16. Bölüm

29 4 4
                                    

      Hayal kırıklığı ile dönmüşlerdi eve. Hayal kırıklığı ve tedirginlik. En yakın arkadaşları için bir plan yapıp eski bir fabrikayı basmışlardı ama ölü insanlar haricinde ellerine hiçbir şey geçmemişti. 

      Onları evde bekleyen Donna, kapı çaldığı zaman büyük bir mutlulukla açmıştı kapıyı. Karşısında Patch'i görmeyi istiyordu. Yaralı da olsa onu istiyordu. Günlerce onunla kalıp iyileştirebilirdi. Ama olmamıştı. Kapıyı açtığı zaman karşısında Hardd ve Nick vardı sadece. Gözleri dolan Donna ağlamaya başlamıştı. Hardd sıkıca sarılmıştı ona. Salonda oturan Annabel, kızının ağlamasını duyunca iyi haberler gelmediğini anlamıştı.

       "Sonuç?" demişti Annabel.

Nick derin bir nefes alıp gözlerini Donna'dan çekip Annabel'e yönlendirmişti.

      "Mark, planladıklarını hızlı bir şekilde gerçekleştiriyor."

      Annabel daha fazla detay istiyordu. Kaşlarını çatarak ona bakmıştı. Kızına sarılan Hardd fikrini söylemişti.

      "Benim kaçtığımı anlamaları uzun sürmemiştir. Günde iki kez yemek veriyorlardı. Akşam yemeği için depoya giren adam, orada olmadığımı görünce patronuna haber vermiştir. Patron da akılsız değil ya?! Kalabalık şekilde ona döneceğimi tahmin etmiştir. Ben gelmeden harekete geçmişler. Fabrikayı dolu göstermek için birkaç tane adam bırakmış kapılarda. İçerisi bomboştu. Bütün bilgiyi, geride kalan tek sağ adamından öğrendik."

Aldığı üzücü haberlerin üzerine nefesini bırakan Annabel tahmin yürütmeye başlamıştı.

      "O halde, Mark şu anda Patch'i aldı ve çok uzaklarda olan o hapishaneye doğru yola çıktı."

Nick başını sallamıştı.

      "Hapishanenin adını biliyor musun?" diye sorunca,

      "Vizhoran Hapishanesi." demişti Nick. "Orayı biliyorum. Gidip görmedim ama şanını duydum. Çok büyük bir hapishane. İçinde binlerce suçlu var. En azılı suçluların gönderildiği bir hapishane. Islah evi gibi. En belalıları mahkumları bilerek oraya yolluyorlar. Çünkü Vizhoran, Meksika sınırlarında. Çevresi tamamen kuru toprak. En yakın kasaba iki yüz- iki yüz elli kilometre yakınlıkta. Kaçan mahkumların arabası varsa sıkıntı olmaz. Ama arabası yoksa susuzluktan yolda bayılır. Çok geçmeden de başına akbabalar üşüşür. Orası bir cehennem Annabel teyze. Tanrı'nın terk ettiği bir yer gibi. Dört yanı ölüm ile çevrili. Bir an önce teçhizatı toplayıp yola koyulmalıyız. Patch'in orada duracağı her saat, kendisi için ölüme bir adım daha yaklaşmak demektir. Patch'i bilirsin. Etrafta kendini beğenmiş birini görürse sataşmadan duramaz. Orada başı beladan kurtulmaz. Uzun süre yaşatmazlar onu."

      Nick'in her cümlesi Donna'yı daha çok yıkıyordu. Daha çok umutsuzluğa kapılıyordu. Bunu fark eden Nick, hapishaneyi anlatmayı bitirmişti. Herkes çok iyi biliyordu ki, koşullar ne olursa olsun plana sadık kalınmalıydı. Plan bir amaç için hazırlanmıştı.Amaç ise Patch'i o zalim adamın elinden kurtarmaktı. Bunun için ellerindeki bütün kozları kullanacaklardı.

      Nick adamlarını çoğaltmıştı. Hardd ise gerekli malzemeleri hazırlamıştı. Annabel ise onlara harika bir plan sunmuştu. Bir gün boyunca bununla uğraşıp görev dağılımı yapmışlardı. Donna ise öylece oturuyordu. Herkes plana yardımcı olmak için çabalarken o heykele dönüşmüştü. Yemekten kesilmişti. Odasından çıkmıyordu. Balkona oturup saatlerce dışarıyı izliyordu. Psikolojisi bozuluyordu.

      Planın gerçekleştirileceği gün her şey hazırlanmıştı. Annabel bu boş vaktinde kızıyla konuşmak için onun odasına gitmişti. Her zaman ki gibi balkona koyduğu sandalyeye oturmuş yıldızları seyrediyordu. Annabel de bir sandalye alıp yanına oturmuştu.

Adaletin BekçileriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin