1. Bölüm~ Ayna

128 47 10
                                    



Soğukkanlı bir katil edasıyla, boş sokakta güçlü adımlarla yürüyordu. Topuklu ayakkabılarının zeminde bıraktığı yankı sesi, evsizlerin düşman tavırlarına, çöp konteynerlerinin etrafına doluşmuş kedilerin ve köpeklerin de huysuz hırıltılarına neden olmuştu. Duyduğu seslere aldırmayarak Zifir'e yürümeye devam etti. Soğuk hava yüzünü ve çıplak kollarını yalayıp geçerken, bu karanlık sokağın tek ışık kaynağı meşale misali salınan saçlarıydı. Ay ışığı, asi kızıl saçlarını yatıştırmak istercesine okşuyordu. Şüphesiz ki saçları onun için çok önemliydi. Olası bir saldırıda canını saçlarının önüne koyar, onların tek bir teli için bütün şehri yakar, yıkardı.

Birkaç büyük adımdan sonra arabasına ulaştı. Zifir bu karanlık gecede neredeyse görünmüyordu. Yavaş ve nazik hareketlerle kapıyı açıp hemen kendini içeriye attı. Ehliyetini aldığı gün babasının hediye ettiği bu araba en az saçları kadar değerliydi. Biraz önceki nazikliğe tezat var gücüyle gaza yüklendi ve Tartarus'un ışıklı caddelerine doğru yol aldı.

Yorgundu. Pençe'den dönüyordu.
Pençe, babasının sahibi olduğu kolej niteliğinde bir okuldu. Hem dövüş hem de akademik eğitim veren bu okul, Lurid'in tek uğraşıydı. İstisnasız her sabah buraya gelip çaylaklara dövüş eğitimi veriyordu. 18 yaşını geçmiş her gencin burada eğitim alabilme şansı vardı. Tabi babasının mülakatlarını geçmek her varlığın yapabileceği iş değildi. Kendisi tam 7 yılda mezun olabilmişti. Bir yıldır da orada eğitimci gibi ders veriyordu. Tek problemi, eğitimcilerin içinde kuzgunlar ve insanlar dışında kurtların da bulunmasıydı. Lurid, onların varlığına dahi katlanamıyordu.
Kurtların koruyucu olmaları, nesillerdir güven içinde yaşamalarını sağlamıştı. Söz konusu Tartarus olunca bütün yaratıklar bir araya geliyor ve birbirlerine olan öfkelerine geçici bir nokta koyuyorlardı. Bunun dışında çok fazla bir araya gelmemeye özen gösteriyor, karşılıklı olarak zarar vermekten kaçınıyorlardı. Lurid ise onlarla çatışmamak için özel bir çaba sarf etmiyordu. Önüne çıkan herhangi bir kurdu öldürmeye yakın bırakıyor ve yoluna devam ediyordu. Yalnızca babasıyla annesine verdiği sözü tutmaya çalışıyor ve onların köklerini kazımıyordu.

Babası Gerard Disaster, çocuklarına çok düşkün bir adamdı. Ama kızını oğullarından ayırır, ona daha büyük bir şefkatle yaklaşırdı. Lurid, onun hem ilk göz ağrısı hem de biricik kızıydı. Aşık olduğu kadına büyüdükçe daha çok benzeyen bu genç kızı, gözünden bile sakınıyordu. Şükür ki aklı havada bir kız değildi. Nerede ne yapması gerektiğini her zaman bilmişti. Savaşçı ruhu ve yüksek dövüş yeteneği herkesi ona hayran bırakıyordu. Özellikle de Bay Disaster, kızıl saçlarının görkeminden ona hayran kalıyor, böyle güzel göründüğü zamanlarda yanına erkek sineğin bile yaklaşmasına izin vermiyordu.

Bay Disaster, insan ırkından gelen, yaşına göre oldukça yakışıklı bir adamdı. Güçlü ve karizmatik duruşuyla karısını etkilemeyi başarmıştı. Kuzgun ırkının gelmiş geçmiş en saygın kadını olan Bayan Disaster ona yarı insan yarı kuzgun üç çocuk vermişti. Kendisi, Lurid'i de diğer iki oğlu gibi, başka bir deyişle erkek gibi, yetiştirmeye çalışırken Bayan Disaster ipleri elinde tutmaya çalışıyordu. Tabi baba-kız el ele verip bu yetişkin kuzgunu alt etmeyi başarıyor, onu kızdıracak bir şeyler mutlaka buluyorlardı. Oğulları ise annelerine resmen aşıktı. Fakat onların da Lurid'den aşağı kalır yanları yoktu. Maceraperest, gözü pek ve oldukça yaramaz bu üç genç, anneleri gibi ağır davranmak yerine babalarının izinden gitmeye kararlıydılar.

Eve geldiğinde arabayı yavaşça durdurdu. Birkaç dakikası bugün arabasının hiçbir darbe almadığına kendini inandırmakla geçti. Sonra hiçbir şey olmamış gibi arabadan indi ve kapısını nazikçe kapatıp biricik Zifir'ine hayali bir öpücük gönderdi.

EBRAKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin