"Tyler! Tyler! İn oradan aşağı! Ruh hastası!"
Evet doğru duydunuz. Tyler Eyfel'e tırmanıyor. Şaka maka tırmanıyor yani.
Bir demiri daha geride bıraktıktan sonra artistlik yaptığını sanarak başını bana çevirdi. "İyi gidiyorum değil mi? Yukarı çıkıp bir halat bulacağım ve sana atacağım. Burada bekle."
Etrafa tedirgin bir bakış attım. Fotoğraf çekmekle meşgul birkaç kişinin dışında kimse yoktu ama bu yine de tırmanmamız için yeterli değildi. Lanet olsun, Eyfel Kulesi'ne tırmanmamız bile mantıklı değildi!
Son bir umutla yeniden kafamı Tyler'a kaldırdım ve ikna edici bir sesle konuşmaya başladım. "Ty başımıza bela açacağız," dedim dudaklarımı ısırarak. Beni umursamadan bir demiri daha aşmayı başardı.
"Hey!" diye seslendi söylediklerimi umursamadan. "Böyle bir resmimi çeksene?"
Ruh hastası. Ciddiyim.
"Ne resmi yaa?" dedim demirlere yapışarak. "İn dedim sana!"
"Olmaz! Buraya kadar geldim! Az kaldı bak."
Yola devam edeceği sırada onun ilgisini çekeceğinden emin olduğum bir şey söyledim. "Altımda jartiyer var."
Durdu. Evet, işe yaradı.
"Sen ciddi misin?" dedi omzunun üzerinden bana bakarak. Kafamı sallayarak onu onayladığımda esen rüzgar bedenimi titretmişti.
"Evet ciddiyim. Aşağı in de göstereyim."
Sık sık uyguladığım bir taktik olsa da %99 işe yarıyordu.
"Ah hayır sana inanmıyorum," dedi şüpheyle. "Yani seks yapmayacaksak neden jartiyerle dolaşasın ki?" Başını tekrar önüne çevirirken gururla söylenmeye başlamıştı. "Beni Oxford'a neden almadıklarını hâlâ anlayamıyorum."
"Başvurmamış olduğun için olabilir mi?" diye mırıldandım demiri sarsarak. Ama bir milim bile hareket ettirememiştim. "Hadi in aşağı. Kötü hissediyorum."
Bir bana bir de yukarı baktı. Karar vermeye çalışıyor gibiydi. Hadi ama. O kadarda zor değil.
"Eğer altında jartiyer yoksa," dedi derin bir nefes alarak. "Başın belada güzelim."
Tutunmayı bıraktığı an bir çığlık atarak geri çekildim. Ama o inanılmaz bir çeviklikle elleri ve ayakları üzerine düşmeyi başarmıştı. Kalbim çıkacak gibi atarken kollarına koştum ve ona sımsıkı sarıldım.
"Ödümü patlattın," dedim suçlayıcı bir ses tonuyla. Gülerek bir kolunu belime sardı. Diğer eliyse hamile pantolonumun içine girmeye çalışıyordu.
"Jartiyer nerede?" dedi bacağımı yoklayarak. Hızla kolunu tutup içimden çıkarttım ve kızarmış yanaklarımla birinin bizi görüp görmediğini kontrol ettim. Kimse fark etmişe benzemiyordu. Huh.
"Bileti başka şekilde bulmalıyız," dedim burnumu çekerken. Beni tek kolunun altına alarak boynumu öptü ve kalabalığa yürütmeye başladı.
"Örümcek Adam gibiydim ama değil mi?" dedi sırıtarak. Kolumu kalın beline dolamaya çalıştım ama tamamını kavramak imkansızdı. Sırıttım.
"Örümcek Adam bir süper kahraman," dedim gülerek. Omuz silkti.
"Bende kahraman olabilirim."
"Sen benim kahramansımsın zaten."
Gözlerini kırpıştırarak bana baktığında bugün duygusallık sınırımı aşmış olduğum aklıma geldi.
"Bugün sana bir şey olmuş," dedi düşünceli bir sesle. "Ama iyi olmuş."