Calum'ın Asyalı olmadığını en az sizin kadar bende biliyorum, zekiler. Fakat bu göndermeydi. Anlayamadınız mı? ^^
Akşam olmasına rağmen gri bulutlarla kaplanmış havaya bir kez daha bakarak, derin bir nefes çektim. Bir fırtınanın gerçekleşeceği barizdi ve ben kaçmak yerine, bir bankta oturmuş, fırtınanın gelmesini bekliyordum. Bu yaptığım salaklıktan başka hiçbir şey değildi.
Calum'ın yanından ayrılalı yaklaşık bir buçuk saat olmuştu ve benim kesinlikle eve dönüp rahatlamaya ihtiyacım vardı. Fakat tek yaptığım, bu bankta oturmak ve sanırım sessizce ağlamaktı. Ah şey, bir de onu özlemek. Evet.
"Çocuklar ilgi çekmek için sessizce ağlar, canları yandığı ya da korktukları için." diyen Nick'in sesi kulaklarımı doldurdu. Doctor Who'dan alıntı yapıyordu. Bunu her zaman yapardı. Fakat şuan ne yeri, ne de zamanıydı.
"Burada ne halt ediyorsun?" diyerek Nick'e doğru döndüm.
"Nasıl olduğunu kontrol etmek için gelmiştim," dedi şımarık bir gülümsemeyle. Tiksinerek ona baktım.
"Nasıl bu kadar iğrenç biri olabiliyorsun?"
"Aslına bakarsan, sevgilim," dedi telefondaki alaycı ses tonuyla. "Burada iğrenç olan biri varsa, o da yanında uyanacağına dair söz verip, yanında uyanmayan adamdır. Yani ben değil."
"Neden siktir olup gitmeyi denemiyorsun, Nick?"
Pekala, der gibi ellerini havaya kaldırdı ve yanımdan uzaklaşmak üzereyken, birden bana döndü. "Birazdan fırtına başlayacak."
Omuzlarımı silktim. "Yani?"
"Yani evine geri dönmelisin."
Gözlerimi devirerek, uzaklaşmasını izledim.
Yağmur yağmaya başlamıştı ve üzerime düşen her bir damla, derime bir iğne gibi batıyordu. Öncelikle, bu kadar salak, hassas, aptal ve duygusal davrandığım için kendimi öldürmek istiyordum. Calum'ın hakkımda her şeyi bilmesini çok fazla büyütmüş, üstelik bunun için ona bağırmıştım.
Ama bu, kesinlikle onu haklı yapmazdı.
Üşüdüğümü hissederek, üzerimdeki ince hırkayı biraz daha çekiştirdim. Burada daha fazla kalırsam, zatürre olacağımı kendime hatırlatarak, koşar adımlarla eve doğru yöneldim.
*2 Hafta Sonra*
"Bir bakalım," diyen doktor, bacağımı biraz daha kavradı. Hayır, kendime zarar verecek gerizekalıca bir şey yapmamıştım. Şey, kameramı bulmak uğruna başka birinin çatısına çıkmam, düzeltiyorum, tırmanmam dışında. Pekala, bu kesinlikle gerizekalıcaydı.
Kafasını sağa sola sallayan doktor, hayretler içinde bacağımdaki kesiklere bakıyordu. "Kendine zarar vermediğinden eminsin, değil mi Sarah?"
Gözlerimi devirerek doktora baktım. "Sence gerçekten kendime zarar verseydim, izler bu şekilde mi olurdu?"
"Pekala, sinirlenmene gerek yok."
Kafamı sallayarak, ona onay verdim.
"Nasıl hissediyorsun? Birileri bunu seni yapman için zorladı mı? Yani o çatıya çıkman için? Doğruluk, cesaretlilik falan mı oynuyordunuz, yoksa birine aşıksın ve onun uğruna mı böyle bir şey yaptın?" Muzurca gülümsedi.
"Ortapedide olduğumu sanıyordum, bir psikiyatride değil." Böyle deyince bütün gülümsemesi solmuştu. "Şimdi izninizle," dedim orta yaşlı ve sempatik olmaya çalışan doktoruma bakarak. "Gitmek için yeterince iyi hissediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all i want is you ▸ c.h.
Fanfiction"Fısıltını duyabilecek kadar yakınından yürüyorum."