Calum, kolumdan tutarak beni arabasına kadar sürükledi. "Hastaneye gitmeye ihtiyacım yok," dedim mızmız bir çocuk gibi. "Ben iyiyim,"
Cevap vermedi. Tek yaptığı direksiyonu daha sert kavramak oldu. Gözlerimi camdan dışarıyı çevirdim ve yanımızdan geçen arabaları izlemeye koyuldum. Bana yıllar gibi gelen bir sessizlik sonunda konuştu. “Geldik.”
Arabadan indim ve yanıma gelmesini bile beklemeden hızlıca hastaneye girdim. Bana yetişmek için adımlarını hızlandırdı.
*
"Bir bakalım," diyen doktor, bacağımı biraz daha kavradı. Doktorun bu dokunuşu sonucunda, Calum’ın gözünün seğirdiğini, ve sağ elini yumruk yaparak sıktığını gördüm. Bir şekilde bu hareketleri hoşuma gitmişti. Kafasını sağa sola sallayan doktor, hayretler içinde bacağımdaki kesiklere bakıyordu. Kafasını Calum’a çevirdikten sonra yeniden bana döndü. "Kendine zarar vermediğinden eminsin, değil mi Sarah?"
Gözlerimi devirerek doktora baktım. "Sence gerçekten kendime zarar verseydim, izler bu şekilde mi olurdu?"
"Pekala, sinirlenmene gerek yok."
Kafamı sallayarak, ona onay verdim.
"Nasıl hissediyorsun? Birileri bunu seni yapman için zorladı mı?" dedi yeniden Calum’a doğru bakarak. "Yani o çatıya çıkman için? Doğruluk, cesaretlilik falan mı oynuyordunuz, yoksa birine aşıksın ve onun uğruna mı böyle bir şey yaptın?" Muzurca gülümsedi. Çaktırmadan, yeniden Calum’a baktığını farketmiştim.
"Ortapedide olduğumu sanıyordum, bir psikiyatride değil." Böyle deyince bütün gülümsemesi solmuştu ve Calum belli etmemeye çalışarak gülümsüyordu. "Şimdi izninizle," dedim orta yaşlı ve sempatik olmaya çalışan doktoruma bakarak. "Gitmek için yeterince iyi hissediyorum."
Ayağa kalkarak pantolonumu yukarı çektim ve Calum’ın yanına gittim. Önüme geçerek arabaya doğru ilerledi. Arabaya bindiğimizde, "Güzel cevaptı," dedi hafifçe gülümseyerek.
"Biliyorum," dedim dudaklarımı yalamadan hemen önce.
"Seni nereye bırakayım?" dedi kafasını bana doğru çevirerek.
"Eve," dedim başımı öne eğerken. "Ama beni bırakmak zorunda değilsin."
Ciddi misin? der gibi bana baktı ve susmam gerektiğini anladım.
*
Evin önüne geldiğimizde, kaçamak bakışlarla ona baktım. "Beni bıraktığın için teşekkür ederim."
"Sorun değil," dedi yarım bir gülümsemeyle. "Gitsem iyi olacak."
"Ah evet," diyerek arabadan indim ve evin içine girdim.
Kendime bir şeyler hazırlamak üzere mutfağa girdim ve buzdolabının üstünde, annemin notunu gördüm. "Yiyecek bir şeyler arıyorsan, buzdolabında sana yetecek kadar yiyecek var. Birkaç günlüğüne şehir dışına çıkmam gerekiyor, seni seviyorum."
Notu ne zamany yazdığını bilmiyordum. Gözlerimi devirerek, bir yumurta ve süt çıkartırken, çalan kapı aldıklarımı geri koymama sebep oldu. Koşar adımlarla kapıyı açtım ve karşımda gördüğüm Calum, hiçbir şekilde şaşırmama sebep olmadı. "Evet?" dedim kaşlarımı kaldırarak.
"İçeri geçebilir miyim?" Kapının önünden çekilerek, içeriye geçmesine izin verdim. "Seninle konuşmam gerektiğini düşünüyordum, Sarah."
"Ne hakkında?" dedim merakla kaşlarımı kaldırarak.
"Her şey hakkında."
Gözlerimi kocaman açarak ona baktım ve koltuğun üstündeki battaniyeyi kapıp, terasa doğru ilerledim. Arkamdan geldiğini, ve popomu dikizlediğini biliyordum. Adımlarımı hızlandırarak, terastaki koltuğa oturdum ve ne söyleyeceğini beklemeye başladım. "Seni dinliyorum?"
Koltuğa oturup rahat bir pozisyon aldıktan sonra konuşmak için ağzını araladı, fakat ardından hemen kapattı. Tahminimce ne söyleyeceğini düşünüyordu. Boğazını temizledi. "Özür dilerim."
"Ne için?" diyerek battaniyeyi bacaklarımıza örttüm.
"Yaptığım her şey için," dedi bakışlarını ayaklarına sabitlerken. "Tam bir piç gibi davrandım ve-"
"Özür dilemesi gereken benim," diyerek sözünü kestim. "İki sene önce, sana bu kadar kötü davranmasaydım, bunların hiçbirini yapmayacaktın."
"Sanırım ikimizde suçluyuz, ha?"
Kafamı sallayarak ona onay verdim. "Bir şey sorabilir miyim?"
"Elbette," diyerek kafasını salladı.
"O gün," dedim, bu soğuk havaya rağmen terleyen avuç içlerimi battaniyeye silerek. "Beni neden yalnız başıma bıraktın?"
"İntikam içindi," dedi dudaklarını yalayarak. "O gün, yani iki yıl önce, bana veda etmeden gitmiştin ve.."
"Tamam," dedim anlarcasına kafamı sallayarak. "Yeniden özür dilerim." Gülümseyerek bana baktı ve bir süre öylece kaldı. Bakışları beni rahatsız etse de, bir şekilde hoşuma gidiyordu. Öksürerek yeniden kendine gelmesini sağladım.
Tahminime göre, gece yarısı çoktan geçmişti ve Calum’la sadece susarak terasta oturmak, zamanın hızlı geçmesini falan sağlamıyordu. Yerimde rahatsızca kıpırdandım.
Düşüncelerinden sıyrılmış gibi gözüken Calum, bana doğru döndü. "Sorun ne?"
Gözlerimi ovuşturarak cevap verdim. "Uykum var."
"Ah, pekala," diyerek kafasını salladı. "Sanırım gitmeliyim."
"Benimle kal," diye mırıldandım. Bunu söylediğim için pişman olmamayı umuyordum. "Sana ihtiyacım var."
Şaşkınlıkla gözlerini açtı. Bir şeyler söylemek için dudaklarını araladı, ardından tekrar kapadı. Bu hali kıkırdamama neden oldu. "Pekala, uzanmak ister misin?" Kafamı salladım. "Öyleyse içeri geçelim," dedi beni kucağına alırken.
Birlikte odama doğru ilerledik ve beni yatağa bıraktı. "Yerde yatacağım," dedi dolaptan kendine bir battaniye çıkarırken.
"Benimle uyusan olmaz mı?" dedim kısık çıkan sesimle. Kafasını sallayarak, battaniyeyi geri koydu ve yanıma uzandı. Gözleri parlıyordu ve mutlu gibi gözüküyordu. "Teşekkür ederim."
Yanıma yattığında, benden uzakta durma fikrine bir son vermiş gibiydi. Onunkinin yanında ufak kalan bedenimi kendine doğru çekti ve saçlarıma belirsiz bir öpücük kondururken fısıldadı. "Seni seviyorum."
Kafamı kaldırarak ona baktım ve gülümsedim. "Ben de seni seviyorum."
Sanki beni daha çok kendine bastırabilirmiş gibi, kollarıyla biraz daha ona yaklaşmamı sağladı. Bedenlerimiz arasında hiçbir şekilde boşluk yoktu. Tek bir kişi gibiydik. "Her şey için özür dilerim. Yaptığım her şey için-"
"Sus," diye emrettim dudaklarımı dudaklarıyla birleştirmeden hemen önce.
Öpüşlerime karşılık vererek, bu masum anı, ateşli bir hâle çeviriyordu. Vücudumu vücuduna yaslarken, aslında en başından beri ona ait olduğumu hissettim. Ondan nefret etmem, kesinlikle koca bir saçmalıktı.
Tek bir hamlede ağırlığını vermeden üstüme çıktı ve o gece dediği şeyleri, bu sefer ayıkken söyledi. “Seni burada, şu anda istiyorum, Sarah.”
Dudaklarımı yeniden onunkilerle birleştirdim ve ateşin vücuduma yayılmasına izin verdim. Ardından onu tekrar ederek kulağına fısıldadım. "Seni istiyorum," Duraksadım ve devam ettim. "Şu anda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all i want is you ▸ c.h.
Fanfiction"Fısıltını duyabilecek kadar yakınından yürüyorum."