ŞARKI OLARAK MARİLYN MANSON-THE BEAUTİFUL PEOPLE ŞARKISINI DİNLEYEBİLİRSİNİZ. BÖLÜMLE ALAKASI YOK BEN SADECE ŞARKIYI SEVİYORUM. :D
Yaklaşık 1 saattir Akın'ın dediğine göre antreman yapıyorduk. bana göreyse ben 1 saattir dayak yiyordum. Akın çok hızlıydı ve aşırı güçlüydü. ben hızlı sayılırdım ama onun kadar güçlü olmadığım için hep beni yere atmayı başarıyordu. antremanı evin bodrumundaki bir odada yapıyorduk. oda bomboştu. kenara itilmiş sandalyeler vardı ve odaya ilk girdiğimde sandalyelerin üzerindeki kurumuş kanlar dikkatimi çekmişti.
-Akın lütfen mola verelim.
başını olur anlamında salladı ve en yakın duvara yaslanıp oturdum. o da yanıma oturdu ve bana yarısına kadar içtiği su şişesini uzattı. gören 1 aydır su içmiyorum zannederdi.
Akın'a sormam gereken bir şey vardı. aklıma takılmıştı.
-Akın o gece o binadaki herkes öldü mü?
bana dikkatlice baktı. neden bunu sorduğumu merak etmiş olmalıydı. sonuçta bana herkesi öldürdüklerini daha öncede söylemişti.
-evet ne oldu?
biten su şişesini ellerimin arasında büküp oynamaya başladım.
-aralarında sağ gözü sargılı birisi de var mıydı?
Akın düşündü. yani baya düşündü. sanırım o binada çok kişi vardı bu yüzden anımsamakta zorlanıyor olabilirdi.
-hayır sanırım öyle birisi yoktu birisine sormam gerek. o kimdi?
-beni kaçıranlardandı. onu ben yaraladım.
Akın'ın gözleri büyüdü sanırım öyle bir şey yapabileceğimi düşünmemişti.
-nasıl onu yaraladın? gözünü mü demek istedin?
başımı salladım. benden tiksinmesini, nefret etmesini istiyordum.
-evet geldiğim zaman çok paniklemiştim.ben de onlardan sigara istedim ve doğru anı yakalayınca adamın sağ gözüne batırdım. muhtemelen en yakın hastaneye gitmiştir.
Akın'ın gözleri hala kocamandı. sonra gülmeye başladı. eliyle saçımı karıştırdı.
-vay be ben senin böyle yapıcağını hiç tahmin etmezdim. yani dışarıdan bakınca çok savunmasız duruyorsun.
kulağına eğilip fısıldadım.
-bu benim işmie yarıyor. sonuçta bir yavru kedininde pençeleri vardır.
Akın bu yorumuma güldü. sonra ayağa kalktık. ve antremana döndük. 1 saat kadar daha çalıştık. en son kaslarım kopuyormuş gibi hissediyordum. kesinlikle berbat bir histi. akşam babam eve gelince Akın beni onun odasına götürdü ve babama tek gözünü yaraladığım adamdan bahsettik. o da benim böyle yaptığıma şaşırmıştı. sonra hiç tahmin etmediğim bir şeyi yaptı. masasının çekmecesinden bir kamera çıkardı. ama bu herhangi bir kamera değildi. bu annem öldürülürken bizi çeken kameraydı. babam kamerayı odasındaki televizyona bağladı. ya da onun gibi bir şeyler yaptı sonuç videonun televizyona yansımasıydı. babama baktım. benimle dalga geçiyor olmalıydı.
-Cemre bana öyle bakma. senin bahsettiğin adamı ancak bu şekilde bulabiliriz. şimdi onu görürsen bana söyle.
ellerimi sımsıkı yumruk yaptım. adamı gördüğüm anda tanırdım. babam videoyu başlattı. videonun başlangıcı benim kaçırılmamdan bir hafta öncesine aitti. yani annemin onların ellerinde olduğu zamana. annem bir sandalyeye bağlanmıştı ve yüzü kupkuruydu. demek ki annemin direncini sonradan kırmışlardı. kameranın arkasındaki kişi konuşmaya başladı.
