1. BÖLÜM

214 87 54
                                    

"Dikkatli ol!"diye bağırdı kim olduğunu anlamadığım bir ses. Geriye döndüm ve sesin geldiği yere baktım. Ama kimseyi görememiş olmam, içime bir korku yayılmasına sebep oldu. Sonunda dayanamayıp:
"Heyy! Kim var orda?" diye sordum.
Ama bir cevap yerine, kendi sesim yankılanmıştı. Her yer öylesine sessiz ve karanlıktı ki neredeyse takıldığım dalla yeri boylayacaktım.Yürümeye başladım. Sonra tekrar durup, bir kez daha bağırdım.
"Orda kimse var mı?"
İlk seferinde cevap vermeyen ses, bu kez, korkutucu bir şekilde gürledi.
"Oradan uzak dur!"
"Ne? Nereden uzak durayım?" diye yanıtladım.
"Sakın oraya doğru tek bir adım daha atma!" dedi ürkütücü ses.
Dinlemeyip bir adım daha attım. O sesin yine beni uyarmasını bekliyordum. Çünkü nereden geldiğini anlamalıydım. Ama boşuna umutlanmıştım. Ses yoktu. Yürümeye devam ettim. Her adım da, anlamsız bir şekilde, içime bir huzursuzluk doluyordu.
'Acaba o sesi kendi kafamda mı canlandırdım?'diye sordum kendime.
Kafamdaki düşünceleri uzaklaştırıp ilerlemeye devam ettim. O anda yüzüme nokta büyüklüğünde bir ışık vurdu. Işığı gördüğüm an içimden 'kurtuldum' deyip koşmaya başladım. Ama bu çok uzun sürmedi. Bir kaç adım sonra kendimi yerde buldum. Göremiyordum ama galiba bir sarmaşığa dolanmıştı ayağım. Elimi ayağıma atıp -o şey her neyse- ayağımı kurtarmaya çalıştım. Ama garip bir şey vardı. Ayağımdaki şey sanki hareket ediyordu. Elimi attığımda elime dolandı. Bu da ne böyle? Korkudan bağırmaya başladım.
"Yardım edin! Lütfen, kimse yok mu? Kurtarın beni." Ben çığlık çığlığa bağırırken o sesi yine duydum.
"Seni uyarmıştım küçüğüm. Buraya gelmemeliydin." dedi. Sesinde hem üzüntü hem de kızgınlık vardı.
"Lütfen, bana yardım et! Bu şeyden kurtar beni." diye tekrar ettim, onun sözlerini umursamayarak. Şu anda tek istediğim şey buradan kurtulmaktı. Bir anda etrafı boğan karanlık, yerini sonsuz ışığa bıraktı. Şimdi de aydınlık yüzünden hiç bir yeri göremiyordum. Gözlerimi kısıp, bana gelen şeye doğru baktım. İyice yaklaştı. Önce gözleri kapalı anlamadığım bir dille konuştuktan sonra, gözünü açıp bana baktı.
"Artık çok geç. Ruhun buraya mühürlendi. Ayın en belirgin olduğu gece, buraya kendiliğinden döneceksin. Ve..." sözünü kesip konuştum.
"Heyy! Ben buranın neresi olduğunu bile bilmiyorum!" dedim. Bu kez bağıran ben olmuştum.
"O gün geldiğinde, burayı görüp hatırlayacaksın. Ve buraya geldiğini kimse fark etmeyecek. Bedenin orada kalacak. Eğer buradaki mühürü çözemezsen..." durdu. Devam etmeye biraz çekiniyor gibiydi.
"Evet?" diye sorup onu cesaretlendirmek istedim.
"Eğer mührü çözemezsen, oradaki bedenine asla dönemeyeceksin. Ve bedenin bir süre sonra yok olacak." Son duyduğum sözle şok olmuştum.
Bir şeyler daha sormak istiyordum. Ama, o anda kolumun çekiştirildiğini fark ettim. Ama adam değildi. Başka bir şeydi. Gözümü açıp kapadığım kısacık sürede uyanmıştım.

***

Hala bunların bir rüya olduğuna inanamıyordum o kadar gerçekti ki.
Çığlıklar atıyormuşum uyurken. Endişelenen annem beni uyandırmaya çalışmış. Ama gariptir ki uyanamamışım.
Rüyamı anlattığım da annem hem şaşırmış hem korkuya kapılmıştı. Şaşkınlığı anlıyordum. Ama korku? Bir anlam verememekle beraber boşverip, rüyanın etkisinden çıkamaya çalıştım.
Yanlız kalmak istediğimi söylediğim de, annem bir şey demeden çıktı. Gördüğüm her şeyi gözümde canlandırdım. O ses, ışık, ormana benzeyen yer...
Neresiydi burası? Saatlerce düşündüm. Düşündükçe uykum iyice kaçıyordu. En sonunda tekrardan kafamı yastığa gömüp uyumaya çalıştım.

Yeni bir hikaye. Çok farklı bir kurgu olduğuna inanıyorum. Yazım yanlışım olabilir. Bunları bana bildirirseniz daha dikkatli olurum. Verdiğiniz oy ve yaptığınız yorumlar gerçekten çok önemli. Hepinize şimdiden teşekkür ederim. 😘😘😘
-NUR

MÜHÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin