traitor

1.3K 171 8
                                    

Jimin'in korktuğunu, gözlerine bakınca anlamıştı Yoongi. "Korkma, korkma. Sana zarar vermem. Benim yaşlarımda birini bulmak zor oluyor burada, yalnız kalmak zor. O yüzden hapishane dostum olacaksın, ölene kadar."

Yoongi'nin bu sıcak yaklaşımı Jimin'i mutlu etti. Şimdi aralarındaki engel kalkmış gibi hissediyordu ve sordu. "Sahi, kaç yaşındasın sen?"

Yoongi Jimin'in yanına oturdu ve cevapladı. "26 gibi bir şeyim sanırım" Jimin anlayışla başını salladı. Kendisi de bilmiyordu kendi doğum tarihini. Ne zaman ailesine sorsa kiraz çiçeklerinin açtığı zaman diye cevaplarlardı onu.

"Peki sen kaç yaşındasın?" Jimin bakışlarını Yoongi'ye çevirip gülümsedi. Yoongi ile yaşları yakındı ve en azından ölene kadar iyi dost olabilirlerdi. "23 yaşındayım ben de."

İkisi de çok gençti ve hapishanede ölümü bekliyorlardı. Jimin Yoongi'nin konuşmasını bekledi fakat o yere bakarak bir şeyler düşünüyordu. Ve birden kafasını kaldırdı, Jiminle göz göze geldi. "Buraya getirildiğimde o yaştaydım."

Jimin'in içi burkuldu, ne diyeceğini bilemedi. Yoongi devam etti. "Kimsem yoktu ve yalnızdım, buraya düşüşümle arkamdan üzülen birisi olmadı. Ve buraya gelince yine yalnız oldum. Defalarca kaçmaya çalıştım fakat her seferinde başarısızlıkla sonuçlandı. Hatta bir keresinde gardiyanların kamp yerine çıkmıștı bu hücrelerin altından açtığım tünel. Denize doğru gidebilsem eğer, belki yüzerek kaçabilirim buradan. Fakat adanın tam ortasına bir hücre yapmışlar ve 2 yıldır kazmama rağmen hiçbir zaman kaçamadım."

Jimin üzüldüğünü hissetti. Fakat bu Yoongi için mi yoksa kendisi için mi anlayamadı.

"Burada öleceğiz." Jimin bunları derken bir yandan geride bıraktığı karısını ve annesini düşünüyordu. Babası ise zaten çoktan bir savaşta ölmüştü.

Yoongi ise burukça gülümsedi. Haklıydı belki de bu yeni gelen oğlan. Sonuçta iki yıldır kazıyordu ve hiçbir şey bulamamıştı. "Ee," dedi Jimin'in bacağını patpatlarken "Senin hayatın nasıldı?"

Jimin gözlerinin önüne karısının güzelliğini getirdi ve anlatmaya başladı. "Dünyalar güzeli birisiyle birlikteydim. Son günümde, onunla düğünümüz vardı. O kadar güzeldi ki, bir peri gibiydi. Bir de annem vardı işte. Babam öldükten sonra yanımdan bir saniye bile ayırmadığım o güzel kadın. Üçümüz bir hayatın içerisinde iken, birden her şey yerle bir oldu. Düğün günümde mahkemeye götürüldüm ve daha sonrasında ise buraya geldim."

Yoongi üzüldü, en azından karşısındaki çocuğun hayatında birileri vardı eskiden olmasa bile. Kendisinin ise 15 yaşından itibaren kimsesi olmamıştı. Kendi kendine yaşamaya çabalamıș ve bir yerlere gelmişti.

"Her neyse dostum, şimdi gitmek zorundayım. Az sonra gardiyanlar yemek için gelecekler. Ve, deliğin üstünü yatağın ile kapat. Görürlerse ölmekten beter ederler." Jimin onayladı ve gitmesini bekledi.

Yoongi ise İngiliz anahtarını pantolonunun arasına sıkıștırıp delikten atladı ve kedi gibi dört ayaklı bir şekilde emekleyerek gitmeye başladı. Jimin o gittikten hemen sonra garip yatağını deliğin üzerine getirdi ve yatak örtüsünü aşağı doğru çekti. Çünkü yatağın altı yüksek olduğu için çekse bile delik görünüyordu.

Ayak seslerini duymasıyla yatağının üzerine yattı ve hiçbir şey yokmuş gibi davrandı. İlk başta parmaklıkların sesi, daha sonra ise tahta kapının sesini duydu. Gardiyan içeri girip bağırdı.

"Kalk ayağı, hain!" Jimin sesten biraz ürkü ve hızla doğruldu. Gardiyan başıyla yatağın yanındaki su testisini işaret etti. "Onu getir de su koyalım." Jimin testiyi onlara götürürken gardiyan sızlanıyordu.

"Ülke hainini bile besliyoruz, şu rezalete bak! Bu nasıl bir devlet?" Jimin ağzını açıp tek kelime etmedi. İnsanlar hiçbir şey bilmeden sadece konuşuyorlardı. Şimdi de öyle oluyordu işte. Sadece cahilliklerine üzmekle kaldı, sustu.

-

Yahu ben bu hikayeyi çok sevdim, her dakika yeni bölüm atasım geliyor. Lütfen siz de benim kadar sevin, bye 👋

Nepenthe .Yoonmin.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin