Jimin Yoongi'den ayrıldığında, gözleri dolmuştu. Yoongi ciddiyetle bakarken, Jimin ağlamak istiyordu. Kalbi sanki taş bağlanmıșçasına aşağı çekiliyordu.
"Anlat." dedi Jimin zorlanarak. Yoongi ise kafasını iki yana sallayıp kartonların üzerine oturdu.
"Aslında hücrene geldiğimde kaçmaya çalışmıyordum çünkü buradan kaçmak denize çıkmadığın sürece imkansız. Adanın her köşesinde gardiyanların kulübeleri var. Daha önce de söylemiştim ya bir keresinde gardiyanların kulübesine çıktığımı. İşte o zaman beni yakalayıp tüm her şeyimi elimden aldılar." Jimin şaşırmıștı.
"Peki benim hücreme ilk geldiğinde neyi amaçlıyordun?" Yoongi sinirle gülümsedi.
"Sadece yatak arıyordum. Bilirsin... yada bilmezsin her neyse, burada kartonların üzerinden yatmak çok zor benim için. Sırtım ağrıyor ve yumuşak bir şeye ihtiyacım var. Yatağını yada battaniyeni falan almak için gelmiştim aslında."
Jimin, Yoongi'yi kendi hücresinden götürüp, bebek gibi yatağına yatırıp başında şarkı söylemek istedi. Yoongi'nin yanına oturup onu kollarının arasına aldı. Başını büyüğünün boynuna doğru götürürken ondan çekinmemiști. Bu hoşuna gidiyordu ve utanılacak bir şey olduğunu düşünmüyordu. Sonuçta daha önce de Yoongi öpmüştü onu.
Dudakları hafifçe Yoongi'nin boynuna gelirken bir anda karısının yüzü geldi gözlerinin önüne. Karısını aldatıyormuș gibi hissediyordu. Geri çekilirken elini kendi boynunun arkasına götürüp hafifçe kaşıdı orayı.
Karısını aldatmayacaktı, hemde bir erkekle asla. Düşüncelerinin saçmalığını anlayamayacak durumdaydı. Uzanıp sadece kalbinin çarpıntısı için ağlamak istiyordu. Karısı ve annesi ile birlikte olan güzel, sade hayatı istiyordu.
Şimdi boş bir yolda hedefsiz yürüyor gibiydi, oracıkta ölse dünyadan eksildiği halde hiçbir şeyi değiştiremezdi. Annesi ve karısının zaten onu şimdiden ölü bilmeleri gerekiyordu.
Belki de karısı şimdiden başka birini bulmuştu bile, bilemezdi. Sonuçta kendisi Yoongi denen çocuğu bulmuştu, karısının yapabildiği kadar kalbini hızlı attıran. Fakat bunu tam olarak kendine söyleyemezdi, zordu bazı şeyleri kabullenmek.
Yoongi sarhoşmușçasına baygın gözlerle Jimin'e döndü. Jimin, Yoongi'ye baktığında ölmek üzere olan bir adam görüyordu ve bu kalbini acıtıyordu.
Yoongi hafifçe elini kaldırıp Jimin'in arkadaki saçlarına götürdü. Hafifçe okşarken mırıldandı. "Seni bir yere götüreceğim." Jimin ise meraklandı, nereye gidebilirlerdi ki sanki?
Yavaşça ayağı kalktı ve Jimin'i elinden tutarak beraberinde kaldırdı. Tekrar geldiği deliğe girerek Jimin'in peşinden gelmesini bekledi. Birazcık süründükten sonra yol ayrılan kısma geldiklerinde bu sefer sola girdi. Jimin ise merak ettiği yere gittiği için sevinmişti birazcık.
Hafifçe aydınlandığında yerin altı, burada başka bir odaya açılan delik olduğunu anladı Jimin. Yoongi delikten yukarı çıkmadan hücreyi gözetlemeye başladı. Jimin gelince işaret parmağını dudaklarına götürdü ve sessiz ol işareti anlamında "Ssh!" dedi. Jimin de delikten bakarken iki gardiyanın bir adamı çarşaf gibi bir şeye sardıklarını gördü.
Bir gardiyan birden konușmaya başlayınca Jimin hafifçe titredi be kulağını gardiyanlara verdi. "Taş getirin ve çarşafın alt tarafından bağlayın sonra da denize atın bu ölüyü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nepenthe .Yoonmin.
Fanfiction"Mutluluk, elde etmek için peşinden koşulacak; sonra da kaybetmemek için çaba sarfedilecek bir şey değildir. Mutluluk; senden bağımsız olarak, istediği zaman gelir, dokunur sana. Önemli olan, o eşsiz temas anının tadını çıkarmayı akıl edebilmektir...