-evet Nurgül hanım. Alp beye selamınızı göndermek ister misiniz?
annem başını çevirdi. annemin yüzünde Alp denildiği anda oluşan o ifadeyi kaçırmamıştım. kırgın görünmüştü ama aynı zamanda gözleri parıldamış sanki ona güç vermişti.
kameranın arkasındaki adam soruyu tekrar etti annem yine cevap vermeyince annemin saçlarından tutup çekmeye ve ona küfretmeye başladı. annem tepki vermiyordu. anneme vurunca ellerimle ağzımı kapadım. babam elindeki kumandayı öyle sıkı tutuyordu ki kumandadan çatlama sesleri çıkmaya başladı. Akın'da ellerini yumruk yapmıştı. adam anneme vurmaya devam edince babam videoyu durdurdu.
-konuşan adam o muydu?
başımı olumsuz bir şekilde salladım. bunun anlamı o adamın yaşamıyor olduğuydu. çünkü o binadaki herkes ölmüştü.
babam ileri sararak gitmeye başladı. sonraki her gün boyunca anneme işkence etmişlerdi. daha sonra kamerada beni görünce babam videoyu oynattı. bu ben uyurkendi. odaya çok dikkat etmemiştim. demek ki odada kamera vardı. videodaki ben gözlerini açtı ve sonra hemen geri kapattı. kamera sadece beni gösteriyordu. o yüzden adamların yüzleri buradan gözükmüyordu. bozuk ses beni sarsarak uyandırdı. işte şimdi başlıyordu.
-birazdan adamı görürüz.
titreyen sesimle adamdan sigara istedim. babam bana döndü.
-sormayı unutmuşum. sigara içmiyorsun değil mi?
şaşırdım.
-hayır.
babam rahat bir nefes aldı.
-güzel.
adam videodaki benim sigaramı yaktı. bir nefes aldım. ikinci nefesi aldığımda sanki tekrar o anı yaşıyormuşum gibi bir his oluşmuştu içimde. kalp atışlarım hızlandı. 3. nefesi çektikten sonra kalın sese sigarayı. batırdım. adam sanki videoda daha fazla bağırıyordu. yere düştüğünde yüzünü net olarak görebildik.
-bu o değil mi.
başımı salladım.
Akın haraketsizdi. ona baktım. şaşırmış görünüyordu. babam da bunu fark edince sordu.
-onu tanıyor musun?
başını evet anşamında salladı. demek onu tanıyordu.
-bu bizim şirketteki adamlardan. ben güvenilir olduğunu düşünüyordum. meğer düşmanla çalışıyormuş.
demek babamın şirketinin içinde casuslar vardı. bi dakika ya babamın şirketi vardı.
-peki ya adı ne?
Akın bana döndü. sanki cevabını verdikten sonra tepkimi ölçmek istiyordu.
-Tayfun Karakurt.
kalbim büyük bir hızla atıyordu. ben bu adamı tanıyordum. yani her şey olmadan önce ismen. o eski erkek arkadaşımın babasıydı. beni çok sevmiş olan erkek arkadaşım. ben kaçılmadan bir gün önce ayrıldığım erkek arkadaşım. ve muhtemelen tekrar görmek zorunda kalacağım erkek arkadaşım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
intikam
De Todocemre'nin hayatı kaçırılmasıyla ve annesini gözlerinin önünde öldürülmesiyle tamamıyla değişir. bir anda tüm hayatı boyunca hiç görmediği babası karşısına çıkar ve ona hayata yeniden başlaması için bir şans sunar. ama cemre'nin istediği intikamdır...