonra?" dedim gözlerinin içine acıyla bakarak.
"Özür dilerim. Ben seni bırakmakla hata yaptım. Ben..." dediği sırada kapının açılmasıyla sözleri yarıda kaldı.

Annem ve arkasından Rıdvan görüldü. Annem kaşlarını çatarak bize doğru hızla yürürken Rıdvan kapının önünde sinirle beni izliyordu. Annem "Senin burada ne işin var? Miray'a onca yaşattığın yetmedi tekrar mı geldin!?" dediğinde Semih kafasını yere eğdi. Rıdvan hızla gelip Semih'in yakasına yapıştı.
"Miray'dan uzak duyacaksın lan!" Dediğinde Semih gülerek kolunu itti. "Miray'dan uzak durup durmayacağımı sana mı soracağım ulan? Sen kimsin de sana soracağım! " dediğinde Rıdvan Semih' e bir adım yaklaştı Semih de ona yaklaştı. Rıdvan "Ben onu senin gibi üzmem!" Diye tısladığında Semih Rıdvan'ı ittirip yüksek sesle konuşmaya başladı.

"Sen Miray'ı tanıyor musun? Tanıyor musun! Dur ben söyleyeyim, tanımıyorsun! Ben Miray'ı of dediğinde içindeki acıyı bilecek kadar tanıyorum. Sen herkes gibisin! Miray hep güler. Sende herkes gibi onu mutlu sanırsın! Ama ben gülüşlerinin arkasına sakladığı acıları bile görürüm. Miray herkes gibi değil. Miray çok farklı! Sen Miray neden lolipopu sevmez biliyor musun?  Neden karanlıktan korkar, neden uyurken ayaklarını yorganın dışına çıkaramaz, neden odasında ayna yok, neden kırmızı elmanın kabuğunu soyarak yer, neden denizi sevmez biliyor musun sen? Biliyor musun!? Bunların hiçbirini hiçbir şekilde bilmiyorsun! Sen onu tanımıyorsun bile! Ama ben onun gülünce yüzünün aldığı şekli ezberledim lan! " deyip bana döndü ve sözüne devam etti "Sen Miray'ın gözleri hangi renk biliyor musun? Bilmiyorsun..." deyip Rıdvan'a
Döndü ve devam etti  "Sen onun hakkında hiçbirşeyi bilmiyorsun. Ben onun her zerresini ezbere biliyorum. Sen bizim neler yaşadığımız bile bilmiyorsun! O yüzden gelip de bana Miray'ın üzdün deme. Sakın bana Miray'dan uzak dur deme! Miray'dan uzak duracak biri varsa o da senin! " dedi.

Semih dışarıya çıktıktan sonra Rıdvan biraz durup bana döndü ve derin bir acıyla battıktan sonra o da dışarıya çıktı.

Ne yapacaktım şimdi ben?  Tam unuttum derken tekrar karşıma çıkmıştı ve ben tekrar yolumu kaybetmiştim. O gittikten sonra pisikolokların aklımdan çıkarmam için çok uğraştığı düşünce şimdi geri gelmişti. Ölmek istiyorum... Ölmek istiyorum... Ölmek istiyorum! Ölme isteği ondan bana kalan hatıraydı. Bir yıl önceki halime geri dönmüştüm. Aklımdan tek geçen tek düşündüğüm ölmekti. Ölürsem eğer herşeyden kurtulabilirim. Ölürsem eğer bir daha asla üzülmem. Ölürsem eğer bir daha asla bu acıyı hissetmem. Tam şu anda ölmek istiyorum.

Annemin odadan çıkmasıyla ayağa kalktım ve su bardağını yere fırlattım. Cam parçaları her yerdeydi. Yere oturdum. Cam parçaları dizlerimi kesiyordu. Cam parçalarını avucumda topladım. Ve gözlerimi kapatıp yavaşça ellerimi kapatmaya başladım. Aklımdan geçen tek şey: ölmek istediğimdi...

Papatya Kokan Bulut. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin