Sevgi dolu anlar

51 4 4
                                    

Jon düşünmüyü başladı. "Yaa...şimdi kıyamam ki ben Mariyaya.." Jon ne kadar yapsa da Mariyayı uyandırmakla ilgili bir karar veremedi. 2.5 saat olmuştu Mariya uyuyalı. Büyük geceni sabırsızlıkla bekliyordu. "Heeyy...tatlım, uyan artık. 2 buçuk saat oldu sen uyuyalı." "Hayır, lütfen bir az daha. Bir az daha izin ver....en güzel yerindeyim." Jon bir şey demedi. Mariya yine uyuya kaldı. Jon kendi-kendine gülümsedi. 5 dakika felan sonra Mariyayı yine uyandırdı. "Kalk artık canım." "Lütfen Jon...5 dakika daha. Çok rahat bir pozisyondayım." "Hayır olmaz. Daha fazla uyuyamazsın. Hem bu geceki yarışmamızı unuttunmu yoksa ?" "Anaa....unutmuşum gerçektenden. (iyice bir esnedi) Şimdi daha 4 saat var. Ne yapmak istersin ?" "Bilmem ki.." "Bu arada ben uyurken sen hiçmi hareket etmedin ? Yani demek istediğim bir hayli zaman geçmiş ama sen beni hiç uyandırmamışsın." "Pek sayılmaz. Bazen telefondan sosyal medyaya girip bakıyordum ve sonra çıkıyordum. Ama seni uyandırmakla uyandırmamak arasında kaldığımdan dolayı bu kadar oldu." Mariya hala Jonun dizinde oturmuştu. Bir az Jona yaklaşıp yanağından bir öpücük attı. "Beni bu kadar hiç kimse düşünmemişti." Jon sadece gülümseye bildi. Mariya kalkıp mutfağa ilerledi, acıkmıştı. "Joonnn....Bir şeyler istermisiinnn ??" "Haayır teşekkürler." Mariya gece film izlerken yerler diye düşünüp iki fincan kahve yaptı. Gelip Jonun yanında oturdu. "Neden zahmet ettin yaa.." "Büyük bir şey değildi ki, zahmet sayılsın." "Acaba dünyanın en şanslı erkeği olabilirmiyim ?" "Hahahaha......Peki ben acaba dünyanın en şanslı kızı olabilirmiyim ?" Bir az muhabbet ettiler. Sonra bilgisayardan bir "Romantizm" filmi izlediler. Film aynı Mariya ve Jonun hayatı gibiydi. Sadece karakterler ve mekanlar farklıydı. Sanki bu film onların hayatına esimlenerek yapılmıştı. Ama bir şey vardı. Bu filmin sonunda erkek taraf ölüyordu. "Nasıl da bizim hayatımızı andırıyor değilmi ?" MAriya Jona sarıldı. "Evet, ama ben senin ölmene izin vermeyeceğim !" "Sana bir şey söyleyeceğim ama-" "Eee...??" "Mariya, bu filmi izlerken bizim hayatımıza çok benzediğini anladın değilmi ?" "Evet bunda ne var ?" "Bilemiyorum sen bunu düşündünmü ya hayır, ama bu film bize geleceğimizden haber veriyor olabilir değilmi ?" "Lucyi yakın zamanlarda öptünmü ?" "Yooo...neden ?" "O zaman sanırım şizofren olmuşsun." "Dalga geçmeyi bırak, ciddi söylüyorum !" "Bilmiyorum Jon, ama senin ölmene izin vermeyeceğim, hatta senin için fedai olurum." "Ama sen ölürsen ben de ölürüm." "Nasıl yani ?" "Sen ölürsen ben dayanamam, kendimi öldürürüm." Mariya Jona daha sıkı sarıldı.

BÜYÜK GECE !!!

"Eeee....Mariya ?" "Ne ?" "Saate bak." "Senden önce hazırım." "Hahahaha....." Yine sinematik perdeyi duvardan astılar. Mısır getirdiler, su koydular ve s. her şeyi hazırladılar. Bu sefer izleyecekleri filmin ismi "Hayaletler şehri"di. "Ahh..Mariya, ahh...Bence sen yine korkarsın." "Daha izlemeden karar vermen yanlış bence. Bir film başlasın da öyle, tammamı ?"
Jon kafasını onaylı şekilde salladı. Bu bir Cadılar bayramı filmiydi. "Cadılar bayramına özel bu yaa...Acaba benim gibi biri bulunacakmı ?" "Mümkün değil !" "Niye ya ?" "Çünkü ilk tanıştığım cadı gibi hiç kimse güzel, sadakatli ve samimi olamaz !" Mariya gülümseyip Jona sarıldı. Jon da karşılık verdi. Film başladı. Aslında pekte korkunç değildi. Mariya kazanabilirdi. Yapabildiği kadar direndi. Film bittiğinde gülümseyerek Jona baktı. Birden-bire yüreği azına geldi. Öyle bir çığlık attı ki...Yataktan bile fırladı. Jon gülmeye başladı. "Ahhhhahahahahaha" "Pis herif ! Salağın önde gidenisin yaaa !!!" Aslında Jon korkunç bir maske takmıştı. Mariya da bunu görünce tabi korkmuştu. Jon Mariyaya sarıldı. Ama Mariya karşılık vermedi. "Küçük bir şakaydı canım. Büyütme bunu bence." "Nefret ediyorum ya senden !" Dedi ve Jona karşılık verdi. "Gıcık bir şeysin yhhaaa..." "Biliyorum." "Hele bile-bile korkutuyorsun değilmi ? Aşk olsun sana yaa !!" "Yarın Lucynin yanına gideceğim." "Sanırım sen amma taktın kafayı o filme." "Emin olmadan bir şey yapamam." "Kendin karar ver ama-" "Ama ?" "Öpeceksin değilmi ?" "Başka nasıl öğrene bilirim ki ?" Mariya bir şey demedi, sadece kafasını yana çevirdi.

Gece, aşıklar yatakta...

Mariya uyuyamıyordu. Hem Jonun onu yine korkutacağından endişeli, hem de akşamüstü uyuduğundan dolayı uykusu kaçmıştı. "Neden uyumuyorsun güzelim ?" Jon gözlerini açarak Mariyaya baktı. "İçimde bir sıkıntı var. Hem de uykum kaçmış." Jon Mariyaya sıkı-sıkı sarıldı. "Sıkıntın böyle geçermi ?" "Evet. Daha huzurlu, güven verici ve sakinleştirici. Teşekkür ederim." "Asıl ben sana teşekkür etmeliyim." Konuşmayı bırakıp uykuya daldılar. Gecenin bir vakti Mariya gözlerini açtı, çok susamıştı hem de ihtiyacını gidermeliydi. Elini yatakta gezdirdiğin de Jonun burada olmadığını fark etti. Her yer çok karanlıktı ama koridordan hafif bir ışık yanıyordu. "Jon ?" Korkarak bir kaç defa Jona seslendi. Birden ışık yanıp sönmeye başladı. Mariya daha da korktu ama Jondur diye düşünüp aldırmadı. Birden telefonuna mesaj geldiğini gördü.
Gönderen : Jon
Konu : Üzgünüm
Mesaj : Mariya selam. Gece sana haber vermeden evden çıktığım için özür dilerim. Şimdi kendi evimdeyim. Umarım ben olmadığım da korkmazsın. İyi geceler...
Alındı : 17 dakika önce.
Mariya bir kere yutkundu. Birden-bire istemsizce kafasını koridora dönderdi. Işık yanıp sönmeyi bırakmıştı. Korkmaya başladı. Evde yalnızdı ama aslında bir kişi daha vardı. Bunu düşünmek onu deli ediyordu. Birden tüm ışıklar açıldı. Bir tabela ve yerde uzun, kırmızı bir şey vardı. Bu kırmızı koridora kadar uzuyordu. Tabeladaysa bu kırmızı sıvıyla "Takip et !" yazıyordu. Saat 07:17 gösteriyordu. Hala gün doğmamıştı. "Bu nasıl bir şey yaa...Neden daha güneş doğmadı ?" Birden Işık'lar yanıp söndü. Mariya bir çığlık attı. Korkmaya başlıyordu ama acayip sıkışmıştı. Sonunda dayanamayıp tuvalete koştu. İşini halledip çıktıktan sonra yüreklendi. "Her kimsen, geliyorum !" diye bağırıp yürümeye başladı. Masadan bir fener buldu. Işığını yaktığı anda elektrik kesintisine benzer bir şey oldu. "Nefret ediyorum senden Selnderman !" Yavaş-yavaş yürümeye devam ediyordu. Sonunda mutfağa ulaştı. Birden elektrikler geri geldi. "DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN !!!" Bu sesten sonra, mutfağı aydınlıkta gördükten sonra şok oldu. Bu gün onun doğum günüydü. "Doğum günün kutlu olsun Canım !" "Ama..." Mariya hala şoku atlatamamıştı. Arkasını döndü, Jon oradaydı. Elinde bir şeyler vardı. Jon dediğini tekrar etti. Mariya Jona teşekkür alameti olarak sarıldı. Çok mutluydu. Olamayacağı kadar mutlu..."Nasıl ?" "Muhteşem ! Ne diyeceğimi bilemiyorum. Farklı renklerdeki minik bayraklar, "Doğum günün kutlu olsun Mariya !" posteri, masa ve yemekler : her şey MUHTEŞEM !" "Daha her şeyi görmedin !" Jon elindeki kutuyu Mariyaya uzattı. Bu kutudan küçük bir kutu daha ve üzerinde "Mariya" yazan bir fincan çıktı. Mariya 2. küçük kutuyu da açtı. İçinden mavi renkli bir ayıcık çıktı. En dikkat çeken ise bu ayıcığın elinde tutup sarıldığı yastıktı. Yastıkta Mariya yazıyordu. Mariya Jona tekrar sarıldı "Sana minnettarım ! Sen nasıl olur da benim doğum günümü unutmazsın ? Ben bile unutmuştum..." Jon sadece gülümseyebildi. "Yine de her şeyi görmedim." Jon arkasında tuttuğu camı Mariyaya uzattı. "Bu nedir ?" "Normal bir cam." "Peki kablosu ne için ?" "Bilmem, istersen deneyelim." Kabloyu taktıktan sonra altta duran düğmeye bastı. Birden bir kırmızı ışık yanmaya başladı. Bu parıltı arasında bir görüntü vardı. Mariya Jonun üzerine zıpladı. Sarılarak dönmeye başladılar. "Bu gün dünyanın en güzel günü ! Bunu hiç bir şey bozamaz !" "Kesinlikle !" Camdan görünen görüntüde Mariya ve Jon vardı. Aslında bu bir görünmez fotoydu. Foto Mariya Jonun kucağında uyurken çekilmişti. O zaman Jon Mariyanın yanağına o daha uyurken öpücük attığı resimdi bu resim....

SELAM CANLARIM ! FARK ETTİYSENİZ YENİ BİR KİTABA BAŞLADIM, "TOKYO GHOUL". BÜYÜK BİR İHTİMALLE TOKYO GHOUL ANİMESİNİ BİR ÇOĞUNUZ İZLEMİŞSİNİZDİR. BEN KİTABA DÖKEYİM DEDİM. NEYSE, ÇOK KONUŞTUM HER ZAMANKİ GİBİ 😝
SEVDİKLERİNİZLE KALIN !!!

HOŞÇAKALIN...

Cadılar Okulu *TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin