Tyler
Kapıyı kilitledikten sonra gözlerimi yerinde korkuyla titremekte olan adama diktim. Adının Anthony olduğunu söylemişti. Kel bir kafası, soluk bir teni vardı. Tipik Alman erkeği.
"Kadının adını söyle," dedim soğuk bir sesle. Evet ona bir iş, iyi bir maaş verecektim ama önce işime yaraması gerekiyordu.
"Bilmiyorum dedim ya. Tanrım, karınıda çağır. Beni ürkütüyorsun."
Gerçekten annemdi. Bu adama bizim arabamıza çarpması için para veren kadın, annemdi. Öz annem.
"Her geçen saniye biraz daha sinirleniyorum," dedim kaşlarımı kaldırarak. Böyle söyleyince koltuğa sindi. Her zaman geldiğimiz otelin her zaman kullandığımız odasındaydık. Hailey'in eline birkaç kredi kartı tutuşturduktan onu Skylar'la beraber alışverişe yollamıştım. Şimdi bir anda odaya dalmasını ve 'Beni neden çağırmadın Tanrı'nın belası herif!" diye bağırmasını istemiyordum.
"Bak dostum," dedi gömleğinin ilk düğmesini açarak. "Bana sadece arabayı sürmem için para verdi o kadar. Tanrı aşkına araba benim bile değil!"
İşte. "Araba kimin?"
"O kadının!"
Lanet olsun, bunu neden en başından söylememişti ki. Boşu boşuna hayatımdan beş dakika çalmıştı.
"Bana plakayı ver," dedim yanına yürürken. Sanki tık diye bir ses duymuştum.
"Tamam, tamam vereceğim!"
Önüne bir kağıt bıraktıktan sonra karşısındaki koltuğa oturdum. Kağıdı eline alınca gözleri irileşti. Sanırım şirketin amblemini görmüştü.
"Wa-Wa-Walker Holding mi?" Emin olmak için ambleme bir kez daha baktıktan sonra gözleri dahada irileşti. "Walker Holding mi!"
Gözlerimi devirmemek için zor tuttum. Hep böyle oluyordu. Birileriyle kavga ediyordum, sonra polise gidiyorlardı, sonra kim olduğumu öğrenip özür diliyorlardı falan. Bu işlerden sıkılmıştım. Yapmacık özürlerden, yalakalıklardan. İnsanların hepsi aynıydı.
"Plakayı yaz." Acaba daha kaç defa tekrarlayacaktım?
En sonunda dediğimi yaparak kağıdı bana uzattı. "Al." Ellerini ovuşturarak yerinde kıpırdanmasını izledim. "Artık gidebilir miyim?"
Kafamı salladıktan sonra elimle kapıyı gösterdim. "Tabii."
Tam o sırada kapı beklenmedik bir gürültüyle açıldı. Tanrım. Kilitlemiştim. Yani tamam Hailey'nin bu adamla görüştüğümü öğrenceğini biliyordum ama basılmak farklı bir şeydi.
"Burada. Neler. Oluyor?"
Onun nasıl göründüğünü zihnimde canlandırmak zor değildi. Ellerini beline koymuş dişlerini sıkan, kırmızı suratlı bir Hailey. Evet sinirlendiğinde aynen böyle oluyordu.
"Hah! Bende neden hâlâ damlamadı diyordum." Gözlerimi devirerek ona döndüm ama beklediğim gibi değildi. Bu sefer farklı bir pozisyondaydı. Yumruklarını sıkıyordu.
"Arkamdan iş mi yapıyorsun?" Ateş saçan kahverengi gözlerini bana çevirdiğinde az sonra yeni bir kavganın başlayacağını anlamak zor değildi.
"Yoo." Sakin kalmam gerekiyordu.
Yumruklarını dahada sıktığını buradan bile görebiliyordum. "O zaman bu adamın burada ne işi var?"
"Arabanın plakasını almak için çağırdım." Kollarımı göğsümde kavuşturarak tepkisini izledim. Yaptığı tek şey gözlerini adama çevirip derin bir nefes almak olmuştu. Fırtına öncesi sessizliğe de benzemiyordu. Tanrım, Hailey. Aklında ne var?