5SOS Teenage Dream coverını açarsanız hoş olabilir, yani sanırım. Yine de içime sinmeyen, kıytırık ve iğrenç bir bölümdü. Neyse.
Kalbimdeki müthiş çarpmayı durduramıyordum. Sırıtarak konser alanına doğru ilerlemeye başladım. En önde, M&G bileti olanlara ayrılmış özel alana doğru ilerlerken, kalbimin atışını dizginlemek, bir zürafaya takla attırmak kadar zordu. Biraz daha devam ederse, burada düşüp bayılabilirdim.
"Hey, merhaba," diyerek hayranların daha fazla çığlık atmasına sebep olan Ashton, tahminimce mikrofonu kapattığını düşünerek, sesli bir küfür savurdu. "Tamam, pekala, sessiz olursanız bir şeyler söylemek istiyorum." Yavaşça her yer sessizliğe bürününce, tatmin olmuş bir ifadeyle gülümsedi. "Teenage Dream'i herkesin sevdiğini düşünüyorum?"
Çığlıklar.
"Tamam o zaman, parti başlasın!"
"You think I'm pretty, without any make-up on." (Güzel olduğumu düşünüyorsun, hiçbir makyajım olmadan.) Sırıtarak ön sıradakileri süzdü. Bana bakınca, gözlerinin üzerimde biraz daha fazla oyalandığına yemin edebilirdim. "You think I'm funny, when I tell the puch line wrong." (Eğlenceli olduğumu düşünüyorsun, motorla yanlış yönde olduğumuzu söylediğimde.) Dudaklarıyla garip bir görüntü oluşturdu. "I know you get me, so I'll let my walls come down." (Biliyorum beni anlıyorsun, bu sebeple duvarlarımı indireceğim.)
Şarkıya eşlik etmeye başladım. Sırıtarak karşı tarafa bakıyordu. Orada olmayı diledim. Orada olup saatlerce bana bakmasını diledim.
"Before you met, I was a wreck." (Seni tanımadan önce, bir harabeydim.) Kime olduğunu bilmiyordum fakat birilerine göz kırpıyordu. Şu flörtöz bakışlarını ortadan kaldırabilseydi, her şey daha harika olabilirdi. "But things were kinda heavy, you brought me to life." (Ama herşey biraz ağırdı, sen beni hayata döndürdün.) Şimdi keskin bakışlarını üstümde hissediyordum ve ona doğru bakmaktan hiç çekinmiyordum. Bütün utangaçlığım gitmişti. Buna ben bile şaşırmıştım. "Now every January, you'll be my valentine." (Şimdi her Ocak ayında, benim sevgilim olacaksın.)
Şaşkınlıkla ona doğru bakıyor, ne yapmaya çalıştığını anlamak için uğraşıyordum. Bu bir gönderme olamazdı değil mi? Çünkü şarkının orjinalinde şubat ayı geçiyordu, ocak değil!
"Hey sen," dedi Calum beni işaret ederek. "Kot ceketli kız," burada benden başka kimse kot ceket giyecek kadar aptal değildi. "Dikkatimi dağıtıyorsun."
Kimsenin kot ceket giymediğini bilsem de, arkama dönüp oradakilere bakmaktan bir zarar gelmeyeceğini düşündüm. Yanımdaki kız karnıma dirseğini geçirdi, "Sana diyor, sersem!"
Omuz silktim. "Ne diyebilirim ki?"
"Sadece karşılık ver," dedi öldürücü bakışlarını üzerimde gezdirirken.
"Gitmemi mi istiyorsun?" diye bağırmamla birlikte, yan tarafımdaki kız bana öyle bir bakış attı ki, biraz daha konuşursam beni öldüreceğini anladım. Hoş, susarsam da öldürecekti zaten.
Calum bir kahkaha attı. "Güzel ceket!"
Sırıtarak cevap verdim. "Güzel gitar!"
Yanımdaki kız -şu öldürücü bakış atan değil, diğer tarafımdaki- gülümseyerek bana döndü. "Tanrım, çok şanslısın."
Bir de bana sor, diyerek mırıldandım. "Evet öyleyim!"
"Onlarla olan fotoğrafımı sonsuza kadar saklayacağım!" dedi, sanki M&G'nin büyüsünden hâlâ çıkamamış gibi. "O kadar harikalar ki."
Kafamı salladım. "Kesinlikle."
"Pekala," diyen Luke'un sesiyle, bir çığlık daha koptu. "Kim sıradaki şarkıda bize eşlik etmek ister?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all i want is you ▸ c.h.
Fanfiction"Fısıltını duyabilecek kadar yakınından yürüyorum."