Keyifli Okumalar...
🌼 Hifa'dan 🌼
O geceden sonra Meriç'le hiç konuşmamıştık. Aynı şekilde Selda Sultan'la da konuşmuyordu. Gece boyunca boş gözlerle Meriç'in gelmesini beklemiştim. Meriç evi terk etmiş, Selda Sultan da odanın kapısını açmıştı. Muhtemelen Meriç'i tekrar kaybetmiş bulunmaktaydık. Ne öğrendiğini bilmiyordum, ona bakmamıştım bile. Nasıl hissettiğini anlayabileceğim kadar uzun, derin bakışlar yoktu aramızda. Aramızda her zamankinden daha soğuk bir hava vardı. Aşılması gereken o kadar çok şey varken - üstelik olaylar benimle de ilgiliydi- hiç kimsenin bana bir şey anlatmaması beni çılgına çeviriyordu. Her biri arkamızdan oyun çevirmişti. Bizi birbirimizi seveceğimize inandığımız -herkesi inandırdıkları- bir evliliğe sürüklediler. Herkes iyilik için olduğunu söylüyordu, olan tek şey bencillikti. Hayatımlarımıza bizim yerimize karar vermişlerdi.
Şimdi de hiçbir şey olmamış gibi köye gidiyorduk. Üçümüzün de birbirine karşı bu kadar sıcakkanlı olduğu bir zamanda gidiyor olmamız harikaydı. Orada gayet normal davranacaktık, bundan şüphem yoktu. Bütün yolculuklar ızdıraplı birer sessizlikle geçmişti. Selda Sultan'ın üzgün olmasına dayanamıyordum. Onu teselli edecek birkaç şey söyleyebilmek için kendimi zorlamıştım birkaç kez. Ona kötü davranmayı aklımdan bile geçiremezdim. Meriç gibi bir şeyler biliyor olsam, o zaman belki yapabilirdim. Meriç'le tekrar eskisi gibi olabilir miydik bilmiyorum. Bu aramızdaki sorunu halletmeden çok zordu. Hayatımızda gerçekten bir şeyler değişebilirdi, sürekli çıkan sorunlar ve bilinmezlikler olmasıydı tabii.
Köye geldiğimizde neredeyse akşam olmuştu. Evin önüne park ettiğimizde kendimi toparladım ve yüzüme mutlu göründüğümü düşündürecek bir gülümseme takındım. Ayşe nene ve Mustafa dede bizi çok iyi karşılamışlardı. Selda Sultan ve Ayşe nene birbirine uzun uzun sarılıp hasret giderdiler. Meriç'in karısıyla onları ziyarete gelmiş olması -hemde babaanesiyle birlikte- çok mutlu etmişti onları. Benimle tanıştıktan sonra tatlı övgüler de yağdırmışlar, Selda Sultan da birkaç sözle bunları tasdiklemişti. O an utançtan kızardığıma emindim. Bütün bunlar olurken Meriç gayet duygusuz ve umursamazdı. Bazen ona saldırmamak için kendime zor tutuyordum. Hepimizin duygularını tamamen İstanbul da bırakıp gelmiş olması gerekiyordu. Tabii Meriç'in her zaman böyle olması, diğerlerini şaşırtmadığı için sorgulanamazdı.
Hep birlikte akşam yemeği yedikten sonra çay faslına geçilmişti. Ayşe nene ve Selda Sultan hasret giderirken, Mustafa dede ve Meriç de koyu bir sohbete dalmışlardı. Genel olarak kafamdan atamadığım sorunlarla baş başa kalmıştım. Biraz dinlenmek istediğimi söyleyip, yatacağımız odaya girdim. Yer yatakları biz gelmeden önce hazırlanmıştı bile. Meriç gelmeden bir an önce uykuya dalmak istiyordum. Onunla baş başa kalmak istediğim tek bir an bile yoktu. Gece uyku vakti bile olsa. Hızlıca pijamalarımı giyindim, saçlarımı açtım ve yatağa girmeye hazırlanırken kapı bir kez tıklatıldıktan sonra aralandı. Birkaç saniye gözlerim Meriç'te takılı kalmıştı. Umursamıyormuş gibi bakışlarımı çektim ve yorganın içine girdim. Sırtımı Meriç'e doğru dönüp gözlerimi sıkı sıkı kapadım. Onun da bir şeyler söylemek istediğini sanmıyordum zaten. Yanıma yattığında, özlediğim tek şeyin ona sokularak uyumak olduğunu fark etmiştim. Gözümden bir yaş süzüldü, sadece tek bir yaş diğerlerinin akmasına izin veremezdim.
🌼🌼🌼
Sabah namazından sonra uyumamayı tercih etmiştim. Temiz havayı bolca içime çekmiş, biraz dışarıyı izlemiştim. Ev köyün sonundaydı, bu yüzden çok fazla insan yoktu. Yemyeşil uzanan ovalar, boş topraklı yollar vardı. Kısa süre içinde herkesin uyanacağını tahmin ediyordum. Oturduğum koltukta, dizlerini kendime doğru çekmiş başımı üzerine koymuştum. Başımı Meriç'in yattığı yere doğru çevirdim. Sırt üstü yatıyordu, yüzü tamemen ifadesizdi. Nefes alış verişleri, inip kalkan yorganla birlikte daha da çok fark ediliyordu. Namaz için kalktığımda onu uyandırıp uyandırmamakta kararsız kalmıştım. Hâlâ namaz kılıp kılmadığını bilmiyordum, sadece bırakmadığını umuyordum. Her şeye rağmen onu da namaza kaldırmak için uğraşmıştım. Tüm duygusuz ifadesiyle bana bakıp sırtını dönmüştü. O an oturup hüngür hüngür ağlamak istemiştim. Bu kadar çabuk vazgeçtiği için ondan nefret etmiştim bir anlığına. Gözümden bir damla düştü, öylece olduğum yerde kalakalmıştım. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında, ağzımı ve gözlerimi kapattım. Meriç'in yatakta kıpırdandığını hissedince, bana baktığını sanıp gözlerimi daha da sıkı kapatmıştım. Derin bir nefes verdi, sonra da açılan kapı sesini duymuştum. O an çok mutlu olmuştum, arkasından bende gidip abdest almıştım ve birkaç gün sonra tekrar birlikte namaz kılmıştık. Ağzımızdan tek bir kelime çıkmadan tekrar yatağa girdik. Meriç uyudu, bense boğuluyor gibi hissettiğim için kalkmıştım. Sabah namazının o huzur verici kokusunu içime çektiğimde daha iyi hissedeceğimi biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜZNÜN SESİ
SpiritualBütün hikayeler mutlu sonla bitermiş... Ya benim hikayem, benim umutlarımda da mutlu sonla biter mi...