Bölüm 24~

11.1K 997 165
                                    

Ve ve ve malesef gelen 10 bölümün tamamını çevirdim yazar ekleyene kadar 'BENDE BEKLİYORUM!' O yüzden yb gelene kadar bölüm yok gençler böhü çok geç ekliyor bu hatun da -_- Az çemkirmeli toplaşıp yazalım olmaz mı cidden çok merak ediyorum çünkü çok hoş bitti :3 Nasıl mı diyorsanız 10. bölüm sonu hemen okuyun bakalım hehe Beğeni ve yorum eksik etmeyin, hasta hasta çevirdim bitsin beklemeyin söz verdim diye kıymet bilin :3 :P Keyifli okumalar~supernaturel~~

BÖLÜM 24

Battaniyenin altında Soo sola, Jongin ise sağa kıvrılmış sırt sırta yatıyorlardı. Daha sonra Soo dayanamayarak sırt üstün dönüp tavana dikti bakışlarını, arada sırada çocuğa arkasından bakışlar atıyordu. Bir süre sessizlik oldu, ikisi de ne diyeceklerini bilmiyorlardı. Soo, Jongin’in soluk alıp verişini dinlerken rahatladığını hissediyordu, bakışlarını tekrar çocuğa döndürdüğünde onunda kendisine baktığını fark etti.

Karanlık olduğuna şükretti Soo, yoksa çocuk yanaklarının nasıl kızardığını görebilirdi.

‘Hala uyumadın mı?’ ona dönerek sordu Soo.

Hala gözünde havai fişekler patlayan çocuğa dikerek gözlerini kafasını salladı Jongin. ’Hayır.’

‘Kyungsoo?’

Soo iyice gerilmişti. ‘Evet?’

‘Yanağımdaki yaranın sebebini sormadın.’

‘Yani, senin anlatmanı bekledim, seni zorlamak istemiyorum.’

Çocuk sırt üstü dönüp gözlerini tavana dikti.

Deri bir nefes akarak yanına yaklaşan çocuğa baktı. ‘Eskiden böyle değildi bilirsin.’

‘Baban mı?’

Çocuk kafasını salladı. ‘Önceden de sinirliydi ama asla el kaldırmazdı bize ama annem…’ birkaç saniye duraklamıştı. ‘Annem öldükten sonra sürekli içmeye başladı.’

‘Sana ne yaptı?’

Hala sırt üstüyken kafasını çevirip bakışlarını Soo’ya odakladı. ‘Bana sürekli adlar takmaya başladı; pislik, piç… gay.’

İnanamaz gözlerle ona baktı Soo. ‘Neden?’

‘Benim hiçbir şeye değmediğimi, işe yaramaz olduğumu söyledi. İşe yaramaz bir abiymişim. Böyle acınası bir hayat yaşamamızın tek sebebi benmişim, bunları söylemesi beni incitiyor biliyorsun, vurmasından çok daha fazla… Kontrol edemeyeceğim şeyler için hep beni suçluyor ve tüm hırsını benden çıkarıyor. Minsoo’ya bir şey  yapmadığı için buna dayanabileceğimi düşünmüştüm, yüzüme ya da bedenimdeki herhangi bir yere vurması umrumda bile değildi. Ama bugün..’

‘Bugün ne oldu Jongin?’

‘Normalde… normalde ona karşılık vermezdim ama bugün ona cevap verdim ve kendini kaybetti.’

Sorup sormaması gerektiğini bilmese de devam etti Soo. ‘Ne söyledin?’

‘Bunu sana henüz söyleyemem.’ diyerek gülümsedi Jongin.

Merak etse de bir kenara bıraktı bunu Soo. Aklına kapıda boxer ve eski püskü atletiyle duran alkolik herif geldiğinde tepesinin attığını hissedebiliyordu.

‘Yine de Jongin bunların hiçbirini yapmamalıydı ve sende buna boyun eğmemeliydin. Senin de güzel ve huzurlu bir aileye ihtiyacın vardı!’ Soo’nun sesi elinde olmadan yüksek çıkmıştı.

‘Ama o… o benim babam.’

‘Biliyorum Jongin ama bu yaptığını doğru kılmıyor.’

Jongin derin düşüncelere dalmış görünüyordu.

‘Hepsinin benim hatam olduğunu söyledi.’ diye fısıldayabilmişti.

Biraz zaman geçtikten sonra tamamen Soo’ya dönmüştü. ‘Benim suçum olmadığını söylemiştim, ilk defa adım akıllı konuştuğumuz zaman.’

Kyungsoo müdürün odasına dalmasını net bir şekilde hatırlıyordu.

Çok derin bir nefes aldı ama gözyaşlarıyla savaştığını fark etmişti Soo. ‘Benim hatam olmadığını söyledin, benim iyi biri olduğumu, bana inandığını…’

‘Hala öyle düşünüyorum Jongin, söylediklerimde ciddiydim.’

Jongin anladığını belirterek kafasını salladı. ‘O zaman içimdeki bir şeyleri değiştirdin.’

Soo çocuğun bu sözleriyle duygulandığını hissediyordu.

‘Sana bir şey sorabilir miyim Jongin?’

‘Hm?’

Neden benimle edebiyat projesi için eş olmayı kabul ettin?’

‘Bana duymak istediklerimi söylemiştin, beni anladığını, benimle ilgilendiğini, kimsenin daha önce ilgilenmediği kadar… Ve… ve sen baya ısrarcıydın.’ diyerek kıkırdadı çocuk.

 ‘Kabul ettiğin için memnunum, yoksa seni tanıyıp vakit geçiremezdim.’

Jongin bakşlarını kaçırıp battaniyenin püskülüyle oynamaya başlamıştı.

‘Jongin’ Soo ona biraz daha yaklaşırken söyledi. ‘Senden hoşlandığımı söylediğimde ciddiydim ama bu yüzden kendini karşılık vermek zorunda hissetmemelisin, tamam mı?’

Jongin tekrar ona dönerek kafasını salladı.

‘Teşekkürler.’

‘Ben teşekkür ederim Jongin.’ (Of bu ne resmiyet ya sdajkhk)

 Birbirlerine gülümserlerken bu anı durdurup beynine kazımak istemişti Soo, elinde gülen Jongin’e ait bir fotoğraf olmasını istiyordu. Onu her üzgün gördüğünde o fotoğrafa bakıp kendini rahatlatabilirdi.

‘Çok… çok yorgunum.’

‘Uyumalısın.’

‘Evet.’ diyerek gözlerini kapadı Jongin, Soo ise onun yavaşça aldığı nefesinin sesini duyabiliyordu.

Bir süre sadece bakışlarıyla Jongin’in yüzünü ve gözlerini inceledi. Elini kaldırıp yavaşça çocuğun önüne düşen saçlarını elledi, çocuğun tepki vermemesinden cesaret alarak saçlarına, alnına ve burnuna da dokunmuştu. Soo yavaşça kıkırdadı, burnu çok şekerdi.

Daha sonra yavaşça çocuğun dudaklarına indi, çok yumuşaktı ve Soo kendini ona çekilirken bulmuştu. Çenesinden devam edip yaralarını görmezden gelerek yanaklarına, en son ise gözlerine dokunmuştu.

Soo gülümseyerek yaklaştı, takii Jongin ile yüzleri arasına birkaç santim kalana kadar… İyice yaklaşıp çocuğun alnına ufak bir öpücük bıraktı.

‘İyi geceler Jongin.’ diye fısıldadı çocuğun saçlarını okşayıp geri çekilirken.

‘İyi geceler Kyungsoo.’ Gözleri hala kapalıyken söyledi Jongin.

Kyungsoo o an kalbinin duracağını hissetti.

(Bizim safo uyuyor sanıyordu da ah ah Jongin’de ne fena :P Yerim sizi!!!! :3)

Drawn to You [Kaisoo Çeviri] ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin